bugün

türkiye nin en gri şehri. karamsarlığın en acı yüzüdür ankara. yaşadığın acıları çektiğin çileleri daha da acı hale getirir. 17 senedir hiçbir canlılığını göremediğim, soğuk insanların şehridir ankara.

yıldızları seyredebileceğiniz en son yerdir ankara...
hayatımın geri kalanını yaşamak istediğim şehirlerden biri.
haberlerde gösterdiği kadarı ile güvenpark daki yılbaşı kutlamalarında efendi efendi olaysız yeni yılı kutlayan içi geçmiş yaşlı şehir.
insanın hiç mi içinden gelmez taşkınlık yapayım, coşayım ,olay çıkarıyım.öylesi enerjilerini emmiş bu şehir gençlerin.
ego zam yaparda minübüsler durur mu şehri. onlarda 1.20 olan fiyatı 1.50 yapmışlardır.
yılbaşından önce zamsız doğalgaz almak isteyen vatandaşlara 75 ytl'den fazla gaz satmayarak aklı sıra kafayı kullanan ama bol bol kullakları çınlatılan belediyeye sahip şehirdir.
(#533862)
hakkında bu kadar entry girilince "acaba ankara'ya deniz mi geldi?" diye bir an düşündüğüm şehir.
gri şehir.
demet tarafı, kar yüzü görmüş şehir. diğer ilçe ve mahallelerimiz için bekliyoruz, ayşe?
atsan atılmaz, satsan satılmaz, tadından yenmez, kokusundan varılmaz, dönüp dönüp sövülüp, bir türlü vazgeçilip bırakılıp gidilemez, denizi desen yok, ormana 90 km *, kışın akşam eve dönüp burnunu sildiğinde mukus değil, zift çıkar, yokuşu dik, düzü bozuk, yükte ağır, pahada ağır, bildiğim en ev * şehir.

gri mi? evet, kesinlikle. sanki toz, duman kaplamış tüm şehrin üzerini. ama becerebilen, gitsin, kalan bilir demek istediğimi. * *
ruh terbiyecisi olarak da bilinen kenttir. zira ankara'nın kasvetini, hüznünü, yalnızlığını tatmamışsa âdem evladı, olgunlaşmasına imkan yoktur.
Türkiye'nin başkentidir.Büyükşehir belediye başkanı da melih gökçektir.
aşık olmanın başka olduğu söylenen kentlerdendir,uzaktan hiç görülmeden bile sevilebilendir, türkiye nin en iyi hukuk fakültesini * içinde barındıran memlekttir.
(bkz: ankara da asık olmak)
ilk gelindiğinde hiç hoşlanılmayan ama alıştıkça da kopamadığınız şehir.
son birkaç gündür belki de tarihinin en soğuk günlerini geçiren başkentimiz, şöyle sağlam bir kar yağsa da, havalar biraz ısınsa diye döndük kıbleye doğru açtık ellerimizi, varın gerisini siz hesap edin...

(bkz: ankara ankara olalı böyle soğuk görmedi)
ru: ankaraya yilin hangi doneminde gelmeliyiz.
cevap: iki bahardan birinde, ama baslarinda geliniz. hele ki eylul ve ekimde ankara apayri guzel olur.

soru: iyi bir ankara gunu nasil olur
cevap: sabah uyandiginizda; eger ki kahvaltinizi hafif yapmayi seviyorsaniz, hele ki bir de ankara simidini merak ediyorsaniz, konur sokaktaki simitci sizi bekler. yok oyle uzun surecek bir kahvalti yapmak isterseniz hic dusunmeden arjantin caddesindeki cafemize gidiniz. sinan bey adli kisiye ankara disindan geldim, burayi tavsiye ettiler derseniz, apayri bir ilgi ile keyifli bir kahvalti yaparsiniz. ve sunu bilinki ankarada en pahali en iyi degildir.

soru: ama uyanamadim ben yoldan geldim, bu saatte kahvalti mi olur ?
cevap: olur olur, guzel de olur. hemen yesil vadi et lokantasina gidiyorsunuz. o guzel havada havuzun yanina oturup bir semaver cay ve bunun yanina bal kaymak lavas ve bilimum kahvalti malzemesi istiyorsunuz. keyfinize keyif katiyorsunuz.

bu harika kahvaltidan sonra ne yapmak istersiniz ? ne ile ilgileniyorsunuz ? eger ki alisveris isterseniz, soyle kizilay tarafindan baslayin, yukari atakuleye kadar cikin. arada bir de karuma ugrayin. ancak buralarda bulacaklariniz diger herhangi bir sehirden ne az ne de fazladir. onun icin sizi samanpazari, ulus, kale taraflarina muzelere dogru almak lazimdir. anadolu medeniyetleri ve etnografya muzesini gezmeden ankaradan ayrilmamak lazimdir. ulusun tuhaf kalabaligini, samanpazarinin egzotik atmosferini gormeden hele ki kaledeki antikacilari gezmeden yaziktir, ayrilmayiniz guzel sehrimizden.

soru: oglen oldu, ama aciktim ben
cevap: ulus ve etrafinda az ama oz sayili mekan vardir. yemek yiyebileceginiz pekcok yer olmasina ragmen, kale icerisindeki cesitli mekanlari siddetle tavsiye ederiz. iskenderin en guzeli buralarda yapilir. derhal bir taksiye atlayip uludag iskendere de gidebilirsiniz. fileto ve iskender sizi pek mutlu edecektir.

soru: yok ben dondum merkeze, acliktan oluyorum
cevap: hemen sizi donerin en bir lezzetli oldugu aba piknik veya hostaya alalim. biraz daha agir olabilir diyorsaniz, duveroglunda bir iskender veya halep isi doner pek harika olacaktir.

soru: eh ogleden sonra oldu, ben simdi aksama kadar keyif yaparim, ama nerde ?
cevap: hemen tunali hilmi caddesi uzerindeki ottimo kafenin minderlerine alalim. hele hele bir de nargile seviyorsaniz, tamam, yeriniz burasi. sonrasinda otelinize gidip bir miktar dinlenme aksam icin pek faideli olacaktir.

soru: iyi bir uyku cektim, geceye baslayacagim, ama yine aciktim ben, obur muyum neyim, bu ankara yemekleri pek guzelmis.
cevap: ankara yemegi mi dediniz ? kosa kosa bestekar ve tunus cerresindeki cicek lokantasina veya yildizdaki mantara gidiyorsunuz. harika et yemeklerinin tadina variyorsunuz*

soru: evet, gece basliyor, simdi nereye ?
cevap: nasil muzik seviyorsunuz, esli danslar ve guzel ickiler mi istersiniz; hilton murphys e dogru geciniz,
yok ben pop severim mi diyorsunuz, o zaman highland veya north shielda alalim sizi. clubberim ben diyorsaniz, zaten fazla seceneginiz yok, faces, twenty, mayday e dogru yola cikacaksiniz. ben bar bar gezip kafa cekerim derseniz, sakarya caddesinden disari cikmaniza gerek yok. hard as a rock diyorsaniz, gecenize limonda baslayin, golgeye gecin, ordan atlayin bira parkina gidin, cunki ankara da ancak bu mekanlarda rock dinleyebilirsiniz. tabii sansiniza saklikentin guzel eventlerinden birine de denk gelebilirsiniz. kacirmamak lazimdir. yok bunlar bana gelmez sen bana pavyon soyle derseniz, maltepedeki mega show veya esat tarafindaki altinkapi en guvenli sekilde eglenebileceginiz ve slav irkinin guzelliklerine rahatca sahit olabileceginiz mekanlardandir.

soru: eh oh, ammann, iskembe
cevap: bestekar sokaktaki rumeli iskembecisi disinda herhangi biryer tavsiye olunmaz. alisiktirlar gececilere, genclere, severler, ilgilenirler. keyfinize bakiniz. karsisinda hep taksi bekler. otelinize rahat donersiniz.
izmir den sonra çekilmeyen şehir..
yanlış batılılaşmanın eleştirildiği yakup kadri romanı.
güzel dakikalarımın geçtiği fakat tekrar içinde bulunmaktan çekindiğim şehirdir.
siyaset kokan; insanın üzerine bir ağırlık giydiren, dingin şehir.
angora tavşanı, ankara keçisi ve ankara kedisi gibi şirin hayvanlara ismini veren büyük şehir..
"hey gidi ankara hey" şiiriyle başlayıp hep, herkese soğuk gelen aslında bir o kadar ılımlı sempatik bir şehirdir. kim ne kötülük yaşarsa üzerine atar çile bülbülüdür adeta. bunların yanında insan ankarada yapacak pek bir şey bulamaz, eğlenmek istese sıkılır,değişik bir şey yapmak istese yapamaz. her şey aynı ve monotondur.
belli bir süre yaşadıktan sonra insanı kendine bir şekilde bağlayan şehir. ayrılınca garip bir hüzün çöküyor insanın içine. soğuğunu bile özlüyorsun. bazıları anlam veremese de çoğu insanın istanbul a değişmeyeceği şehir. tanımlayamadığım bir huzur doluya insanın içine.
şimdi burdan gidiyorsun gidiyorsun sola dönüyorsun, sonra hafif sağa meyil verip ortadan devam ediyorsun. böyle ağaçlıkların arasında kalmış, yemyeşil şehir. rüyanda görsen inanma o derece... yeşilliği özellikle ocak ayı gibi daha bir belirgin oluyor. masmavi denizi mi dersin, sıcacık güneşi mi dersin. hani hık demiş hawai'nin burnundan düşmüş.

trafik derdin yok..her yer alt geçit üst geçit. araban varsa yaşadın, eskişehir yolunda trafik olmaz. yaya isen yine yaşadın çetin emeç'ten saniyede karşıdan karşıya geçersin. herkese bir çözüm, bir kolaylık.

(zönkkk! bugün bereyi evde unutmuşuz )
Her ne kadar başkent olsa da aslında bir köy olan şehir. Her an her yerde 20 yıldır görmediğiniz arkadaşınızla, kaçamak sigara içerken bir akrabanızla, yalan beyanla işten izin almış gezerken patronunuzla vs. karşılaşabilme imkanı sunan köy.