bugün

Geçmiş özlemiyle sulandırılmış konsantre bir aşk, taze sevinin yerini tutmuyor. insan bir an umutlanıyor, bulduğunu sanıyor. Ama zaman çok geçmeden anlıyor ki, buldum dediği, kısa bir zaman önce kurtuldum dediğinden farklı değil. Umut, her zaman iyiyi getirmiyor. Bazen umutla gelen, unutulması gereken oluyor.

Ancak o kadar karmaşık ki insan zihni, duygular bir defa ele geçirmeye görsün; gerçekleri yanılsama, hataları hayat olarak görüyor. Iş işten geçtikten sonra, "ne yaptım benler"i, "değmezmiş"ler takip ediyor.

"be adam" diyorsun, "ortada olan şeyi nasıl görmüyorsun, göremiyorsun? Aşık olunca bu kadar mı köreliyorsun?" Ama, geçmiş olsun... Aşk üzerinden bir defa geçmeye görsün, sen bundan sonra gören bir körsün...
... önündeki çukuru görmekten acizdir ve düşmekten kurtulamaz!
(bkz: aşkın gözü şaşıdır)
(bkz: asigin gozu kordur)
gönülde başkası varken, sevgili edindiğine " seni seviyorum! " diyebilir misin?
- üstat, galiba bütün bunlar sevenin sevgiliye itibar etmesini de gerektirir, ne dersiniz? hatta belki de hürmet ve saygı göstermeyi öne çıkarır.
+ cefa görmekle azalmayan, iyilik görmekle artmayan bir haddin, bilme halidir bu. ta ki aşık, aldığı nefesler adedince sevgiliyi anmış olsun... sevgiliden başkasına körleşmelidir kalp. o kadar ki; bu yüzden eleştirildiğinde bile sağır gibi davranabilsin...
- ben bu konuda bir hadis biliyorum üstat, "bir şeye olan sevgin körleştirir ve sağırlaştırır." buyuruyor peygamber efendimiz.
+ sallallahu aleyhi vesellem... "aşkın gözü kördür" meseli de bu hadisten mülhemdir zaten. gerçekten de aşk oluştuğunda herkes onu görürken, o hiç kimseyi görmez; tıpkı maşuk gibi. aşık her şeyi gizlediğini zanneder ama eteklerinin zil çalmasından, haraketlerine yansıyan coşkudan anlaşılır tutkunluğu...
- veya üzerine çöken hüzünden...
+ elbette melal de aşkın bir çehresidir. ister neşe, ister hüzün; ister coşku, ister keder; aşkın gözündeki körlüğün belirtisidir. yusuf da görmemişti hani zeliha'yı da, hani unutmuştu zavallıyı. belki de unutturulmuştu ona...
"aşkın gözü kör olabilir ama
inan bana karnı açtır
iyi sindirilmemiş bir aşk
üçüncü tekillere muhtaçtır!"
*
kanal d´nin iyice çöpçatanlık yapmaya çalıştığını anladığım program. önce kocam size emanet çıktı kadınlara kocalarını * ayarladılar şimdi bu programda yine birilerine karı kız ayarlıyor. programda yarışmacılar hergün yarım saat göz gözü görmeyen karanlık bi odada birbirlerini tanımak için sohbet edip elleşiyorlar.
çok acayip bir programdı. 3 kızı 3 erkeği evvela karanlık bir odaya koyuyorlar, bunlar biraz muhabbet ediyor. sonra her biri bir tane seçiyor gibi oluyor. tek tek giriyorlar 5 gün boyunca, her seferin bir konsepti var. işte hediye götür, yetenek göster gibi. ama görmüyorlar tabii birbirlerini. en son bir kere gösteriyorlar ama konuşturmuyorlar. ardından ya yukarda balkonda buluşuyorlar ya da evden gidiyorlar. ikisi de balkona çıkarsa ala, ikisi de gitmezse ne olur bilmiyorum, birinin gidip ötekinin gitmemesi acı.
sonuçta hayli saçma ama meraktan izledim ne olacak diye.
tipler şöyleydi, 3 tane normal erkek, yani bildiğin erkek.
kızların biri hoş bir kız, aklı mantığı yerinde, biri daha boş görünümlü güzel bir kız, bir de sesi benden kalın ve diğerlerine nazaran güzel olmayan ama spor madalyaları, gitarı falan olan bir kız. bunlar girerken dedim bu gitarlı kız iyi birine benziyor diğerleri pislik yapar.
ama çok pis yanılmışım.
ay beğenmedim, istemiyorum demesini beklediğim o süslü kızlar, hep tipe baktık da ne oldu, bu kez gerçekten anlaşabileceğim biriyle gideceğim diyerek çıkıverdi balkona, aferin lan dedim.
gel gör ki benim iyi birine benziyor dediğim nispeten çirkin olan kız, justin timberlake'e benzeyen bir çocuk için, bu çok baby face ben böyle sevmem dedi ve gitti. oha ayı. içeride o kadar iyi anlaştığın insan sırf yüzü senin tam istediğin gibi değil diye bir anda bırakılır mı. her şeye tipe göre karar vereceksen ne işin vardı yarışmada.
zaten yapımcı da sinir oldu kıza bence, görüntüleri öyle bir ayarladı ki kız sanki şerefsizmiş gibi bir görüntü oldu.
yeni başlayan tv programı.*
neresi sağlamki amına koyim.
aşk , sevdiğini bulunmaz hint kumaşı zannetmekle bir boka yaramadığını anlamak arasında geçen süreçtir. velhasıl kelam doğrudur efendim . aşkın gözü kördür.
çok saçma yeni bir kanal d yarışması.
aşk; "insanın gözlerini kör, kulaklarını sağır ve kaderlerini allak bullak eden tek duygudur..."
(bkz: askiyla yatan sasi kalkar)
aşkın gözü kör olabilir ama inan bana karnı açtır iyi sindirilmemiş bir aşk üçüncü tekillere muhtaçtır şeklinde devam eden malt şarkısıdır.
aşk; insanı çevresindeki önemsiz şeylere daha duyarlı yapar. aşkın peşinde koşarken de güzellikleri görmesini engeller.
dün akşam ki programı ne olaki acaba bu program diye bir merakla izleyip nazlı isimli bayanın 100 watt.lık ampül gibi boyanmış göz altları, altta eşofman varken yüzde katman katman makyaj ve o kadar makyaja rağmen bir şeye benzemeyen yüzünü görmemle gece gece beni ürperten hadisedir.
yarışmacılar için görünümün hiç önemi yokmuş, onlar ruh güzelliğine önem veriyorlarmış güya ama programın sonunda hiç tipim değil, yok cık beğenmedim falan dediler. elleşirken öyle demiyolardı ama. kanal d böyle programlarla yazımızın içine sıçmaya devam ediyor.
(bkz: kocam size emanet)
(bkz: telefon kulübesi)
saçma ama çok da eğlenceli proram özellikle ece isimli yarışmacının karanlık odada partneri umut a sorduğu zeka soruları(!) ve sonrasında umut un isyanı izlemeye değerdi..
genelde 'benim kafamda çizdiğim portre ile çok farklı, ben böyle tahmin etmemiştim. Bilmioyurum yani.' gibi cümlelerle sona eren yarışma.
Bir televizyon kanalında yayınlanan saçma, bir o kadar da gerçek programla alakası olmayan program (bkz: MTV - senseless). TR şartlarında ancak bu kadar yumuşatılıp cinsellikten uzak bırakılabilen program.
"aşk karşındakinin çarpık bacaklarını düz görebilme sendromudur " cümlesiyle eş anlamlıdır.
(bkz: aşkın gözü kör mü)
onu kayıtsız ve şartsız en güzel, en çekici eş olarak görüyorsan aşıksındır ve kesinlikle körsündür.
kanal d'nin bir programı. her hafta -ya da gün tam bilmiyorum- 6 tane dingili çıkarırlar. 3 kız 3 erkek olmak üzere. saçma sapan şeyler yaptırırlar. sonunda saçma sapan bir yerde bunları buluştururlar. kimisi -ki genellikle bir çift- gerçekten aşık olup ilerler -bu aşkın ne kadar adam akıllı bir aşk olduğu şüphelidir-, kimisi ise zartını beğenmedim zurtunu beğenmedim diyip çekip gider.

peki bu çekip gidenin sonu nedir? izdivaç programları. bu tür programlara bir b.k varmış gibi katılan bu dingil şahıslar aşk denilen duygudan birşey anlamayan tiplerdir, evlilik kavramından uzak tiplerdir. ergenlik dönemi ilişkilerinde yok kilosu çok, yok boyu kısa, yok sivilcesi patlamış tarzı nedenlerle ayrıldıklarını düşünüyorum. çünkü görüldüğü üzere bu tipler için aşk basitleşmiş bir kavram olmuştur. hey gidi gözünü yidiğimin televizyonu, sen daha başımıza neler çıkaracan acaba.