bugün

filmde klasik bir aşk hikayesinden çok başka şeyler çarpıyor gözünüze. başka şeyler oturuyor yüreğinizin üzerine.ağlatmadan düşündürüyor ve sosyal mesajı daha ağır basıyor bu yönüyle, filmden çıktığınızda sinirli oluyorsunuz hayata, insanlara ve hatta kendinize karşı. konuşabilmenin hayatınıza kattıklarını düşünüyorsunuz ve onu nasıl da hor kullandığımızı aslında..

oyunculuklar gerçekten başarılı, karakterlerin alt metinleri çok sağlam. lale mansur un varlığı ayrı bir güzellik. saadet ışıl aksoy u gene donuk bulsam da mert fırat ı nasıl övsem bilemiyorum an itibariyle.. baydırmadan ağdalaştırılmadan net bir şekilde ilerliyor hikaye.pat diye de bitmiyor aslında. ufak ufak belli ediyor sonuç kendini. ama bu ufak ipuçları başka çıkarımlara da neden olduğundan, siz biteceğine mahal vermiyorsunuz kafanızda. anlatımı o kadar naif ve deşmeden acıtıyor ki bittiğine inanamıyorsunuz.ve biterken son noktayı özenle koyuyor. ayıp olmaz mı yı dinlemeden filmin etkisinden sıyrılıp, salondan çıkmak istemiyorsunuz.

sonuç olarak izlenmesi gereken, yeni dönem türk sinemasında gerçekten kendine önemli bir yer edinecek bir film başka dilde aşk.
facebook hayran sayfasında 10 bin kişi olmasına karşılık daha gişede 5 bine çıkamadığı söylenen muhakkakki muazzam olan film.
izledikçe izlenilesi gelen filmdir. akıcılığı, konusu, oyunculukları, sesleri, sessizlikleri, mekanları, alt yazıları... herşeyi ile mükemmeldir.

izleyin, izletin.
güzel film. sıradan, sıkıcı bir aşk filmi değil başka dilde aşk, baştan sona sizi saran bir film.
on numara filmdir son zamanlarda izlediğim türk filmleri arasında en tepelerde yerini almıştır. çok güzel noktalarada çaktırmadan çaktırmadan parmağını basmıştır. tebrik ediyoruz emeği geçen herkesi...
mert fıratın oyunculuğunu konuşturduğu son derece etkileyici ve anlamlı film.
38 kopyayla vizyona giren 9 günde sadece 46bini gören ama KESiNLiKLE izlenmesi gereken yılın en güzel,en özgün,en sıcak Türk filmi.
hepimiz forrest gump, 300 gibi filmleri izleyip "allah'ım neden biz bu ayarda film yapamıyoruz" hışmına kapılmışızdır; recep ivedik serilerini türk filmlerinin lokomotifi olarak varsayarak bütün kendi yapımlarımıza önşartlı yaklaşmışızdır. çoğumuzda eleştirmişizdir bu filmleri yenisi çıkınca tekrar izleyecek olmamıza rağmen.

bana göre; hepimizin bilinç altında türk sinemasından büyük beklentiler var. türk sineması olgusuna sahiplenmişlik var. ve insan en çok yakınındakini hırpalar misali yerden yere vuruyoruz. burdan yola çıkarak bir sınama yapalım; tom hanks gibi devlet kadar güçlü bir popülariteye sahip bir yıldız gidip milyonlarca dolara malolan "dünyanın durduğu gün" filmini çekme cüretine katlanabiliyor, izleyenler hak verecektir sinema tarihinin en yetersiz filmlerinden biridir belkide. hani elektronik eşyada bir statü vardır ya fiyat-performans diye işte bu film de maliyetine yazık bir yapımdır, fiyaskodur. ancak yüzlerce kopyası dünyanın heryerinde oynamayı başarmıştır o ayrı.

belki başka dilde aşk filmi 500bin tirajını geçemeyecek, belki cannes'ta yarışamayacak ama gerçekten not defteri, cesaretin var mı aşka gibi filmleri izleyen ve o filmlerden etkilenenlerin bu filmlerin yanına arşivlemeleri gerekeceği bir yapımdır başka dilde aşk; hem ne güzel bir özelliği var: bir türk filmi.

izleyin, izlettirin...*
"Konuşmadan Anlaşabilir miyiz?"
sorusuna cevabı veren, aslında bir ilişkide konuşmadanda gayet güzel anlaşıldıgını gösteren film.
izlediğim veya izleyebiliceğim en güzel türk aşk film'i.
sadece aşkı değil bir çok şeyi konu alan film.
çağrı merkezi işinin ne kadar gereksiz,yorucu,yoğun olduğunu, çağrı merkezi çalışanlarının köle muamelesi gördüğünü gösteren başucu filmim.
ödüllü film.

(bkz: ceketimi burda unutmuş olabilir miyim)
izlenmesi gereken film..
anlattığı o başka dili ve aşkı çok güzel ifade eden, son dönem türk filmlerinin iyilerinden..
henüz izlemediğim, dvd sini aldığımda defalarca izleyeceğime emin olduğum film. ahh aşk.
Sahne sahne hüngür hüngür ağlayacağınız bir film. Cem yılmazın yahşi batısından önce gidinilmesi gerek film.
bu aksam yahsi batiya tercih edip iyiki yapmisim dedirten film.
hicbiseyi gozumuze gozumuze sokmadilar, ajitasyon yapmadilar!
olursa boyle olur guzel de olur. askin yasi, irki, dini, dili, hicbi ayrimi olmaz iste!. su gibi akip gitti. mutlu ciktik salondan. asik olmak istedik.
mert firat'i bulup tesekkur edesim var.
kaç kopyayla vizyona girdiği merak edilen film. * zira birtürlü gelmedi buraya. istanbul, ankara, izmir ve başka birkaç büyükşehir dışında türkiye'de çoğu şehirde sinemaların programlarında görünmüyor. tek tek baktım lan nerdeyse.

Mersindeki hiçbir sinema salonunda yok sinir oluyorum arkadaş, gidip sorduğumda da "çok soruluyor ama henüz programımızda görünmüyor" lan madem bu kadar talep ediliyor, siz kar amacı güden bir işletme değil misiniz arkadaş? getiremez misiniz? *
Film tam anlamıyla bir aşk filmidir.Mert FIRAT Yani Onur işitme engelli bir gençtir.Sadet ışıl AKSOY da çağrı merkezinde çalışan Zeynepi oynamaktadır.bu ikili bir arkadaş ortamında tanışmışlardır.Zeynep Onur un engelli olduğunu eğlence bittikten sonra arkasından seslendiğinde duymaması üzerine anlamktadır, ve bunun üzerine "yaşasın hayatımın erkeğini buldum diyerek boynuna atlamıştır.gerçekten de hiç konuşmayan bir erkek bazen hepimiz istemezmiyiz.Ama tabi ki toplumsal baskılar buna e engel olmktadır.Yani onurla zeynepin ilişkisine karşı çıkmaktadır ama onlar buna inat başka dilde aşklarına devam etmişlerdir. Filmden çıktıktan sonra hepimiz düşündük acaba bunu hayatın kendisinde yaşabilirmiyiz diye...
zorlama hiçbir sahnenin, diyaloğun bulunmadığı, son dönemlerde yapılmış en iyi türk filmi.

Çağrı merkezi çalışanlarının eylemliklerine yolladığı selamla, sağır - agorafobik ötekilerin yaşamına yaklaşım biçimiyle, erkek egemen toplumu gözümüze sokmadan gündelik haliyle anlatış tarzıyla, bize aşkı - ağır aşk sözlerine - gerek duymadan tariflemeleriyle güzel eleştirileri hakeden bir film.

http://www.gercegecagrimerkezi.org/
(bkz: agorafobi)
işitme engelli onur' un grafik tasarım okumuş olması da bize burda göz kırpan detaylardan birisi. konuşmadan birşeyler anlatabilme sanatı grafik tasarım... ve grafik tasarımcı bir işitme engelli... ve onun tam tersine çağrı merkezinde çalışan sevgilisi. hepsi bize bir şeyler anlatıyor. güzel filmdi.
bir daha türk filmine gitmem yeminimi bozdurmuş harika ötesi bir filmdi.
birçok kişinin övgüsünü almış film.
elbette eleştiri getirilebilir filme. ama her şeye eleştiri getirilebilir. hayatım boyunca değerlendirme yaparken romantizmden hoşlanmayan, abartıdan uzak duran bir kişi olarak söyleyebilirim ki, bu film türk ve dünya sineması açısından kült bir yapıttır. evet, senaryo başlarda biraz kolaya kaçmış, fazla oyalanmadan başlıyor film. açıkçası başlarında biraz garipsedim "eyvah" dedim. ama öyle olmadı. film ilerledikçe içine çekti beni, yaşadığımız dünyanın içinde bizim algılarımız dışında başka şeyler yaşayanlar, başka zorluklar çekenlerin olduğunu gözümüzün içine soktu. işte sinemada bu zaten bence. filmin ortalarında bir ara kendimi sorguladım. neden bunlar kafamı daha önce meşgul etmedi diye. film için seçilen müzik harika, anlatılmak istenen düşünceyle birebir örtüşüyor. müzik bile başlı başına bir şeyler haykırıyor zaten. oyunculuk ise mükemmel. mert fırat kardeşimiz döktürmüş adeta. mutlaka izlenmesi, arşivlerde bulunması gereken bir film.
izmir'de sadece bir salonda oynatılan filmdir. Çağan Irmak yapıtlarını saymazsak gelmiş geçmiş en güzel türk yapımı film sayılabilir.
Mutlak izlenmesi gereken Türk filmlerinden.Sinemadan çıktığınızda dahi filmin içindeymişsiniz hissiyatı yaratabilen nadir filmlerden.
19 şubat itibariyle bazı sinemalarda tekrar vizyona girmiş filmdir. izlenmesi tavsiye edilir.

kalabalık bir ortamda birden hiçbir sesin duyulmadığı sahne engelli insanların ne yaşadıklarının farkedilmesini sağlamıştır.
son zamanlarda yapılmış en samimi türk filmi. mert fırat ın oyunculuğu için ayrı bir paragraf açmak ta gerekir. film arasında telefonla filmi arkadaşına anlatan arkadaşım filmin adına işaret dilinde aşk diyerek yarmıştır ayrıca.
mesela ingilizce:love