bugün

madrid

ispanya'nın başkent şehridir.

ispanyol insan modelinin en iyi anlaşılabileceği şehirlerdendir.

rahat, neşeli, gezmeyi, gülmeyi eğlenmeyi seven bir insan grubunu anlamak mümkündür şehirde 1 hafta geçirildiğinde.

almanlar gibi değildirler, kırmızı ışığı takmadıkları olur, akşam 7'de heryer kapanmaz, hatta 8'de de kapanmaz. hatta 24:00'da bile sol meydanında bir insan kalabalığı mevcuttur. geç saatlerde iç mekanlarda kokteyl masası tarzı masaların başında sürekli birşeyler yiyen insanlar olur. ayaküstü yiyeceklerini tıkıştırırlar. domuz pastırması severler, birçok dükkanda asılı hayvan bacakları domuz bacağıdır, üstelik pastırmasıdır.

siestaları meşhurdur. öğleden sonra uykusu... fakat öğlen yemeğinden sonra masada muhabbet etmeye de bayılırlar.

arap kültürünün etkisi vardır şehirde. kelimelerin başına gelen al-, el- gibi ekler bu etkinin sonucudur. en meşhur olan "alcala (şehre girerken bir kapıdır)" buna bir örnektir. al-cala yani kale kapısı demektir.

şehrin içinde ışıklandırılmış binalar ayrı bir güzellik katmaktadır.

dünya edebiyatında önemli bir yeri olan Don kişot heykeli buradadır. kimisi don kişot'un dünya'da en iyi roman olduğunu iddia eder. cervantes'in bu romanının birçok akımı başlattığı birçok edebiyatçıya önayak olduğu söylenir.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar