bugün

görsel
modern toplumda genç insanın (hatta genel anlamda insanın) bunalımını ve psikolojik sorunlarını 3 erkek karakter üzerinden monologlarla ele alan bir ispanyol tiyatro oyunu.
Milletvekili secilebilmek icin asgari ya$ haddi.
şu anda dinlediğim adele albümü. bütün şarkılar birbirine benziyor gibi. kadın bir skyfall'ı söyledi patladı sonra...
adele'in beklentilerimi karşılayamamış yeni albümü.

hello'nun önden verilmesinin nedeni anlaşıldı. zekive bir ticari hamle. açıkçası albümün açık ara en iyisi hello. tabi bu rekorlar kıran parçanın ardından insanlar albümü de alacaklardır, alsınlar da zaten. hala adele diğerlerinin bir kaç gömlek üstüdür her türlü de...

bir kaç parçanın dışında adele işi diyebileceğim pek şarkı yok. genel olarak bir taylor swift (demet akalın da desek olur) havası hakim şarkılara, sözlere. sürekli bir eski,yeni sevgiliye hitaben söylenmiş şarkıları sevenler vardır belki ama ben gerçekten direk soğuyorum o işten.

bu kadar olumsuz eleştiriden sonra biraz da övmek gerek.

-river lea. işte adele'den beklediğim şarkı diyebilirim. söyleyiş tarzı da bir o kadar kendine has ve güzel bir şarkı. hello'nun hemen ardından bu şarkı gelir benim için.

-sweetest devotion. tam olarak olmasa da hoşuma gitti. gölgede kalacaktır ama dinlenebilir.

-million years ago. ilk dinleyişte aşık olunan şarkılar arasına direk girebilecek kadar güzel şarkı ve yorum . adele işte sen busun be yaa. süper.
bak kararım değişti hello'nun ardından büyük ihtimalle yağmurlu bir havada klibi çekilecektir.

-all i ask. bu da gayet güzel.

sonuç olarak bana göre en iyi şarkılar;

hello'yu koymaya gerek yok.

(bkz: million years ago)

(bkz: river lea)

(bkz: all ı ask)

(bkz: sweetest devotion)
Adele'in yeni albümünün adı bakalım bu nasıl ses getirecek şarkılar ise

01 Hello (4:55)
02 Send My Love (To Your New Lover) (3:43)
03 I Miss You (5:48)
04 When We Were Young (4:50)
05 Remedy (4:05)
06 Water Under the Bridge (4:00)
07 River Lea (3:45)
08 Love in the Dark (4:45)
09 Million Years Ago (3:47)
10 All I Ask (4:31)
11 Sweetest Devotion (4:11)
(bkz: Erzurum)
(bkz: nestor fernando muslera micol)
5'in karesi olmasıyla ünlü değerli bir sayıdır. ayroca 2 katı 50'dir.
tip itibari ile çok güzeldir.
2 ile 5 sayısının oluşturduğu bir sayıdır.
12,5 ile 12,5'in toplamıyla elde edilir.
yavaş yavaş evlenmeyi düşünebilecek yaş.
kendi yaşımın 5 beden büyüğü.
favori sayım. cep telefonu ile ilgili bir durum aslında. şimdi açıklayıp devlet bahçeli moduna girmek istemiyorum. kısaca benim için özel bir ismi cep telefonundaki numaralara çeviriyorum. toplamı 25 çıkıyor. formalarıma da 25 numara yazdırıyorum.
mangan elementinin atom numarası.
insanı triplere sokan yaştır. daha küçücük hissederken birden orta yaşa doğru ilerlediğinizi farkettirir. çıtırlık bitmiştir artık.. 5 yaş küçük "çocukların" hatun oldukları zamanlar gelmiştir.. hey gidi heeyyyy..
hayatımın en güzel anlarını yaşamışım 25imde.ne acı ki,zaman durmak bilmiyor.bir an olsa geri dönmek olsa.
dante gibi yolun yarısına varmaya 5 yıl kalmış yaştır.
Celal Sahir Erozan'ın dizelerinde bahsettiği gönlün en taze yaşıdır.

Başımla gönlümü edemedim eş;
Biri yüz yaşında, biri yirmi beş.
En sonunda sardı saçağı ateş;
Varlığım arada kaynadı gitti...

Başım dedi: Dinlen; gönlüm dedi: Koş!
Başım dedi: Durul; gönlüm dedi: Coş!
Başım yüreksizdi, gönlüm başıboş;
Varlığım arada kaynadı gitti..
(bkz: 1985)
şubat ayı itibarı ile bulunduğum yaş grubudur. *
(bkz: sözlük bana kız bul lan allahsız)
Karesi 625 eden güzel bir sayı.
yaş 25...

ne 35 yaşındayız belki, ne de ortasındayız ömrün ama ayrı bir sukûnet var üzerimizde daha 25 yaşındayken. ortasında olmak için neler verilmezdi ömrün, kenarından tutunmaya çalışırken. elimizden kaymak üzere olan bir hayatı yaşamak acı verse de mecburuz işte. boyunlarında pamuk ipliğinden halatlarla kendi kaderimizin mahkumlarıyız hepimiz. biz de çocuktuk bir zamanlar ve her çocuk gibi mutluyduk ölesiye. ne isek oyduk sadece. varımız, yoğumuz, topyekûnumuz birdi. sıkılırsak koşardık, koşarsak susardık ve susarsak su içerdik. toplum yoktu bizim için, baskı yoktu. yalnızca birkaç arkadaş ve pencerenin demirlerinden su dolu bardağı uzatan anne vardı. sonra döndü dünya, yanıp söndü güneş binlerce kez ufukta. bir maske oluştu o masum çocukların yüzlerinde. kimisi ince, kimisi kalın maskeler. maskenin ardında bir fikir sancısı; ben kimim! ve döndü o ufak çocuklar kendi içlerine. düşündüler, uyudular. uyandılar, düşündüler. bir gün düşündüler, ikinci gün de hakeza. bazen nefret ettiler benliklerinden. nefretin ne derece lüks ve pahalı bir duygu olduğunu bilmeden. bazen de sevdiler kendilerini. ama bir şey eksikti sanki. ve yine düşündüler... yolun daha çeyreğine gelmeden bu sevginin sadece kendilerine harcanamayacak kadar çok olduğunu anladılar. başka birilerini sevdiler sonra. ama sevilen üzdü onları. ve üzülmeyi öğrendiler. yine düşündüler; sevip kaybetmek mi, hiç sevmemek mi? ne basit sorulardı oysa. ama cevaplar girift, düşünce acı vericiydi. ilk önce sevmek istediler, sonra yaşamak. ama ne sevebildiler usulünce ne de yaşadılar saltanatla. belki ömürlerinin yarısında değiller şimdi ama üzerlerinde üç ömürlük ağırlıkla dizleri üstündeki ihtiyardan farkları da yok hani.

çocuktuk demiştik ya, evet çocuktuk işte.
genelde insanların hep kalmak istedikleri yaş.
kadınların korkulu rüyası olan 30. yaşa 5 yıl kalan yaş
24'den sonra gelen sayı.