bugün

ramazan ve kurban bayramında yaşanan işkence şeklidir. misafirliğe gidilen her evde zorla baklava yedirilir. her yapan da bir faklı yapar. kimisi iyi, kimisi berbat. günde bir kg kadar tatlı yenilince akşam evde de zafiyet geçirilir.
ne işkencesi ya bayağı bayağı iyiliktir. allah yapanlardan razı olsun.*
(bkz: azı karar çoğu zarar normali yarar)
evi, nişasta deposuna çevirme sebebidir.
Eve alınan baklava artınca cimrileşen annenin çocuklarının peşinde kişi başı 15-16 baklava ile koşması. Baklava beklediyse şekerlenmiştir hemde.
bayramda bol bol misafir bekleyen ev hanımının tepsi tepsi baklava yapmak zorunda olmasıdır.
güzel bir durumdur. bir de kan şekerini düşürmese dedirtir.
Ziyaret edilen ev sayısı ve baklava kalitesine göre değişir bu işkence.
sadece baklavayi yiyerek yasanan bir iskence tarzi degildir. bir de baklavayi gelen misafire servis ederek de yasanir bu iskence. misafirin biri gider, biri gelir; hic bitmez. eger aile buyukleri sizin evdeyse durum daha da vahimdir. universitede okurken ailenin yanina gitmek istememe nedenlerinden biridir.
rejim yapan kadinlar icin en büyük iskencedir.
ev sahibi baklava elinde kalmasın diye her gelene bir tabak verir hatta birde ''beğendiysen al bi tane daha'' diye ikinci bile zorla verilir.günün ilk ziyaretlerinde olan misafir için güzel bişey olsada daha sonraki ziyaretlerde kusucak kıvama gelinebilir.
son zamanlarda sayılarının azalmaya başladığını gözlemlediğim durum. nerede o eski bayramlar demeyeceğim hacılar durun.
çevremde hamur işi yapmaya bayılan akraba ve aile dostu yakınlarım olduğundan bir kaç yıl öncesine kadar bu işkenceye maruz kalıp insanların bundan artık rahatsızlık duyduklarını dile getirmelerini duymaya başladım.

o baklavayı önümüze sürüp sonra da, ay vallahi seneye bir kek dökücem tamam, diyen tombul teyzeler son zamanlarda bunu hem baklava hem de baklava istemeyene ayran ya da soğuk içecek vererek gerçekleştiriyorlar.

anlayacağınız ben rahatım hacılar! darısı sizin başınıza.

not: öğleden önce yenilen tatlıların üzerine de öğlen o ayran bir gidiyor ki... ehe.