bugün

en az "atatürk ün bursa nutku" kadar önemli ve derin bir söylevdir.

atatürk'ün "türkiye türklerindir" fikrine dikkat çektiği ve türk tarihine derin göndermeler içeren, "ermenilerin bu feyizli ülkede hiçbir hakkı yoktur" dediği, vatandaşa milli bilinci izah ettiği, adana türk ocağı cemiyetinde, adanalı esnaflara yaptığı konuşmadır.

bu konuşmanın esasen ele alınması gereken, lakin türk milletini islam ile sentezlemeye çalışıp başka milletlerle kardeş yapma amaçlı saçma fikriyatın yıllardır sansürlemeye çalıştığı ana hatları şöyledir.

--spoiler--
efendiler...
Ermenilerin ve sairenin bu verimli, bu feyizli ülkede hiçbir hakkı yoktur.
Memleketiniz sizindir, Türklerindir.
Bu memleket tarihte Türk’tü, o halde Türk’tür ve sonsuza dek Türk olarak yaşayacaktır.

Gerçi bu güzel memleket eski asırlardan beri çok kere yabancı istilâlarına uğramıştı.

Başlangıçta Türk ve Turanî olan bu ülkeleri iranîler zaptetmişlerdi.
Sonra bu iranileri mağlûp eden iskender’in eline düşmüştü.
Onun ölümüyle memleketler paylaştırıldığı zaman Adana kıtası da Silifkelilerde kalmıştı.
Bir aralık buraya Mısırlılar yerleşmiş, sonra Romalılar istilâ etmiş, sonra Doğu Roma yani Bizanslılar eline geçmiş, daha sonra Araplar gelip Bizanslıları koymuşlar; en sonunda Asya’nın göbeğinden tamamen kaynayan Türkler soyundan ırkdaşlar buraya gelerek memleketi, geçmiş ve asli hayatına iade ettiler.

Memleket en sonunda yine gerçek sahiplerinin elinde karar kıldı.
Ermeniler ve diğerlerinin burada hiçbir hakkı yoktur.

Bu bereketli yerler koyu ve öz Türk memleketidir.

Arkadaşlar, bu memleketin halkı üzerinde kimsenin hak ve yetkisi olmadığı gibi, bu memleketi dışarıya muhtaç ettirmemek de size ait olan bir görevdir.

Sanatın önemini takdir etmeli ve bu takdirin bugününün gereklerine göre, lâzım gelen araçlara yönelmekle olacağını anlamalıyız.
Sizler ki çok çalışıyorsunuz. Çok çalışanlar o oranda havaya, sakinliğe, dinlenmeye muhtaçtırlar.
--spoiler--

not: burada atatürk'Ün ermeniler ile birlikte bahsettiği, "ermeniler ve saireler" ve "ermeniler ve diğerleri..." dedikleri ermeniler, kürtler, araplar vb gayri türk milletlerdir.
yani bu halkların türkiye üzerinde ne bir hakları, ne bir mirasları vardır.

türkiye, atatürk'ün de dediği gibi tarihte de türktü ve hep türk kalacaktır.
türkiye türklerindir, ne mutlu türküm diyene...
görsel
mustafa kemal atatürk'ün, 15 mart 1923 tarihinde adana türk ocağı binasında adana esnaflarına hitaben yaptığı, hakimiyet-i milliye gazetesi’nde 21 mart 1923 tarihinde yayınlanan konuşmasıdır.

"adana’nın saygıdeğer sanatkârları!

hepinizi samimiyetle, takdirle, sevgiyle selâmlarım. arkadaşımızın verdiği açıklamadan son derece memnun oldum. bir milleti yaşatmak için birtakım temeller lâzımdır ve bilirsiniz ki, bu temellerin en önemlilerinden biri sanattır. bir millet sanattan ve sanatkârdan mahrumsa tam bir hayata sahip olamaz. böyle bir millet bir ayağı topal, bir kolu çolak, sakat ve hasta bir kimse gibidir. hatta kasdettiğim manayı bu söz de ifadeye yeterli değildir. sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş olur.

yalnız şunu söyleyeyim ki, milletlere yalnız sanatkâr yetiştirmek yeterli değildir. insanlar tek başına çalışırlarsa başarılı olamazlar. çünkü allah insanları yaratırken onlara öyle bir ihtiyaç vermiştir ki, her insan hemcinsi insanlarla çalışmağa mecbur ve mahkûmdur. bu ortaklık faaliyeti âdeta bir ilahi ihtiyaç olunca, maksatları birleştirmenin nasıl mecburiyet olduğunu kolayca anlarız. ilk gerçek olarak anlarız ki, herhangi bir sanatta güvenle ilerleme arzu edilirse aynı meslek ve sanatta bulunan insanların dayanışma altına girmesi lâzımdır.

sizlerin bir yıl önce kendi sanatlarınız dahilinde birer şekil aldığınızı işitmek ve kurduğunuz cemiyetle bu şekillerin böyle umumi bir bütün meydana getirdiğini görmek, benim için en ciddi ve en şerefli bir bahtiyarlıktır. bir millet sanata önem vermedikçe büyük bir felâkete mahkûmdur. birçok unsurlar o felâketin derecesini fark etmez. fark ettiği gün de ne kadar müthiş bir faaliyetle çalışmak lâzım geldiğini tahmin eyleyemez. artık tarihe karışan osmanlı hükûmeti, yazık ki asırlarca yanlış bir zihniyet sahibi oldu. çünkü onlar sanatı ve sanatkârları kendi milletlerinden yetişmiş görmekten zevk almazlardı. hatta en büyük osmanlı padişahlarından biri, zannedersem kanuni sultan süleyman, askerlerinden bir türk müslümanın saraçlık sanatına sahip olduğunu görünce, son derece üzülmüştü. onların bakışında sanatkârların gayri müslimden olması tercih edilirdi. onlar sanattaki hayat kaynaklarını başka milletlerin elinde bulundurmanın zararlarını göremiyorlardı. asil milletimiz sanattan mahrumdu. sanatkârlar azdı. var olanlar da sanatta gereken derecede yetenekli değildi.

arkadaşımız söylevinde demişlerdir ki, adana’mıza hâkim olan diğer unsurlar, şunlar, bunlar, ermeniler sanat ocaklarımızı işgal etmişler ve bu memleketin sahibi gibi bir durum almışlardır. şüphesiz haksızlık ve küstahlığın bundan fazlası olamaz. ermenilerin bu verimli ülkede hiçbir hakkı yoktur. memleketiniz sizindir, türklerindir. bu memleket tarihte türk’tü, o halde türk’tür ve sonsuza dek türk olarak yaşayacaktır. gerçi bu güzel memleket eski asırlardan beri çok kere yabancı istilâlarına uğramıştı. başlangıçta türk ve turanî olan bu ülkeleri iranîler zaptetmişlerdi. sonra bu iranileri mağlûp eden iskender’in eline düşmüştü. onun ölümüyle memleketler paylaştırıldığı zaman adana kıtası da silifkelilerde kalmıştı. bir aralık buraya mısırlılar yerleşmiş, sonra romalılar istilâ etmiş, sonra doğu roma yani bizanslılar eline geçmiş, daha sonra araplar gelip bizanslıları koymuşlar; en sonunda asya’nın göbeğinden tamamen kaynayan türkler soyundan ırkdaşlar buraya gelerek memleketi, geçmiş ve asli hayatına iade ettiler. memleket en sonunda yine gerçek sahiplerinin elinde karar kıldı. ermeniler ve diğerlerinin burada hiçbir hakkı yoktur. bu bereketli yerler koyu ve öz türk memleketidir.

arkadaşlar, bu memleketin halkı üzerinde kimsenin hak ve yetkisi olmadığı gibi, bu memleketi dışarıya muhtaç ettirmemek de size ait olan bir görevdir. sanatın önemini takdir etmeli ve bu takdirin bugününün gereklerine göre, lâzım gelen araçlara yönelmekle olacağını anlamalıyız. sizler ki çok çalışıyorsunuz. çok çalışanlar o oranda havaya, sakinliğe, dinlenmeye muhtaçtırlar. cuma günlerini teneffüs ve tatil günü yapmakla çok mantıklı bir iş yapmış oldunuz. birer haftada bir günlük tatil hem sıhhatiniz için, hem de din gereği olarak lüzumludur. biliyorsunuz ki, şeriatte cuma namazından maksat herkesin dükkânlarını kapatarak, işlerini bırakarak bir arada toplanmaları ve islâmların topluma ait meseleler hakkında dertleşmeleri idi. cuma günü tatil yapmak şeriatın da emri gereğidir. bu kadarcık bir gerçeği size herhangi bir kişinin milletvekili olsun, ben olayım, hacı olsun, hoca olsun “bu yapılan şey dine aykırıdır” demesi kadar küstahlık, dinsizlik, imansızlık olamaz.

saygıdeğer sanatkârlar, aziz arkadaşlar, bizi yanlış yola sevk eden kötüler bilirsiniz ki, çoğunlukla din perdesine bürünmüşler, sâf ve temiz halkımızı hep şeriat sözleriyle aldata gelmişlerdir. tarihimizi okuyunuz, dinleyiniz… görürsünüz ki, milleti mahveden, esir eden, harap eden kötülükler hep din elbisesi altındaki küfür ve lânetlikten gelmiştir. onlar her türlü hareketi dinle karıştırırlar. halbuki, elhamdülillâh hepimiz müslümanız, hepimiz dindarız, artık bizim dinin gereğini öğrenmek için şundan bundan derse ve akıl hocalığına ihtiyacımız yoktur. analarımızın, babalarımızın kucaklarında verdikleri dersler bile, bize dinimizin temellerini anlatmaya yeterlidirler. buna rağmen hafta tatili dine aykırıdır gibi, hayırlı ve akla, dine uygun konular hakkında, sizi aldatmaya ve alçaltmaya çalışan kötü huylulara değer vermeyin.

milletimizin içinde gerçek ve ciddi bilginler vardır. milletimiz bu gibi bilginleriyle iftihar eder. onlar milletin ve ümmetin güvenine sahiptirler. bu gibi bilginlere gidin. “bu efendi bize böyle diyor, siz ne diyorsunuz?” deyiniz. fakat genellikle buna da gerek yoktur. özellikle bizim dinimiz için herkesin elinde bir ölçü vardır. bu ölçü ile hangi şeyin bu dine uygun olup olmadığını kolayca değerlendirebilirsiniz. hangi şey ki akla, mantığa, halkın yararına uygundur;biliniz ki o bizim dinimize de uygundur.bir şeyakılvemantığa, milletin yararına,islâm’ın yararına uygunsa kimseye sormayın. o şey dinidir. eğer bizim dinimiz aklın, mantığın uygun bulduğu bir din olmasaydı eksiksiz olmazdı, son din olmazdı.

arkadaşlar, cemiyetinizi kuralı henüz bir yıl olmuş, bir yıl uzun bir zaman değildir ve düşününüz ki, bu bir yılı da savaş içinde geçirdiniz. buna rağmen bir yıl içinde elde ettiğiniz sonuçlardan memnun ve rahat olmalısınız. inşallah savaş başarıyla biter. barış günleri gelecektir. çalışmanızın kazançlarını asıl o zaman göreceksiniz. yalnız gördüklerimizle yetinmeyelim. bu görgü bugün için yeterli değildir. babalarımız, babalarımızın babaları sanatla, millete hayat ve mutluluk verecek alanlarla lüzumu kadar uğraştırılmamış, kendi evlerini ve kendi işlerini bırakmışlar; yabancıların bekçiliğini yapmışlar. halbuki bizi yok etmek isteyenler, sanatın her şubesinde ilerlemişlerdir. bugünkü tezgâhla amerika ve avrupa’ya karşı mücadelenin payı yenilgidir. kendi derecemizi bilelim. insaflı olalım. neyi öğrenmek gerekliyse onu öğrenelim. bize din de allah da bunu emrediyor.

büyük dinimiz çalışmayanın insanlıkla ilgisi olmadığını bildiriyor. bazı kimseler zamana uygun olmayı kâfir olmak sanıyorlar. asıl küfür onların bu zannıdır. bu yanlış yorumu yapanlarının amacı, islâmların kâfirlere esir olmasını istemek değil de nedir? her sarıklıyı hoca sanmayın, hoca olmak sarıkla değil, akılladır. bu gece milletin gerçek tabakasından olan siz esnaf ve sanatkârlarla bir sofrada bulunmakla çok memnun ve mutluyum. bu memnuniyet ve mutluluğum asıl siz sanatkârların ufak dükkânlarınız yerine muhteşem fabrikalar yapıldığını gördüğüm gün, en gerçek ve en yüksek derecesini bulacaktır. bir yıllık faaliyetiniz, yaptığınız teşkilât bana bu sonuca varacağımız güvenini verdi. şimdiden memnuniyetlerimi gösteririm."

(başbuğ)mustafa kemal atatürk

birçok konuya değindiği bu konuşmasında o dönem için izlenecek yol ve kalkınmanın ne doğrultuda olacağını anlatmıştır. adana'nın kurtuluşundan yaklaşık bir yıl sonra yapılmış, büyük taarruz ile düşmanın çoğu anadolu'dan defedilmiş ama savaş bitmemiş ve lozan görüşmeleri devam etmekteydi. görüldüğü üzere daha her şey netleşmemişken içtimai hayat ve iktisadi hayat bazı düzenlemelerin ipuçlarını vermiştir. liderimiz her zamanki gibi kendinden emin ve halkına düşlediği vatanı yaratma sözünü görüyoruz.

bunu diyen bir kimseyle atatürk'ün peşinden gidiyorum deyip türlü türlü hakaretleri bu millete reva görenler bir olabilir mi? 'atatürkçülük' kisvesi altında kurduğu partiden nemalananlar ile din bezirganlarının yaptığı şey aynı değil midir? batının ve doğunun köhne fikirlerine sarılıp şaklabanlık yapıp kurtuluş reçetesini sunanların geçmişteki kurtuluş savaşını yönetmiş kadrosuna yaptığı haksızlık değil midir?

atatürk'ün dediği gibi tek şey akıl ile sorgulamaktan geçiyor. sömüreni ve yararlı olanı ayırmak durumundayız. kurucumuzun adana'daki gördüğü birlikteliğin sonuçlarını bile memnuniyetle karşılamıştır.

çıkarına dokunanı ağzında dolandırıp durduğu etiketlerle yaftalayanlardan dinleyeceğimiz söz yoktur. türk'e kurşun sıkmış ve katletme girişiminde bulunmuş kimselerden özür dileyen batının yosması olanlardan alacağımız öğüt yoktur. liderimizi bize anlatmayın. sizin gibi iki yüzlü vatan millet düşmanı, rahat düşkünü ve kapısına dayanan düşmandan başka 'vatan'larına kaçanların atatürk'ün ismini, fikirlerini ve mücadelesini anlaması kara delikten ışığın kaçması gibidir. zerre saygı duymuyorum size ve o acınası yaşamlarınıza.

"ne mutlu türk'üm diyene"

mustafa kemal atatürk

konuşmanın atatürk araştırma merkezi'nin internet sitesindeki hali
uluslararası sosyal araştırmalar dergisindeki adana türk ocağı ve faaliyetleri makalesi