bugün

Ekonominin ulusallaştırılmasının son evresini oluşturan olaydır aynı zamanda. Nitekim, istanbul ve özellikle kapalıçarşı-laleli piyasasını elinde tutan gayrimüslim nüfus, bu olayların ardından ülkeden kaçınca, onların yerlerini türk burjuvalar doldurmuştur.
http://www.radikal.com.tr...3380&tarih=06/09/2005

http://www.radikal.com.tr...3490&tarih=07/09/2005

http://www.radikal.com.tr...3591&tarih=08/09/2005
varlık vergisi, 1934 trakya olayları, 20 kura askerlik ile beraber türkiye cumhuriyeti tarihinin yüz karası olaylarındandır. amacı daha çok varlık vergisiyle karıştırılır. varlık vergisi azınlıkların elinde olan para piyasasını müslümanlaştırmak için uygulanmışken 6-7 eylül olayları devletin başına gelecekte büyük belalar açacağından korkulan istanbulun 150 bin nufuslu rum azınlığından kurtulmak için düzenlenmiş tarihin en büyük seneryolarından biridir. atatürk ün evine atılan bomba bizzat mit tarafından atılmış, basında yapılan haberlerle günlerce kşkırtılan halk rumların ev ve iş yerlerini yağmalamak için otobüslerle rum mahallelerine taşınmıştır. kişisel olarak rumlara gıcık olsamda olay tam bir rezalettir.olan yine türkiye ve yunanistan arasında rant savaşının piyonları olarak kullanılan masum halka olmuştur. olayların sonunda gayrimüslimlere ait binlerce işyeri, klise, okul, ev yağmalanmış onlarca masum rum öldürülmüştür.adnan menderes yassı adada 6-7 eylül olaylarının planlanmasında etkisi oluğu iddiasıyla da yargılanmıştır.
(bkz: güz sancısı)
insanlık tarihinin kara lekelerinden biri olan 6-7 eylül olayları şöyle gelişti. ırkçı istanbul gazeteleri, "atatürk'ün selanik'te doğduğu eve bomba atıldı" diye haber geçer. aynı günün akşamı istanbul ve bir sonraki gün izmir'de linçler başlar. 13 ile 16 arasında rum ve bir ermeni katledilir. yüzlercesi yaralanır, tecavüze uğrar. ama mustafa kemal'in evine bomba atan oktay engin, yıllar sonra valilik makamına kadar yükselir. uzun yıllar özel harp dairesi'nin başında bulunan mgk eski genel sekreteri orgeneral sabri yirmibeşoğlu, yıllar sonra "6-7 eylül de, bir özel harp işiydi ve muhteşem bir örgütlenmeydi. amaca da ulaştı." açıklamasında bulunur.

http://www.atilim.org/hab...n_gundemi__6-7_eylul.html
--spoiler--
bir özel harp işiydi ve mükemmel kurgulanmıştı. amacına da ulaştı.
--spoiler--

sabri yirmibeşoğlu özel hareketçi
tarihimizde yer alan talihsiz olaylardan birisi.
istanbul ekspress'in haberi ile "atamızın evi bomba ile hasara uğradı" şeklinde halk galeyana getirilip kışkırtılmıştır.
azınlıkları tasviye hareketi desek pek de yanlış olmaz sanırım.
1955'in 6 ve 7 eylül'ü. başta istanbul olmak üzere, izmir ve adalar'da rumlara ve diğer gayrimüslimlere karşı büyük bir linç ve yağma hareketi gerçekleşti. iki gün boyunca devam eden olaylarda birçok gayrimüslim yaralanmış, yaşamını yitirenler olmuştur. maddi hasar ise çok büyük boyutlarda olmuştur. kalabalık güruhun önüne çıkan tüm dükkanlar, kiliseler yağmalanmıştır.
biraz daha açacak olursak:
6 eylül akşamı başlayan ve yaklaşık 9 saat süren olaylar boyunca ve sonrasında (aralarında iki ortodoks papaz da olmak üzere) 13 ile 16 arası rum ve en az bir ermeni vatandaşı hayatını kaybetmiş, 32 rum da ağır yaralanmıştır. 4214 ev, 1004 işyeri, 73 kilise, bir sinagog, iki manastır, 26 okul ile aralarında fabrika, otel, bar gibi yerlerin bulunduğu 5317 mekan saldırıya uğramıştır.
zamanla kalan rumlar da istanbul'u terketmiştir. 1923 yılında 110.000'i bulan istanbul'daki rum nüfus, 1999 yılında 2.500 kişiye düşmüştür.
bir türlü silinemeyen tarihin kara lekelerindendir. üzücüdür..
6 eylül 1955 öğlen saatlerinde başlayan talanlar 7 eylül e kadar devam ettiği böyle tanımlanmaktadır.
(bkz: danis karabelen)
(bkz: özel harp dairesi)
utanç günleri.
silmek mümkün olsa keşke diyebileceğimiz karanlık bir sayfa daha tarihten.
Kıbrıs türktür cemiyeti başkanı hikmet bil'in iddiasına göre, o dönem yaşanan kıbrıs sorununda iki tarafı uzlaştırmak için, ingilizlerin londra'da düzenlediği konferansa katılan, dışişleri bakanı fatin rüştü zorlu, dönemin başbakanı adnan menderes'ten yardım ( destek )ister, bunun üzerine 5 eylül akşamı, florya köşkü'nde,başbakan adnan menderes, içişleri bakanı ve istanbul valisinin de bulunduğu yemekte, bir karar alınır.

bu karara göre; mit tarafından ayarlanan bir kişi, selanik'teki atatürk'ün evinin bahçesine ( eve zarar vermeyecek şekilde ) bir bomba atacak, bu işten yunanlılar sorumlu tutulacak ve basının kışkırtıcı manşetleriyle, bu olay türk halkına duyrulacak, halk galeyana gelecek ve böylelikle, fatin rüştü zorlu'nun talep ettiği destek sağlanmış olacaktı.

fakat işler beklendiği gibi gitmedi, hükümet, halkın sadece bir yürüyüş, miting, gösteri vs.. yapacağını sanıyordu, oysa 6 eylül günü, tam bir insanlık aybı yaşandı, istanbul'daki azınlıkların, dükkanları, 'kıbrıs türktür cemiyeti' tarafından organize edilen; 'kıbrıs türktür türk kalacak, rumlar piçtir piç kalacak' nidaları ve ellerinde türk bayraklarıyla, giderek büyüyen gözü dönmüş kalabalık tarafından, yerle bir edildi, yağmalandı, evleri ve patrikhaneleri yakıldı, din adamlarına işkenceler yapıldı, bazıları öldürüldü, bazı tanıklara göre; rum kızlarına tecavüz edildi.

kısacası, tam anlamıyla, istanbul'da yaklaşık 500 yıldır süren, farklı milletlerin bir arada, dostça yaşamı yıkıldı, yok edildi.
özellikle istiklal caddesinde yaşananlar, ara güler'in objektifiyle kare kare arşivlendi.

bu olaylar yaşanırken, istanbul'dan ankara'ya gitmekte olan, başbakan adnan menderes ve cumhurbaşkanı celal bayar, vali fahrettin kerim gökay'dan gelen haber üzerine sapanca'da trenden inip, istanbul'a geri döndüler, onlar istanbul'a döndüklerinde, yağma hala sürüyordu.

yaşanan bu rezillik, kimilerine göre, önceden planlanmış, kimilerine göre ise anlık gelişmişti
önce, aralarında kemal tahir ve aziz nesin'in de bulunduğu solcuların üzerine atılmaya çalışıldı, daha sonra bu isimler berat etti.

27 mayıs'tan sonra, 6-7 eylül olayları, yeniden gündeme geldi, dönemin başbakan yardımcısı fuat köprülü'nün iddasıyla adnan menderes sorumlu tutuldu.

selanik'teki bombalı eylemi gerçekleştirdiği iddia edilen hasan uçar ve azmettirici olarak gösterilen oktay engin berat ettiler, adnan menderes ve fatin rüştü zorlu ise 6 şar yıl hapse ve zaten bilindiği gibi, daha sonrasında idama mahkum edildiler.

birileri kayboldu, birileri asıldı, birileri dövüldü vs vs... fakat izmir'e kadar sıçrayan bu olayların asıl bilinmesi gereken yönleri hep karanlıkta kaldı.

yağma yapan gözü dönmüş kalabalığın ellerinde, sanki önceden ayarlanmış gibi tek tip sopalar olması?
istanbul'da yaşamadığı halde, önceden biliyormuş gibi, çevre illerden gelip bu yağmaya katılanlar?
polisin olayları sadece izlemesi?
polisin ordudan destek istemesine rağmen, desteğin tam 1 gün gecikmesi?
halkı abartılı manşetlerle galeyana getiren, fiştekçi basın?

ve daha bir yığın soru, hala cevapsız,

bu iğrenç olayların türkiye'ye faturası ise, bilindiği üzre çok ağır;

*o dönem istanbul'da sayıları 60 bin olan ve kardeşçe yaşayabildiğimiz insanlar, tüm türklere düşman olarak ve en az kendileri kadar türklere düşman nesiller yetiştirmek üzere, bu ülkeyi terk ettiler, sayıları 2 binlere kadar düştü.

*bugün üzerimize atılan iftiralar ( ermeni soykırımı gibi) bu olaylardan beslendi ve destek aldı,

*tüm türk milleti olarak, bütün dünyanın gözünde bir kere daha, barbar ve şovenist olduk ve her zaman da onlar için öyle olmaya devam edeceğiz.

yağmada ve yıkımda emeği geçen herkese bir kere daha teşekkürler !
Ne okul kitaplarında ne de başka yerlerde kolay kolay bahsedilmez. Unutulmak istenen bir çok olay gibi bu ört bas edilmeye çalışmaktadır. Bir kaç yıl geçtikten sonra önce rumlar başlattı diyebilir birileri.
"türkler en misafirperver milletir" diyen milliyetçilerin yüzüne vuran gerçektir.
rumlara ve ermenilere ait birçok ibadet yerinin, dükkan ve hanenin yakılıp yıkıldığı, gayrimüslimlerin bazılarının öldürüldüğü, türkiye tarihine güya onu sevdiği söylenenlerce çalınan yüz karalarından sadece birisi.
münferit bir olaydır. Nasıl ki bugün bile fener rum patrikhanesi garip ve boş işlerle uğraşıyorsa o gün de azınlıklar garip ve boş işlerle uğraşıp milletin tepkisini çekmektedir. Üzerine bir de Kıbrıs meselesi eklenince arada film kopmuştur.

Keşke yaşanmasaydı da insanlar ölmeseydi denilebilir lakin yaşanmıştır ancak bu bize milletçek suçluluk duygusu içinde olmamızı gerektirmez.

istanbul'u gül bahçesinden bok çukuruna çevirenlerin de kim olduğu açıkken tutup bu durumu saptırmak da yersizdir.

Yunan nufus mübadelesi de karadenizli rumların Topluca istiklal savaşı zamanında Türk ordusuna mukavemet etmesi yüzünden olmuştur. 30 küsür bin tane Osmanlı vatandaşını vatana ihanetten yargılayıp asmak yerine Atatürk venizelosla anlaşıp Bu vatana ihanet eden rumları ve ailelerini yunanistan'a postalammıştır. yani bir nevi hayatlarını bağışlamıştır. Böylece Kurtuluş savaşı da içteki hainleri Yunanistan'a postalayarak gerçek manada sona ermiştir.
54 yıl önce bu günlerde Türkiye'de garip bir hareketlilik vardı. Kıbrıs'ta yaşanan olaylar yıl boyunca ülkenin gündeminden hiç düşmemişti. Dernekler kuruluyor, siyasetçiler halkı Rumlara karşı içten içe kışkırtıyor, "Kıbrıs Türk'tür" mitingleri düzenleniyordu..

6 Eylül günü, Mithat Perin'in sahibi, Gökşin Sipahioğlu'nun yazı işleri müdürü olduğu, Demokrat Parti yanlısı istanbul Ekspres gazetesi "Atamızın evi bombalandı" manşetiyle ikinci baskısını yaptı. Gazete, tirajı 20 bin civarında olduğu halde, 6 Eylül'de 290 bin basılmıştı. O dönemde kurulmuş olan Kıbrıs Türktür Derneği'nin üyeleri, o günkü sayıyı bütün istanbul'da satmaya ve halkı galeyana getirmek üzere kullanmaya başladı.

6-7 Eylül gecesi Türkiye'nin tarihine bir kara sayfa daha eklendi. Görgü tanıklarının ifadesiyle saat 19:00'da, Pangaltı'da, şu anda Ramada Oteli'nin yerinde bulunan ve Rum bir vatandaşın sahip olduğu, dönemin popüler mekânlarından Haylayf Pastanesi'ne yapılan saldırıyla başlayan olaylar, tüm istanbul'a, oradan da yurda yayıldı.

Çoğumuz yakın tarihimizdeki bu olayları yayımlanan fotoğraflardan ve kitaplardan takip edebildik. Beyoğlu istiklal Caddesi'ne dökülmüş gayrimüslim işyerlerine ait malların fotoğrafları, akıllarda kalan en çarpıcı karelerden oldu. Ancak 6-7 Eylül sadece Pera'da değil, istanbul'un genelinde, hatta Türkiye'de büyük ölçekli bir etki yarattı.

Yıllar sonra, emekli orgeneral Sabri Yirmibeşoğlu, gazeteci Fatih Güllapoğlu'na verdiği bir röportajda, 6-7 Eylül olaylarını, "Mükemmel bir özel harp harekâtıydı, amacına da ulaştı" diye anlatacaktı. Selanik'teki bombalama olayının da Türkiye devleti tarafından tertiplenen bir kışkırtma olduğu, Yunanistan makamlarınca o günlerde ortaya çıkarıldı. Olayla ilgili olarak, Selanik Hukuk Fakültesi'nde burslu öğrenci olarak okuyan ve MiT ajanı olduğu belirtilen Oktay Engin ve Selanik Başkonsolosluğu Kavası Hasan Uçar yakalandı. Konsolosluk yetkilileri dokunulmazlıkları olduğu için yargılanamazken, Uçar ve Engin bir süre tutuklu kaldıktan sonra tahliye edildiler. Engin, daha sonraki dönemde MiT'te önemli görevlere getirildi, devlet kademelerinde hızla ilerledi, ve 1992'de Nevşehir Valiliğine kadar yükseldi.

Bir çocuğun gözünden

Uzun süre Samatya Sahakyan Nunyan Okulu ve Surp Kevork Kilisesi Vakfı'nın yöneticiliğini yapmış olan Melkon Karaköse, çocukluk yıllarının en kara günlerini şöyle anlatıyor: "Samatya'da, Marmara Caddesi Teferruat Sokak'ta oturuyorduk. 8 yaşındaydım. Hiçbir şeyden haberimiz yoktu. Akşam saat 10 gibiydi, 'hareket' başladığında evimizin salonundaydık. Sokaktan patırtılar yükseldi. Kalabalık bir grubun uğultularıydı bu sesler. 'Bayrak as!', 'Rumlar Yunanistan'a, Ermeniler yerin dibine!' diyerek bağırıyorlar. Bizim semtte o kadar Rum yoktu, Rumlar daha çok Yedikule tarafında otururlardı.

Müthiş bir kalabalıktı, çok iyi hatırlıyorum. O kalabalık, bizim sokağın köşesinde oturan, radyo tamirciliği yapan Niko'ların evine daldı. Hemen sonra yukarıdan, Niko'nun evinin penceresinden radyoları atmaya başladılar. Ben o gece ilk kez bir buzdolabı gördüm. Niko'ların buzdolabıydı, evin camından aşağı atıyorlardı. Gördüğüm ilk buzdolabı sokakta parçalanıyordu.

Ateşin gökyüzünü kırmızı yaptığını ben o yaşta öğrendim. Bir tarafta bizim Altımermer Kilisesi'nin yanındaki Rum Kilisesi, öbür tarafta da Pulcu Sokak'ta bulunan başka bir Rum kilisesi vardı. Bunların arasında bir kilometre ya var ya yok. iki taraftan yükselen ateşle gök kıpkırmızı olmuştu. Mamama, babama sordum, 'Nedir bu?' diye. 'Yangın var, bu onun kırmızılığı' dediler. Kristali de, Pulcu Sokak'ta yakılıp yıkılan Rum kilisesinin yere dökülen avize taşlarından tanıdım."

yazının tümü: http://bianet.org/bianet/...yada-6-7-eylulu-anlatiyor
tipik bir sabetayist örgütlenmesi olan ve ülkemizdeki rum ve ermeni azınlığın sayısında ciddi bir düşmeye ve ülkemizden gidenlerin bize olan bakışının 180 derece değiştiği binlerce kez lanet ettiğim olay. istanbul pogromu olarak da bilinen bu olayları sabetayist menderes hükümeti organize etmiştir. bu olaylar sonucunda yunanistan da batı trakya ve 12 adalar'daki onbinler türkü türkiye'ye göçe zorlayarak karşılık vermiştir. türkiye ve yunanistan'ın arası kıbrıs sorunu yüzünden bozulmuşsa, bunların müsebbibi her 2 ülkede bulunan sabetayistlerdir. tek farkları bizde müslüman, orda ortodoks hristiyan gibi görünmeleri.
burada bu olayları lanetleyen güruh, ermenistan, rum kesimi ve yunanistanın yaptığı türk katliamlarına karşı üç maymunu oynarlar. aynı sözde ermeni soykırımı için götünü yırtıp, hocalı katliamı ve anadoludaki türk soykırımı hakkında üç maymunu oynayanlar gibi. hümanizmin gereklerinden biri de türk düşmanlığı galiba...
azınlıkların ama asıl çoğunluğum diye geçinenlerin kara günü.
1955'ten öncesi ve sonrasına baktığımızda değişen bir şeyler olsun istemek bir hak. ama bu hak hala yaralı. bazen yahudi, bazen rum, bazen kürt bazen de bazen. farklılık ve çeşitlilik ile zenginleşebileceğimize inanamamak özel bir çabanın sonucu. artık buna eminim. özel çabayı yaratanlar ise iki taraftan da ne yazık ki. en büyük yazık ise: iki taraf diye bahsetmek ve bunu kanıksamak.
Demokrat parti işler çığırından çıkınca olayların asıl faillerinin komunistler olduğu iddia etmiş ve buna kanıt olarak da zengin rumların mallarının yağmalanmasını göstermiştir. Bu şekilde ülkede komunist avı başlamış ve alakasız bir çok kişi olaylar nedeniyle tutuklanmıştır.
benzerini türklerin avrupa kıbrıs ve de yunanistanda yaşadığı olaylardır. ama nedense bilinmez 6.7 eylül olayları kadar.
Avrupa'da yıllardır Türklere aynısı hatta daha kötüsü yapılıyor diye savunulamayacak olaylardır. Unutmamalı ki Yunan Kralı Türk bayrağını çiğneyerek girdiği şehire (bkz: izmir)Mustafa Kemal Atatürk yerdeki yunan bayrağını kaldırtarak girmiştir.
öncelikle atatürkün selanik'teki evi bombalanmış, sonra da 'kutsal mabed nasıl bombalanır' propagandası ile embesil ordusu oluşturulup ülkedeki rum ve ermenilere son siktir çekilmiştir.bir tür kendin pişir kendin ye.boğazınızda kalsın.
utanç verici bir kara lekemizdir. bir takım adamların, yine bir takım cahil insanları galeyana getirip gayrı müslümleri üzerlerine salmışlardır.
yalan bir haberle ne kadar çabuk geleyana geldiğimizin de kanıtıdır. ırkçılıkla vatanseverliğin ayrımını yapamadığımızın kanıtıdır.

ezginin günlüğünün "signomi" yani "özür dilerim" adlı bir şarkısı vardır ki bu olaydan, olayı gerçekleştirenler adına ne kadar utanç duyduğumuzu anlatır ama yaralarını sarmaz...