bugün

büyük düşünen adam gariba ama yorum yapmak için erken.
adnan hoca'nın sevdiği adamdır.

müthiş stratejiler geliştirir "komşularla sıfır sorun" gibi. becerebiliyorsan yap. sorunlarımız sanki öyle iki günde çözülebilecek şeylermiş de önceki iktidarlar yapmamış görüntüsü vermeye çalışıyor aklınca. bu tavrın müşterisi de çoktur.

güney kıbrıs tıkadı müzakereleri adamlar "limanlarını bize aç" diyorlar. açmak bir çözümdür. kuzey'e tüm dünya ambargo uygularken biz güneyi desteklersek bu bir çözümdür. yok yapılmayacaksa neyin sıfır sorunu? tuğla gibi durur o sorun öyle. en komünisti bile faşist rumlar avrupa'yı da arkalarına almışken.

"akp iktidardan düşene kadar dünyayı gezip göreceğim. çok tepki gelmezse bazı tavizler de verebiliriz" diyemiyor. böyle söylüyor.

sanki daha önceki iktidarlar komşularla dövüşeceğiz diye kararlıydı.
parolası "komşularla sıfır sorun" olan dışişleri bakanı.

bu adam birikimlidir, entellektüeldir ancak akademisyendir hacı. yani, teoride ürettiklerini pratiğe dökemeyendir.

gürcistan'dan başlayalım sıfır sorun muhabbetine. gürcistan ile bizim bir problemimiz yok zaten. abd'nin gazı ile rusya'ya karşı tampon oluştursun diye askeri destek veriyoruz. sonuç? rusya ihraç ürünlerimizin olduğu tırları haftalarca gümrüğünde bekletiyor, geri gönderiyor, yasaklıyor. btc'ye rakip olarak deniz yolu ile burgaz'a oradan boru hattı ile bulgaristan-yunanistan hattından ege'ye rus petrolü ulaşacak. yetmiyor biz bize hiçbir şekilde herhangi bir ucuz doğalgaz alımı veya herhangi bir imtiyaz sağlamayan sadece ve sadece transit geçiş olacağımız nabucco'ya eyvallah diyoruz. hani sıfır sorun? rusya ile kocaman nur topu gibi sorunların oluyor. bu mu stratejik derinlik hocam?

ermenistan; sorunluyuz evet ama bir arpa boyu yol kat edememişizdir kendisinin etkin olduğu dönemde. 2002'den beri hem başbakan recep tayyip erdoğan hem de şu anki cumhurbaşkanı abdullah gül'ün dış politika danışmanı. 2002'den beri sözde soykırımı kabul eden, bu sözde soykırımı inkar edenlere hapis cezası verilmesi kararı alan ülke sayısının haddi hesabı yok. peki yaptırım? diplomatik nota? hak getire. hiçbir şey yok ortada. her seferinde sadece şu cümle çıkar "yapacaklarımızı tüm dünya görecek" ama pek bir halt göremedik. iyi niyet gösterisi olarak maça gitmeler ancak ermenistan cumhurbaşkanı sarkisyan'ın "sınır kapısı açılmazsa maça gitmem" resti ve son olarak daha taze taze, sıcak sıcak bugün sarf ettiği "hiçbir önkoşulu kabul etmiyoruz" lafı. yani ne dağlık karabağ'dan çekilecek ermenistan ne de türkiye'nin toprak bütünlüğünü tanıyacak. bir de diyor ki, adam "biz soykırım'a rağmen iyi niyet gösterisi olarak görüşmeyi kabul ettik" breh breh breh. lütfetmiş sarkisyan. e hani sıfır sorun hocam? sınırı açalım, adamlar bizim lehimize hiçbir koşulu kabul etmesin ama sıfır sorun. oldu olacak bir de soykırım anıtı dikelim ha ne dersin? tazminat falan ödeyelim. al işte mis gibi sıfır sorun.

iran; pek bir sorunumuz yok rejim tartışmaları dışında. o da eskilerde kaldı, hizbullah'ı desteklemeler, ülkede çalışmalar yapmalar falan filan. abd'nin gazıyla fazla yanaşmıyoruz da kendilerine. herhangi bir savaş durumunda ise yanlarında olmayacağımız kesin.

ırak; sorunumuz dağ gibi. adamlar pkk yöneticilerini teslim etmiyorlar hatta 2003'e kadar türkiye cumhuriyeti'nin verdiği diplomatik pasaportla gezen adam "bir kürt kedisini dahi vermem" diyebiliyor. bölgesel reis barzani istediği gibi postasını koyabiliyor. "biz kandil'e hakim değiliz" deyip, kara operasyonu yapalım dediğimizde ise "ırak'ın toprak bütünlüğü var, egemen bir devlettir vs." edebiyatı yapıyorlar sanki 1 milyona yakın insanlarını biz öldürdük, yaladıkları postallar abd postalı, ingiliz postalı değil. fiili olarak zaten 3'e bölünmüş halde. abd çekildiği anda iç savaş kaçınılmaz, bu yüzden abd kuzey ırak'ı korumak için bizi sürüyor. fırına sürülen hamurmuşuz gibi hisediyorum şahsen. sıcak, daha sıcak.

suriye; adamlar ile atilla ateş paşa reyhanlı'dan postayı koyup tehdit ettiğinden beri zaten sorunumuz yok. nerden baksan 12 sene. pkk'yı suriye kendilerinden önce def etti zaten. 1999'da neyse, bugün de aynı. ha arada beşar esad avrupai karısını da alıp bizimkilere misafirliğe geliyor çay içmeye, bizimkiler de gidiyorlar arada. o kadar. israil ile suriye arasında arabulucu olmamızı istiyorlar ama israil'in pek kazıdığı yok.

güney kıbrıs; komşu sayılırız kendileriyle. sorun deseniz 2002'den beri kat be kat arttı. konjektür değişti davutoğlu hocamız sayesinde. çok derin düşünerek(!) iyi niyet gösterisi olarak taviz vermekle avrupa'nın gözünde yüceleceğimizi zannedip ab direktiflerine "he" dedik hep. referandumda "evet" dedirttik falan sonuç? ne ambargolar kalktı, ne devlet olarak tanındı. ayrıyeten, sanal bir "müzakere süreci" sözüne güney kıbrıs'ın mevcut anlaşmalara ve dolayısı ile uluslararası hukuka aykırı şekilde ab üyesi olmasını mahkemeye taşımadık! dediler ki, "sizle de müzakere yapacaz lan" sonuç? havai fişekler. havai fişeklerin ardından geçen 5 sene? açıldığı gün geçici olarak kapatılan bilim ve teknoloji başlığı dışında hiçbir başlığı kapatamamış ve yeni başlık açamamış olmamız ve 31 aralık 2009'a kadar süremiz olan şeyler. limanları açacağımıza dair anlaşma imzalamamız ve ardından sözlü deklarasyon yayınlamamız iç politikaya yönelik. güney kıbrıs'ın petrol sahaları ihaleleri açma girişimleri falan. kuzey kıbrıs için 2002'den bu yana değişen nedir? peki ya bizim değiştirdiğimiz pro-aktif olarak verdiğimiz tavizler nelerdir? aldıklarımız nelerdir? çok şey verdik ama malesef elde var sıfır.

yunanistan; "dostum karamanlis" adlı babayiğitin tayyip babanın evlatcığının şahidi olması dışında pek bir şey yok. ismail cem de papandreu ile sirtaki yapıyordu. yunanistan hala 12 mil inadında, hala balıkçı teknelerimizi sahil güvenlik botları ile taciz etmekte, uçakları hala hava sahamızı ihlal etmekte. bir somut örnek vermek isterim, 26 mayıs 2006'da bir yunan savaş uçağı, bir f-16'ımıza arkadan ve alttan çarparak düşürmüştü hatırlar mısınız? ben hatırlarım fil gibi hafıza vardır. dönemin savunma bakanı vecdi gönül, uluslararası mahkemelere gideceklerini açıklamış, dönemin dışişleri bakanı pek sayın abdullah gül de "ne yapacağımızı tüm dünya görecek" diye postasını koymuştu. sadece nota verildi, nota da reddedildi. 3 sene geçti ne oldu uçağımız? alabildik mi tazminat? ha ahmet hocam, o dönem danışmanıydın abdullah gül'ün, ne yaptık söylesene? bugün ne yapıyoruz milyonlarca dolarlık uçağımız için? hani "tüm dünya görecek!" potasının arkası? bir aslan miyav dedi değil mi? allah'tan pilotumuz atlamayı başarmıştı. velhasıl, yunanistan bugünlerde bakoyanni'nin giderek sertleşen üslubuyla ön planda.

bulgaristan; pek bir sorunumuz yok kendileriyle zaten. hak ve özgürlükler hareketi de geçen dönem iktidardı. velhasıl, bulgaristan ile kayda değer bir şey yok.

ab ülkeleri ile durumumuz, "imtiyazlı ortaklık" eksenine dönmüş durumda neredeyse. sarkozy "imtiyazlı ortaklık" diyor bağıra çağıra, merkel ona keza bizimkilerden tek söz, tek tepki yok. 2-3 gün sonra bir gazeteci sorarsa eskaza konuşuyorlar. hatta abdullah gül sarkozy'yi "vizyon darlığı" ile suçlamıştı da çok gülmüştüm. zira sarko'nun söylediği cümlelerin benzerlerini 15 sene kadar önce kendisi, hem de meclis kürsüsünden haykırmıştı. artık vizyona gergi kolu mu soktular ne olduysa birden bire cumhurbaşkanımızın vizyonu genişlemişti.

velhasıl, hocam sen okula dön, öğrencilere ders ver. bak akademisyenlik sökmüyor. sen herkesi kendin gibi zannediyorsun. kafanda 40 tilkinin dolaşıp, bu tilkilerin kuyruğunun birbirine değmemesi gerekirken, sen 2 tilkiyi bile dolaştıramıyorsun. bırak kuyruk temasını, paso burun burnalar. stratejik derinlik iyi kitap güzel kitap. birkaç konferansında da bulundum oradaki konuşmalar da güzel ama bak mehmet öz'e, fındık yiyin diyor, ekmek alacak para yok, adam fındık diyor. onun gibi sen de o zamanlar iyi konuşuyordun ama pratikte pek yoksun be hocam.

iddia ediyorum en iyisinden en kötüsüne hiçbir şekilde farklı stratejilerin yok komşularımızla ilgili. hep iyi niyet, hep iyi niyet "o bunu yaparsa, ben de bunu yaparım" gibi 3-5 farklı stratejin yok. böyle olunca stratejik derinlik de yeteri kadar derin olmayı geç, suyun üzerinde ada gibi kalıyor hocam.

hesap ortada, 2002'den beri değişen ve değişmeyenler ortada. açık ve net olarak belli ki, aleyhimize değişim gerçekten çok fazla.
dış politika uzmanı.
çok yapmacık gülen dış işleri bakanı zatı muhterem.
gözlerinden zeka fışkıran, sireti simasına yansımış insanlardan. her daim gülümseyen, yaptığı her işi muhakkak birçok farklı boyutta değerlendirerek yapan bir insan. Bir görev devir teslim töreninde benim dinlediğim en iyi konuşmayı yapmıştır. Devletin böylesine ehemmiyetli bir koltuğunu dolduran bir şahsiyetin görev tanımının "bu topraklara olan borcu ifa etme" şeklinde olması birçok şeyi izah ediyor zaten. allah razı olsun.
yeni osmanlıcılık akımının öncüsü olarak gösterilmesine karşı çıkmasına rağmen yaptığı işler osmanlının yayılmacı politikasının aynısıdır.
son yıllarda komşularımızla sorunlarımızın çözülmesinde ve ortadoğuda aktif olmamızın baş mimarıdır.
muhafazakar kesimin yıllardan beri aristokratı olarak saygı görmüştür. bizi de özellikle müsteşarlık döneminden itibaren; şimdi de bakanlığı döneminde kendisine saygıyla hayran bırakan bürokrat.
tvde ne zaman görsem unlu mamülcülerin kamyonetlerine resmini bastıkları erkek çocuklarının bakışı gibi bir bakışa ve tipe sahip dışişleri bakanı.
Türk dış politikasında senelerden beri var olan "Muasır medeniyet = Batı" biçimli zihin yargısını ve bu yargının ürettiği tarihimizin gerek cumhuriyet öncesindeki siyasi ve coğrafi azametine, gerekse cumhuriyeti kuran büyük devrimin gelecek tahayyülüne yaraşmayan statikleşmiş bağımlı türkiyeyi çöpe atmış siyasetçi ve akademisyen. Kendisinin stratejik derinlik isimli eseri, dış politikayla entelektüel/akademik anlamda ilgilenen herkes tarafından okunmalıdır.
(bkz: yeni osmanlıcılık)
biraz önce konuşma yaptığı brüksel'de güler zere protestosuna uğramıştır.
http://www.renkhaber.com/...re_protestosu_/13285.html
türkiyenin amerikanın desteği ile yeninden osmanlı hinterlandını kuracağını düşünen ve bunun için çırpınan , neo osmanlıcı prof.
ancak atladığı bir şey vardır. türkiyenin yeni osmanlı olacak kadar güçlenmesini rusya ve AB zaten istemez ama ABD hiç istemez. hocanın en önemli açmazı buradadır.

suriye israil arasında ara buluculuğa soyunmak ancak türkiye olarak kaale alınmamak,
AB ye üye olmuş ,türkiyeyi her türlü ezip geçmiş güney kıbrısa gıkını bile çıkaramamak, kktc yi kendi haline bırakmak,
türkiyenin ab hedefinin sonsuza kadar bitmesi,

ermenistanla yakınlaşıp dünyadaki tek doğal müttefiğimiz olan petrol ve doğal gaz zengini azerbaycanın rusya çin bloğuna kaptırılması, sonuç olarak sarkisian ın ayağına gidilmesi ama herifin maça bile getirilememesi,

diğer türki cumhuriyetlerle ticaret dışında hiç bir diplomatik ilişki geliştirilmemesi,
afrika ve araplarla bol bol görüşülmesi

bizde 35 yıldır tanınmamış bir kktc varken , ayrılıkçılık sorunu yaşadığımız bir güneydoğu varken tutup da sırbistandan ayrılan karadağ arnavut devletinin sırf osmanlıclıktan dolayı tanınması.
icraatları arasında gelir. türkiye cumhuriyetinin gelmiş geçmiş en başarısız dış işleri bakanıdır.
dün itibariyle ermenistan la ilgili protokolü türkiye adına imzalayan kişidir. önündeki kağıtları nalbantyandan daha önce imzalamış ve daha sonra öğretmenim ben bitirdim der gibi ona bakıp gülerek beklemiştir. yüzünden gülümsemesi hiç eksik olmayan bir insandır.
imzalar atıldıktan sonra daaaaavutoğlunun da öğretmenim ben bitirdim tavırları ve melih gökçek gibi sırıtması, nalbandyanın da götün götün bakması, acaba ermenistana bi kazık mı attık şeklinde bir polyanna psikolojisine girilmesine yol açmaktadır.
ermenistan'la protokol imzalayarak kafkasya'daki politikamızın ayağına kurşun sıkmış bakan. çünkü bu protokolle ermenistan'ın dağlık karabağ'dan çekilmeyi, türk toprakları üzerinde hak iddiası ve soykırım suçlamalarını geri çekmeyi gerçekleştirilmesi sağlanamayacak, ayrıca azerbaycan'ı rusya'nın yanına itmiş olacağız. ayrıca ermenistan bu isteklerimizi karşılamadan protokolü bizden önce onaylarsa al başına belayı. çünkü ya abd ve ab'yi * yada azerbaycan'ı kaybetme riskiyle karşı karşıya kalırız. böylece ermenistan 1993'ten beri sıkıştığı köşeden çıkarak bizi köşeye sıkıştıracaktır.
midyada prince giderken, eldeki bulgurdan olacak bakan. sizde bakın göreceksiniz.
türkiyenin kıyamet gibi dış borcu olması ve bağımsız olmaması sonucu, abd nin zoruyla ermeni sınırını açmak için adım atmış bakanımızdır.petrol gaz ve yeraltı madenleri zengini kardeşimiz azerbaycan rusya bloğuna kaptırılmıştır. vatana millete hayırlı olsun.
dış politika ve uluslararası ilişkiler duayeni. dış ilişkiler konusunda eline su dökecek bir insan dahi olmaması ise üzücü.
ahmet hakan'ın bugünkü yazısında tam sayfa güzelleme döşediği zamanın dış işleri bakanı.

(bkz: http://www.hurriyet.com.t...sp?yazarid=131&gid=61)
(bkz: mickey mouse)

şirin adamdır, gülüşü filan hoş yani, bir de en azından vizyon sahibiymiş gibi duruyor ali babacan dan sonra. gazetecilerle söyleşi yaparken mütevazı olmak adına bu kadar kasmasa daha da fazla seveceğiz kendisini.
stratejik derinlik isimli kitabında soft power, bölgesel güç gibi yeni olduğunu düşündüğü kavramlar kullanarak türk dış politikasını yeniden biçimlendirmeye çalışan siyasal kişiliklerden biridir.

ne söylediğinin net olarak anlaşılması için cia'nin eski türkiye masası şefi graham fuller'in yeni türkiye cumhuriyeti isimli kitabını okumakta fayda vardır.

klasik statükocu dış politikadan, aktif bir dış politikaya geçişin uluslararası koşulları ve gerekliliklerini değerlendirmektedir.
bir dönem marmara üniversitesi ortadoğu ve islam ülkeleri enstitüsünde, nilüfer narlı, ismail kaya, davut dursun, ahmet tabakoğlu gibi akademisyenlerle birlikte siyasi tarih ve uluslararası ilişkiler yüksek lisans dersleri vermiş profesör , dışişleri bakanı .
(bkz: size hocam diyebilir miyim)
muhteşem bir insan, dünyada ilk 10 da sayılabilecek bir devlet adamı, fransa cumhurbaşkanının suriye ye yaptıgı görüşmelere henüz bakan olmamışken katılmasını istedigi bir insandır, türk milleti evlatları yavaş yavaş devletini ele alıyor, ne güzel günlerdeyiz çok mutluluk verici.
okuduğum entry lere göre yazım yanlışı olan entry dir. bu yorumlara göre başlığın süpermen olması lazımdı.

tanım: iyi şişirilmiş bir balondur ispatı ülkenin şuan uyguladığı dış politikadır.
bir sonraki cumhurbaşkanı.

not:iş bu tez ak parti'nin tekrar iktidara gelmesi durumunda geçerlidir.