bugün

farklı bi türkçe'yi kullanan insanların katıldığı programımsı.
--spoiler--
-ben biraz cırcırcır bırbırbırımdır

-her şey perfectti
--spoiler--
yarışmacılarının karanlık oda gibi fantezik bir ortamda birbirlerini elledikleri programdır.
karşındakinin hiçbir kusurunu önemsememektir. ki önemsiyorsan ona aşık değilsindir.
kör? bence o tavukkarasıdır, bir de at gözlüğü takmıştır. ne başkasını görür, ne de karanlıkta ışık bulur.

(bkz: sunshine)
--spoiler--
an itibariyle su pınarın volkan tarafından balkonda bırakıldığı programdır.volkanın mallığınamı gülsem su pınarın düştüğü halemi karar veremedim.
--spoiler--
Aile içi ilişkiler kadar dalgalı ve karışıktır aile dışı ilişkiler de.Ressamlar neden boyayı yayarak ve portre içindeki renkleri ustalıkla birbirine karıştırarak rengarenk bir gerçeği gözler önüne sererler.Onların tuvalinde neden erkek ve kadın hep tek başına ve düşünceli yer alır ve neden çizgiler keskin değildir.Maviden kırmızıya geçerken bir şeyler anlatılır.Siyahtan beyaza geçerken de tonların içinde kaybolan sonra bir anda ortaya çıkan bir sen anlatılır.Karakalem bir sen.Geçişler o kadar belirsiz ve karmaşıktır ki can yeleği en fazla ilk baktığınız ana kadar sizi su üstünde tutabilir, yüzme bilenleri de boğabilen bir sanattır aslında yaşamak.Bir ressam der ki:’Ben tuvali değil insanları boyuyorum.’.

insan ilişkileri öyle karmaşıktır ki yeni tanıştığınız bir kadını bazen annenizi sevdiğiniz kadar sevebilirsiniz.Aşktır yani, burada karmaşık olan.Ya da bir insanın ne kadar iç dünyasına girerseniz, o kadar samimiyet artırır karşı insandaki bu sonradan gördüğünüz farklılıklar.Bu farklılıkları keşfedip lakap takarsınız.Lakaptan sonrası aman tanrım çok karışıktır.Onun o keşfedilmeyen zayıf noktalarına dokunduğunuzda kavgalar izler devamında ilk etapta tatlı kavgalar annelere bile küfür edilir ve yorulursunuz.Eve kafanızdaki erkeksi veya kadınsı veyahut işsel ve içsel çatışmalarınızla gelerek girersiniz yatağa.Ev içinde kimsenin sizi görmesini istemezsiniz.Kaybolursunuz.Ya patron aslında öyle demek istememiştir ya da siz ağzınızdan çıkana gereken özeni gösterememişsinizdir ve kızı veya kankiyi incitmişsinizdir.Unutmayın laf ağızdan çıkana kadar sizin esiriniz,çıktıktan sonra da siz onun esirisinizdir.Uçurumlar zıplatır sizi karşıya.Düşerken tutulan bir dal iyi gelir eskileri unutmaya.Özürler.Ressamın sözünü tamamlayamadım:’Ben tuvali değil insanları boyuyorum.Bir insanı kazanmak on yıl alır kaybetmekse on dakika.Boyamaksa bana kalan bir şeydir.’

Bugün oruçsuzum.Tanrı affetsin.Taksim meydanında dönercilere dört lira bıraktım.Ya da dört liraya biraz daha günah satın aldım.Namaz kılmak,oruç tutmak,ibadet etmek gibi şeyler bedavayken ve cennetin kapılarını aralarken insanlar neden günahları parayla satın alır anlamam doğrusu.içki para, kadın para ve diğer yasak olan tüm hazlar para.Aile dışı ilişkiler işte hepsi her neyse.istiklalden aşağıya doğru yürüyorum.Yan yana yürüyor olmalarına aldanıp da beraber olduklarını sanan ama aslında yalnız başlarına yürüyen insanlar görüyoum.Herkesin gözleri yanındakinin değil de diğerlerinin üzerinde.Telefonla bu manzaranın bir resmini çeksem, çizgiler çok keskin olurdu.Duygularımı fotografa; bir ressamın tuvaline aktarabildiği kadar iyi aktaramazdım ama bu yazıyı okuduktan sonra fotografa baktığınızda insanların ne kadar zavallı olduğunu anlayabilirdiniz.Dönerimi yudumlarken(çok açım nedense ayran yudumlarıyla beraber bir bir aşağıya iniyor) el ele iki kör dikkatimi çekti.Birinin sol eli diğerinin sağ elinde çubuklar dış ellerde.Önlerini tamamen açıyorlar.Ambulans gibiler.Gören kenara çekiliyor.Polis arabası bile ara sokaktan ara sokağa geçerken durdu.Hızla döneri yiyorum.Sabah sekizde kalktım halen bir sigara yakamadım.Bizim evin oralar varoşlar olduğu için insanların oruç tutan insanlara saygısı var ama oruç tutan insanların oruç tutmayan insanlara saygısı yok.Tezatlık işte.Etrafım bir esans dalgası.Parfüm içinden çıkıp parfüm içine dalıyorum.Her dört kadından üçü güzel.Sigaramı yaktım.Off hayat ne güzel her dört kadından üçü gibi.Körler göremezmiş.Yok canım.Bence bizim göremediğimiz bir gerçeği yaşatarak görüyorlar.Eskilerin mektupla ve sabırla yaşadığı tertemiz aşkları biz yirminci yüzyılda bırakmışken bu kör çift; bizim yiyişmek,sevişmek, tadını alıp ayrılmak gibi gördüğümüz aşkı halen yirmi birinci yüzyılda hakkını vererek yaşıyorlar ve bunu ulu orta yerde öylesine güzel gösteriyorlar ki ne yazık benden başka kimsenin dikkatini çekmiyor.Onlardan kör değil de mutlu çift diye bahsetmek istiyorum yazımın devamında çünkü kör olan diğerleri.Bir güzel kadın daha geçmiş olmalı yanımdan.Dönüp bakmadım.Ben kadını kokusundan anlarım.Mutlu çiftin sopası yandan geçen bir bayanın eteğine değdi.Zayıflamak için ölmeye kalkışan taze kızlardan birisi.Etek biraz açıldı.Bundan memnun kalmadım değil.Merak konusu, görkemli bacakların kumaş yetmeyen eteğinin içindekidir doğrusu.Buraya kadar her şey tamam.Sinirlenmedim ama kız şunları söyledi:’Biraz dikkat edermisiniz?’.Lan salak.Kör adam nasıl dikkat etsin.Sen ona dikkat ettin mi?Aşka dikkat ettin mi?Sen de olmayan bir şeye dikkat ettin mi?Şükret o çubuk bir yerine girmedi.Allah’ın salağı.

Mutlu çiftin mutluluğu kıskandırıcıydı doğrusu. Onların gözleri bizim gördüğümüz bütün saçmalıkları,kötülükleri,kötüleri ve berbat şeyleri görmüyordu.Görmeyen gözleriyle istiklal caddesini bir istiklal caddesi olarak nasıl gezebiliyorlardı?Ben şey düşünürdüm hep hani körler ya; başka bir caddeye de götürsen istiklal caddesi diye yutturursun aslında, sonuçta caddenin içinde değil de seslerin içinde gezdiklerini düşünürdüm.Öyle mi acaba?Sürekli gülümseyen yüzlerinden belliydi ki kader onlardan aldığını fazlasıyla başka şekilde onlara geri vermişti.Kahretsin insanlar sadece mutlu oldukları zamanlarda mutlu görünebiliyorlar.Kimse kimseye bedavadan gülümsemiyor.Önce karşıdan kendisini mutlu edecek bir şey istiyor.En basitinden bir espri.

En mükemmel dört ayaklı bir aşk istiklal caddesinde yürüyordu.Elleri o kadar bağlıydı ki bir bütündüler her şeyin yanı sıra.Bir elmanın iki yarısı diyemem.Bir şeyin artık o her ne şeyse o şeyin bölünmez tamamıydılar.Yanımızdan geçen ikişer ayaklı bir çift.Neredeyse kızın içine düşecek ukala.Sürekli kıza terbiyesiz yerlerini öpebileceği bir yere götürmekten bahsetti yürürken.Yol boyunca neler denmedi:Kız:’Beni seviyor musun’dedi.Oğlan:’Kör olayım ki seni seviyorum’dedi.Ah be salak ukala, sevişebilmek için elinden geleni yapıyorsun,kör olsan bir defa o kız seni beğenmez bırakır.O yüzden kör olma.Kör olsan ve kız sana verse bile bu sefer önündekini göremezsin.Gidin kapalı bir yere yiyişin sadece hadi bakalım.Az önce çubuktan dolayı eteği kalkan kızın patavatsızca söylediği cümleden sonra adam çubuğu kapattı cebine koydu.Tek çubukla yola devam ettiler.Çubuk aşkı tutan avuçların birbirine değen kısımlarının arasında.Aşkın gözü kördür demişler.Ne kadar doğru bir laf baksanıza.

Biraz daha yürüdükten sonra yere iki selpak serip üstüne oturdular.Bir selpak da önlerine serildi.Adam omzundaki bağlamayı indirdi.Gözlükleri çıkardılar.Aman tanrım ikisinin de gözleri çok güzeldi.Var mısın Yok musun’daki Evrenin gözlerindeki gibi bir kayma yoktu gözlerinde.Metin Şentürk’ten daha güzel bakıyorlardı.Sanki bakmaya çalıştıkları en ilerideki bir noktayı görür gibiydiler.Acaba az da olsa görüyorlar mı diye elimi gözleri önünde gezdirerek kontrol ettim.Ne yazık ki o güzelim gözler görmüyordu.Zaten biraz olsun görselerdi hem metin abi vazgeçerdi bütün gülüşlerinden hem de karşılarına dikildiğimde ‘Allah rızası için’ diye başlardı kadın lafa bağlama başlamadan.Adam bağlamayı çok iyi çalıyordu.Göremediği perdelere tam yerli yerinde basıyordu.Görebildiği tek perde vardı o da gözlerinin önüne inen gündüzleri açılmayan bir perdeydi.’’işte gidiyorum çeşmi siyahım’’.Bir an kendimi onların yanındaki mağazanın vitrininin önünde otururken ve şarkılara eşlik ederken buldum fakat paralar benim önüme değil onların önüne atılıyordu.Adamın tezeneyi tutan sağ eli, kadının sol kolunun içinden geçerek tellere ulaşmıştı.’’Karadır şu bahtım kara! Sözüm kar etmiy…’’.Öksürdü adam.Kadın sırtını sıvazladı ve beline sarıldı adamın.

Bir saat sonra topladıkları parayı alıp,sazı kılıfına koyup gözlükleri takarak yola devam ettiler.Tarlabaşı’na kadar yürüdüm arkalarından.Otobüs durağının olduğu yerde durdular ve otobüs beklemeye başladılar.Kendi kendime ‘Allah Allah acaba binecekleri otobüsü nasıl bilecekler?’ diye düşünürken; ben denk geldim bana sordular o soruyu çünkü onlara çok yakındım:’Kardeş Edirnekapı arabası gelince söyler misin bize?’.’Tabi söylerim’ dedim.Nasıl söylemem yaklaşık bir buçuk saattir hep sizinleydim ne güzel sesinizi de duydum.Artık kafamda sizinle ilgili kurduğum hikayenin içinde bir ton da var.O sırada Edirnekapı otobüsü geldi ve duraktan kalkmak üzereydi ki ben görmedim.Adam otobüse bakarak ve iyice üzerinde yazan 87 yazısını okuyarak ‘Hanım dur bakayım ha bu bizim araba hadi kalk kalk.’ diyerek kadınının elini tuttu ve otobüse bindiler.Kahretsin, anlamalıydım.Otobüsün içinden bana bakarak el salladılar.Kör olasıcalar.
gökgöz
Aşık olup da gözünün kör olduğuna inanmak istemeyen kişinin aşka iftira atma durumu.
aşkın gözü kördür ama komşuların asla.
aşkın sahiden gözü kördür. sevdiğin aslında sevmediğin birçok kişiye benziyor olabilir mesela. göremezsin. elini tuttuğunda o senden bambaşka hülyalara dalmış da olabilir. hissedemezsin. çirkindir ya da.. gören yakıştırmaz seni koluna. bilemezsin. az zaman sonra... çok az bir vakit sonra kimsenin canını yakmadığı kadar acıtacaktır kalbini belki. tanıyamazsın. aşk, körlüktür çoğu zaman. bilirsin, duyarsın, öğrenirsin hatta yaşarsın; ama değiştiremezsin.
3 vakte kadar açılır.

sonra derdine yanarsın ben ne yapmışım böyle diye.
aşkın kör ettiği gözü evlilik açar.*
duygu çıkmazına girdiği anda, kişinin kısa yoldan kaçışıdır.
http://galeri.uludagsozlu...z%C3%BC-k%C3%B6rd%C3%BCr/
olmayan şey nasıl kör olsun. artık günümüzde aşkın gözü yoktur. çünkü gözler artık önemini yitirdi, gözler yapaylaştı, gözler donuklaştı. olsa olsa aşkın güzel uzun bacakları, bel oyuntusu yada dolgun gögüsleri vardır. neyi tartışıyorsunuz siz hala? aşk kaldı mı? aşk var mı ki siz aşkın gözünü tartışıyorsunuz dostlar.
göz ne gerek cemalini görmeye, karanlık işlemesin yeter ki özüne..
doğrudur.

başımdaki kız "seninle rusya'ya kadar gelirim" diyor. orada nasıl duracağını düşünmüyor hiç. hey allah'ım.
aşkın gözü kör olabilir, ama inan bana karnı açtır
iyi sindirilmemiş bir aşk üçüncü tekillere muhtaçtır
Bir insanın gözünü bu denli karartıp, inanması yapabileceği en büyük ahmaklık olurdu, hele de bu çağda.
midesinde de hep gaz sancısı olur.
Aslında çok doğru bir laftır . Çünkü bir insan sevmeye , aşık olmaya başlandığı zaman beyinin frontal lobundaki 'mantıksal düşünme , karar alma kısmı' limbik sistem tarafından baskılanır . o yüzden kesinlikle doğru bir laftır . Tabii ki kötü bir şey olarak algılamamak gerekiyor . demek ki beyniniz bile böyle bir şey yapıyorsa , peşinden gitmeniz gereken bir şey mutlaka vardır .
kesinlikle doğrudur. bundandır 'güzel olduğun için sevmedim seni, seni sevdiğim için güzelsin' sözü.
doğrusu aşığın aklı yoktur anlamına gelecek bir cümle olmalı. hayat ne garip. sen hormonlarının etkisinde her boku ye, yapmadığın mallık kalmasın sonra da aşkın gözü kör de. kör senin beynindir bi kre slk.sss
Son zamanlarda, aşık olduğun kişi seni siklemez anlamına geldiğini düşündüğüm söz.
hormonların mantıklı düşünme becerisini bastırması durumu.
Orijinali (bkz: love is blind) olan söz, ilk kez Chaucer'in tüccarın öyküsü adlı eserinde geçer. Daha sonra bu sözü william shakespeare venedik taciri'nde kullanmış.
Oradan da bu güne kadar gelmiş işte.
Not:ilginç kimse yazmamış bunu bu güne kadar. Ya da aramam çalışmıyor.