bugün

ece temelkuran

naçizâne betimleme denemesine girişirsek;

insan köşe yazarı olmayagörsün sevgili sevenler. kendini kanaat önderi, ülke gündeminin baş tespitçisi, mazlumun savunucusu, zalimin düşmanı, iktidarın canına ot tıkayanı, kelimelerin canavarı, literatürün piri, adorno'nun asistanı, benjamin'in yâveri, jijek'in komşusu sanır. köşe yazarlığı çok önemli bir mevkî ya memleket için. yaşınızdan başınızdan büyük ve dâhi beylik laflar etmenizin halı sahası oluverir orası. hele bir de zemin elverişli ise, sen gör oyunu, çalımı, rövaşatayı, nihayet de golü. yeni başladığınızda sizi özgün kılan şeylerden yavaş yavaş el çekmeye, abilerin-ablaların jargonundan kapmaya, kendinizi yumuşak karınların ölüm vuruşçusu gibi görmeye meyyal sayarsınız. bir sağ, bir sol kroşe ver elini nakavt... ama bu arada bir bakmışsınız ki; sizi öbürlerinden ayıran noktalar giderek silikleşiyor. giderek daha kısa cümleler, daha vurgulu, ünlem işaretiyle bitmiş tespitler yapar görürsünüz kendinizi. aaaaa!!
*temelkuran ablamız, vicdanlı yanını asla elden bırakmasın. ama bunu beylik laflarla da süslemesin. yoksa yalnızca "süslü" olmuş görünüyor. çünkü makro meselelerde her zaman için hedefin yumuşak karnını bulmak kolaydır. hele hele bu hedef şu anki türkiye'nin akp hükümeti [iktidarı değil] ise.

[insan köşe yazarı olmayagörsün sevgili sevenler. oray eğin, hiç olmayagörsün sevgili sevenler.]