bugün

komutan her tim den 2 şer asker toplayıp hadi eğitime gidiyoruz takılın peşime dedi.

rap rap rap sol sağ sol sağ giderken bir baktık alay yemekhanesine soktu bizi.

bumu lan eğitim dedikleri şey diye geçirirken içimden.
önümde ansızın dağ gibi beliren taze fasulyeleri gördüm.
ne yapayım ne edeyim derken sıvıştım aradan ben.
mutfak bildiğiniz topkapı sarayı gibi. nereye kaçsam her yer de çalıştırılan askerler görüyorum.

bir odaya daldım millet patates soyuyor çuval çuval.
artık contaları yakmışlar şöyle bir muhabbet duydum
- lan melih, sen biliyon mu patatesin vitamini kabuğunda.
- ciddi misin lan

oradan da kaçtım başka bir odaya daldım

ne göreyim! askerler artık havuç soymaktan turuncu olmuşlar.
kimisi soyduğunu yiyor kimisi soymadan rendeliyor.

oradan da kaçarken komutan beni uzaktan fark edip yanına çağırdı.

- gel bakayım buraya asker
- buyur abi
- abi mi?
- (içimden geçiriyorum lan anasını satayım ne deniyordu bu adamlara, daha 1 haftalık askerim benden ses çıkmaz tabi)
- neyse avucunu aç bakayım
- (açtım avucumu)
- sen her aç diyene açıyor musun? hahahahaa
- ( o daha bir şey mi sen domal de domalırım ben şuracıkta)
- al şu fındıkları bir yerlerin çalışsın. hahahahha
- (gülsem mi ağlasam mı bilemedim tabi sus pus duruyorum karşısında)
- hadi şimdi koşarak koş bakayım.

koşarak koş ne lan?
komutan benle ayak üstü dalga geçti resmen, gençliğimi sömürdü pezevenk.