bugün

isveçli yazar. henrik ibsen'le beraber isveç'in gurur kaynaklarından. hepsi çok sevilen ve çok eleştirilen eserler üretiyor. ilginç olansa inferno(cehennem)adlı kitabını yazmadan önce inferno crisis şeklinde adlandırdığı bir dönem yaşıyor. eserleri nedeniyle mahkemelik olduğu dönemlerde filizlenen "herkes bana kötülük yapmak istiyor" korkusu nedeniyle neredeyse delirecek kıvama geldiği bu dönemin muhasebesini yazarak yapıyor. hem roman, hem oyun yazıyor. iyi de yapıyor ama ülkemizde ne yazık ki pek bilinmiyor.
isveç'in fredrich nietzche'dir, delilik ile dahilik arasında gidip gelmiş bir kişidir, strindberg gördüğü halüsülasyona aşık olmuş, dönemin en popüler isveç'li kadınları ile evlenmiş ancak halüsülasyona olan aşkı daha büyük olduğundan bu evlilikleri uzun sürmemiş, bunun yanında tedavi görme isteteği de yaşadığı dönemde hristiyan olmadığı için bu tedavi isteği geri çevrilmiş, öldüğünde ise kucağında incil elinde haçlı tespih bulunduğu iddia edilir.

düş oyunu isimli kitabından,

--spoiler--
Birgün bir çocuğa sormuştum, ''denizler neden tuzludur'' diye. Babası uzun bir sefere çıkmıştı. Çocuk hemencecik cevap verdi:
'' Denizler tuzludur çünkü denizciler durmadan ağlarlar!''
Neden denizciler böyle ağlarlar ki!
Çünkü, dedi: yolculukları hiç bitmez.. onun için mendilleri hep direklere asıp kuruturlar!
Yine sordum: ya niçin insanlar üzgün olunca ağlar? Çünkü, dedi:
'' Daha duru görebilelim diye gözlerin camını ara sıra yıkamak gerek!''
--spoiler--
"Aile! Tüm toplumsal kötülüklerin yuvası, rahatına düşkün ev kadınları için bir hayır kurumu, ev erkekleri için demir atılacak bir liman, çocuklar için ise bir cehennem." August Strindberg