bugün

meseleyi bir kitabında fevkalade özetlemiştir.

“vücutlarımız, birbirimize en kolay vereceğimiz şeydir, asıl mesele, hayatımızı verebilmektir. baştan aşağı bir aşkın olabilmek, bir aynanın içine iki kişi girip, oradan tek bir ruh olarak çıkmaktır.”
ne içindeyim zamanın,
ne de büsbütün dışında;
yekpâre, geniş bir ânın
parçalanmaz akışında.
(...)
kökü bende bir sarmaşık
olmuş dünya sezmekteyim,
mavi, masmavi bir ışık
ortasında yüzmekteyim...

ahmet hamdi tanpınar
bu topraklarda türkçeyi kimse onun kadar şık ve zarif kullanmamıştır. gerçek bir hülya adamı. hoş satırların sahibi, samimi duyguların aktarıcısı. seni çok seviyorum tanpınar. eğer bugün kendimi biraz da olsa geliştirmiş ve iyi hissediyorsam, bunda katkın büyüktür. ruhun şad olsun.
tanpınarı anlamak, bu toprakların çocuklarının birbirleriyle barışması için ana şartlardan biri olmuştur artık. tanpınar, geleneği belli bir filtreden ve elekten geçirip sahiplenen modern bir adamdır. dede efendi'yi de dinler mozart'ı da. erzurum'u da sever istanbul'u da. birbirimizle barışmanın yegane yolu karşılıklı değerlerimizi kucaklayıp gökkuşağı misali selamlamakta. tam da bu noktada tanpınar güzel bir başlangıç noktası.
Sonra yavaş yavaş mantığım değişti. Hatta dünyaya bakışım, eşyayı görüşüm, insanları anlayışım değişti. Vâkıa bunlar bir günde olmadı. Hatta çok güçlükle ve adım adım oldu.

Hatta çok defa bana rağmen oldu. Fakat oldu.
"Cahilsin; okur, öğrenirsin.
Gerisin; ilerlersin.
Adam yok; yetiştirirsin, günün birinde meydana çıkıverir.
Paran yok; kazanırsın.
Her şeyin bir çaresi vardır.
Fakat insan bozuldu mu,
bunun çaresi yoktur..."

| Ahmet Hamdi Tanpınar |
huzur romanında yüzlerce sayfaya 24 saatlik bir zaman dilimini sığdıran yetenekli insan.
Bugün ölüm yıldönümü olan üstat.

Zaman kavramına bakış açısı ve anlatımıyla bambaşkadır gözümde. Sadece benim gözümde başka değil aslında. Edebiyat dünyasında zaman kavramını böyle anlatabilen neredeyse yok.
Her daim okumaya devam.

Rahmet ve saygıyla...
Kendisiyle yıllar önce lise ders kitabındaki “Antalyalı genç bir kıza mektup” yazısıyla tanıştım. Çocukluk hatıralarının etkileyici mekanlarını öyle güzel tasavvur ettiriyordu ki kıt bilgimle kendisine hayran oluştum.

Sonrasında “bursa’da Zaman” şiirindeki “birlikte uyusak son uykumuzu” mısrası beni uzun süre yaktı, savurdu. Kendime gelmem uzun sürdü. Üniversitede “huzur” romanıyla içime huzursuzluğu aşıladı. Sonrasında gelen “ saatleri ayarlama enstitüsü” insanın yarattığı hiçbir şeyi ciddiye almamayı öğretti. “Beş şehir” ile hayalini kurduğum 60 yıl öncesinin bursa’sının sokaklarında beraber yürüdük. Ama en büyük ve son darbeyi şiirleri ve hikâyeleri vurdu. Hayat dediğimiz şeyin zihne kazınmış birkaç etkileyici sahneden ibaret olduğunu anladım. Hayatıma bu kadar girmiş bir insana hâlâ yabancıydım. okuduğum günlükleri ile birlikte ailemden biri, bir sırdaşım, bir yakın arkadaşım oldu.

Vefatının 59. Yıl dönümünde rahmetle...

görsel
zaman'ı anlatan adamdır.

acaab şeyh ahmet zamani kendisi miydi?
bilim adamı, edebiyat tarihçisi, tarihçi, şair, hikayeci, romancı mesleklerinin tek bir bedende birleşmiş hali ahmet hamdi tanpınar' dır. asıl duygu, düşünce ve sanatını nesir alanında göstermiştir. hikaye ve romanları birbirlerinden farklı değildir. her ikisinde de rüya estetiği hakimdir. olaylarını, kahramanlarını geçmiş zamanın peşinde ve içinde yaşatır. tanpınar, geçmişin büyüsünü yaşar. geçmişi estetiğin nirengi noktası yapar.

eserlerinde kendisiyle konuşmaktan, iç muhasebesi yapmaktan, içine bakmaktan hoşlanır. oldukça geniş bir kültürü vardır. bütün güzel sanatlardan zevk alır. hayal gücü çok geniş ve kuvvetlidir. tanpınar, zekasının bütün oyunları, eserlerindeki üslubunda gösterir. dil, onun elinde pek çok kalıba girer. duygu ve düşüncelerin bütün girdi-çıktılarını ifade eder.
Şu sıralar günlüklerini okuyorum. Diyebilirim ki her gününü borçlarını döndürme çabası ve para sıkıntısıyla geçirmiş. Böylesine eşsiz bir insanın bile paranın adaletsizliğinden payını alması çok üzücü.
(bkz: huzur)
(bkz: Saatleri ayarlama enstitüsü)

Eserleri meşhur olan yazar.
“Bütün kainat bizim idrakimizde yaşar. insan düşüncesi zaman ve mekanın yaratıcısıdır. Bütün tanrılar ondan doğar.”
fikrimce edebiyat dünyasının gerçek tutunamayanı tam olarak bu beyefendidir.

kendisinin eserleri neden birtakım mecralarda bölük pörçük alıntılanıyor anlayabilmiş değilim. üzerine iki kelam edip mevzuyu bir yerlere bağlasalar anlayacağım. vallah yıldım aforizma kültüründen.
“hiçbir şeyi bitiremiyorum. dün akşam içki, cigara beni çok sarstı. gece yarısı öksürükle uyandım ve ilk defa gelecek seneye çıkamam korkusu aklıma geldi. ciddiyetle geldi. hiçbir şeyi bitirmeden ölmek istemiyorum. o kadar eser ve kullanmadığım o kadar kelime varken...”
(bkz: günlüklerin ışığında tanpınar’la başbaşa)
"Bu daima böyledir. Hadiseler kendiliğinden unutulmaz. Onları unutturan, tesirlerini hafifleten, varsa kabahatlilerini affettiren daima öbür hadiselerdir."

“saatleri ayarlama enstitüsü”

görsel
görsel

"Elbisem çok eski olsun...Fakat bahçemde en iyi güller yetişsin."

Huzur, Ahmet Hamdi Tanpınar ...
görsel
"(...)
ne kadar uzak, uzak
yollardan gelir bize
ve çok yabancı bir şey gibi sevinçlerimiz,
keder durmadan çiçek açar içimizde.
ne çıkar unuttuk hepsini!

biz ki boş yere gerilmişiz anladık artık,
yıldızların amansız çarkına
ve boş yere sızlamış kemiklerimiz,
bilmiyoruz şimdi, mevsim yaz mı, bahar mı
bahçelerde hâlâ güller açar mı,
bilmiyoruz, kadınlar, kızlar,
şarkılar masallar var mı?
gece ile gündüz,
acıdan kaskatı kesilmiş yüz,
uykusuzluktan harap göz,
öpüşen dudaklar,
çözülmeye razı olmayan eller var mı?
ayrılık var mı gurbet var mı?
biz beyhude yere gecikenler,
çoktan bitmiş bir yolun ucunda
bilmiyoruz şimdi ıssız gecede
ne yapar ne eder,
gidip de gelmeyenler,
beyhude bekleyenler!
biz ayın çıplak arsasında
savrulan zaman kırıntıları.

nerden bilelim bunları!"
inci enginün hoca konfernasa geldiği sırada devamsızlık hakkımın olmadığı bir dersten çıkıp gitmiştim. hatta üst sınıflardan birilerine sorduğum zaman dersine gir, boşver gibi tepkiler almıştım. canım dik kafalılığım. bölümü sevememiş, çevre edinememiştim. bu nedenle dersten kalsam bile dokunmazdı. üniversite diyordum, üniversite bana bir şey katmalı. konferanslara, söyleşileri katılmadıktan sonra ne anlamı vardı ki..? konuşma sonunda aklımda en kalıcı isim ahmet hamdi tanpınar oldu. ve iyi ki gidip orada bulunmuştum dedim. neredeyse bölümü bırakmış sayılabilirim. fakat o gün biraz not almıştım. ilgilisi için özet niteliğinde biraz karışık olsa da paylaşacağım. bilgi yanlışı vs olursa yazarsanız duzeltirim. belki işinize yarar ya da ne bileyim.

ahmet hamdi tanpınar

yahya kemal üzerinde etkilidir. aynı zamanda da eleştirir. ahmet haşim'i çağrıştırıyor. fransız şairlerden etkilenmiştir. kendisi depresyon ve bir çıkmaz içerisindedir. şunu söylemiştir: "benim bir gözüm güler bir gözüm ağlar." yani dengeliyim demek istiyor. çünkü, virginia woolf ve diğer fransız yazar intihar ederek ölmüştür. bunlardan etkilenmiştir. genellikle yazarlardan ve şairlerden hem çok iyi romancı hem çok iyi şiir yazan çok az kişi var. tanpınar hem iyi yazar, iyi şair ve iyi bir hikayecidir. fransız şair nerval'in şiirinin etkisi altında kalmıştır. bazı mısraları benzer şekilde çevirmiştir. edgar allan poe'yu 1850'lerde çok okumuş ve etkilenmiştir.
tanpınar'ın romanlarında şiir dozu vardır.
ınsanlar tragedyada tanrılaşmaya başladıkça zavallılıklarını anlarlar ve intihardan başka çözüm bulamazlar.

- zaman kırıntıları insan olmanın ızdıraplarını yaşayan ızdırapla örülü, nereden geldiğini, ne olacağını bilmeyen insanlardır. ("inci enginün: son durak, zaman kırıntıları" bakınız.)

- tanpınar'ın sembolleştirdiği bazı kelimeler var. bunlardan birisi "eşik".
insan arada kalmıştır. 1933'de ilk yazdığı şiirlerden "ne içindeyim zamanın ne de büsbütün dışında" diyor. yani eşikte. adımını attığı anda yeni bir eşikte.

- salvador dali'nin tablosunda gerçekçi bir maske vardır. yani biz de tanpınar sayesinde gerçek ve fanteziyi birleştirebiliyoruz.

-aslında erotik şiire ulaşmak istemektedir.

tanpınar'da yalnızlık vardır, yoğundur.

hayyam ve fuzuli'nin şiirlerinden de etkiler vardır.

1834, yılan şiirinin ismini 'bendedir kokusu' olarak değiştirmiştir.
(yılan hikayesi = arap toplumu)
daha önce sembollerden bahsetmiştik. eşik gibi. örneğin "yılan" sembolünün anlamı eski arap tanrılarından gelmektedir. yılan dini olarak insanı cennetten kovduran şeyin sembolüdür. hayatı ve ölümü simgeler.

mesela bana ilginç ama düşününce mantıklı gelen bir şey daha var, insanın gölgesi ölümü/yaşamı simgeliyor çünkü ölülerin gölgesi yok.

((adem ile havva'dan sonra) tanpınar'a göre kadın realist bir varlıktır ve ebediyete inanır.)

tanpınar'ın hikâyeleri ve şiirlerine göz atabilirsiniz. ben örnek olarak birkaç tanesini yazıyorum. ( bazı şiirleri yarım kalmıştır, daha sonra bulunan yazıları ise birleştirmek güçtür çünkü karmaşık ve karalama bir yazı hakimdir.)
zaman kırıntıları
adem ile havva
saatleri ayarlama enstitüsü
huzur
beş şehir
aydaki kadın

son olarak eklemek gerekirse, modern türk şiirinde imanını kaybetmiş şair çoktur. iman ve imkansızlık eşiğinde kalırlar ve bu nedenle şiirlerde huzursuzluk hakimdir.
her ne kadar bir romancı, denemeci olarak bilinse de aslında sanatçı kişiliğini en iyi yansıttığı alan şiirdir. öğrencisi mehmet kaplan, onun şiir duygusunu şu sözlerle anlatıyor:

“tanpınar’ı sadece eserleriyle değil, şahsiyetiyle de tanıyan birisi olarak diyebilirim ki, şiir onun hayatının başlıca gayesini teşkil ediyordu. özlediği en büyük şey, ebediyete kadar kalacak bir mısra vücuda getirmekti.”
“Doğru, doğru söylüyorsun... bana Mesut olmamızın, hem de en sıhhatli şekilde Mesut olmamızın sırrını söyledin. Hiçbir şey küçük bir hayvanın dostluğu, emniyeti kadar bizi doyuramaz.”

Emirgan’da akşam saati.
Birçoğumuzun zaman zaman yaşadığı zamandan kopuk bir hisle dünyaya, insanlara ve olgulara bakışımızı ve bunun sonucunda yaşadığımız, bırakın kelimelere dökmeyi, bahsini bile açamadığımız duyguları somutlaştırabilmiş insan.
Her eserinde ne kadar büyük bir kabiliyete, ne kadar esrarlı bir düşünüş tarzına sahip olduğunu daha iyi anlıyorsunuz.

Biraz kıyıda köşede kalmış hikayeleri zaman ve rüya konusunda çok daha keskin düşünüşler barındırır. Romanlarında ve şiirlerinde yaratmaya çalıştığı dünyayı hikayelerinde çok daha net bir şekilde çizebilmiştir. Özellikle “geçmiş zaman elbiseleri” adlı hikayesi 70 yıl önce yazılmış bir inception senaryo taslağı gibidir. “Abdullah efendi’nin rüyaları” ise kelimelerle yapılmış bir boyutlar arası yolculuktur.