bugün

ben bu yazıyı sana yazdım

yaklaşık 2.5 saattir bakmamışım saate. odamda ney üflüyorum. sen çıkan sese beste de, ben ise keder. bak, yine ayın 24'ü oldu ki bu zaman zamanı alır götürür benden. sen en son hoşça kal dedikten bu yana geçen zaman içerisinde canımı yakan şeyler biraz daha fazla arttı. şiirlerimi ve yazılarımı yazdığım o defterlerin artık önemi daha çok. elinin değdiği, kokunun mürekkep kokularına karıştırdığı siyah, o kanatların kaplı defterin sayfalarına bakmaktan ve okumaktan başka hiçbir şey yapamıyorum.

oysa sen, ne güzel birtanem derdin birtanem.

gözlerinin içi gülerdi gözlerime baktığında, avuç avuç yıldızları toplar o minibüs yolculuklarında koltukların arasına sıkıştırırdım kaybolmasınlar diye. seni seviyorum derdin, ben biterdim. sen her seni seviyorum dediğinde ben biterdim, sonra dolardı gözlerim. cümlelerim silgi, sözlerim tükenmez kalem yanlışlarımı düzeltirdim.

oysa sen, her zaman olduğu gibi yine giderdin birtanem.

sen giderdin, ben kalırdım ardında. her gidişinde, her adım attığın o yolda beni ezerdin, sesim çıkmazdı hıçkırıklarımdan. erkekler ağlamaz derdin, süper kahramanlar güler derdin ve yine giderdin. hiçbir zaman sen kalmadın ardımda, ben gitmek istedim ellerimden tuttun, gitme dedin der demez sen gittin. sonbahar vedalarının adamı oldum çıktım gözlerinden.

oysa sen, hiçbir zaman tam anlamıyla gitmedin yüreğimden birtanem.

hani, desen ki ben o vapurda sana okuduğum desem ki şiiri gibi, vakitlerden bir nisan akşamı olsa, rüzgarların en ferahlatıcısı benden esse, bende seyretsen denizlerin en mavisini, ormanları, kuşları ve böcekleri ; gelmeyeceğim, bekleme beni desen beklemesem ve tam anlamıyla bitsem.

oysa sen, her şeyi bitirirdin de, bir beni bitirmezdin bir tanem.