bugün
- hangi yazar hangi burç14
- uzay pornosunun adı ne olmalı16
- gideon reid morgan jj25
- anın görüntüsü12
- 4 israilli rehine için 274 filistinli ölmesi8
- türbanlı bacımızın milletin ortasında öpüşmesi22
- kur koruma ne demek14
- çağırılan yere gitmemek için bulunan bahaneler9
- galatasaray'ın ünlü bir hakemle anlaşması10
- kalp krizi8
- tehlike içermeyen köpeği götüreni durdurmak11
- kuduz karantinası olan bölgeden 35 köpek almak9
- yalnguk oglu12
- herkesle iyi geçinmek12
- sokak köpekleri9
- magicovento25
- 25 yaşındaki kız 38 yaşındaki erkek ilişkisi15
- kız arkadaşı yüzünden kendini asan genç8
- tebliğcilerin insanların giyimine karışması10
- özgür özel8
- lise mezuniyet törenleri10
- istanbul10
- kürt milliyetçiliğinin çok komik olması21
- tezgahtarlık yapan doktora mezunu28
- su faturasının elektrik faturasını sollaması9
- sözlükten hatun kaldırmak19
- ali koç da bizim aziz yıldırım da bizim22
- gavsın 4 büyük meleğin özelliklerini taşıması13
- irem derici'nin erkek sevdası17
- akraba evliliği bir özgürlüktür19
- savaştaki ülkelerden daha fazla enflasyon olması16
- rte türkiyenin geleceğinin garantisidir15
- bizi tanrı değil bilim kurtaracak16
- cinlerin musallat olma sebepleri20
- hiç yaşamadığın şeyi hatırlamak11
- ali koç12
- kadının kocasına ismi ile seslenmesi mekruhtur18
- ellerim bos gonlum hos9
- jose mourinho11
- küresel ıkınmanın yahudi olması gerçeği14
- islam10
- meral akşener12
- bir insanın sizi sevmediğini nasıl anlarsınız12
- ctrlx ile adana sokaklarında gece vakti gezmek9
- üstteki yazar hakkında fikrini söyle13
- allah'ın bizi yobazlarla imtihan ettiği gerçeği15
- arkadaşlar sizce bu bana yakışır mı8
- saraca silsüpüroğlu14
- tatvan belediyesinde rte'nin resminin indirilmesi26
- amerikan film klişeleri9
20 ocak akşamı istinye park'ta galası yapılan bir tomris giritlioğlu filmiydi. başrollerinde murat yıldırım ve beren saat var. hatıralarım dahilinde; galaya gelecek olursak oldukça kalabalık ve sorunsuz bir geceydi. en azından artık görmeye alıştığımız o kavgalı gürültü yoktu. belli bir düzen oturtulmuştu ama her şey bir yana beren saat bir içim suydu. cansu dere'den vasatlık akıyor a dostlar, boşuna canınızı sıkmayın.
(bkz: görmemiş galaya gitmiş)
filme geldiğimizde benim için bir hayal kırıklığı oldu. her şey dali'nin bazı resimlerindeki gibiydi: havada. bizdeki tipik sorun, bu filmde de cereyan etmiş. birçok şeye değinmeye çalışmak ve hiçbir şeye tam anlamı ile değinememek.
6-7 eylül olayları etrafında geçiyor film. 1955'in istanbul'unun beyoğlu'nda. açıkcası ve ne yazık ki o olaylara dair çok fazla bilgi sahibi değildim ve olamadım da. giritlioğlu'nun diğer filmi de buna benzerdi mesela. salkım hanım'ın taneleri, varlık vergisi ile ilgiliydi. o konu hakkında da ne yazık ki bir fikrim, altyapım yoktu ama film bana hem o dönemi, hem o olayı, insanları, hırsları eksiksiz verebilmişti. şimdi güz sancısı'na baktığımızda ise bu durum geçerli değil. inanılmaz paraların harcandığını biliyorum bu proje için. ama işte o güce sahip olmak, izleyene vermek istediğin hissi geçirmek için yeterli olamıyor. birçok şey havada filmde. ne aşk filmi diyebiliyorsun, ne de bir dönem filmi. 6-7 eylül olaylarını bilmeyen bir kişi, olaylar provakasyon mu, sadece istanbul'da mı, ölen kalan var mı ve daha bir sürü benzer soruya yanıt arıyor ama tam anlamı ile bulamıyor. karakterlerin içi de yeteri kadar doldurulmamış mesela. bazı karakterler neden var ya da aslında kimin nesi anlaşılmıyor. oyunculuklara ise kötü demek haksızlık olur. hepsi bence vasatın üzerindeydi. ayrıca film bittiğinde çok güzel fotoğraflar gösterilliyor ama bir yandan da emeği geçen insanların adları sol köşeden akarken keşke okunabilecek kadar büyük olsaydı diyor insan o yazılar için.
son olarak, milliyetçi kesimden olumsuz ve gereksiz tepkiler aldığını düşünüyorum. en son olarak da, bana ve daha birçok kişiye o dönemi hatırlattığı, bir şeyler okuttuğu için ve bir derdi olduğu için izlenmesi gereken bir film. sonrasında adama bir şeyler araştırtma isteği vermesi bile yeter zaten.
(bkz: görmemiş galaya gitmiş)
filme geldiğimizde benim için bir hayal kırıklığı oldu. her şey dali'nin bazı resimlerindeki gibiydi: havada. bizdeki tipik sorun, bu filmde de cereyan etmiş. birçok şeye değinmeye çalışmak ve hiçbir şeye tam anlamı ile değinememek.
6-7 eylül olayları etrafında geçiyor film. 1955'in istanbul'unun beyoğlu'nda. açıkcası ve ne yazık ki o olaylara dair çok fazla bilgi sahibi değildim ve olamadım da. giritlioğlu'nun diğer filmi de buna benzerdi mesela. salkım hanım'ın taneleri, varlık vergisi ile ilgiliydi. o konu hakkında da ne yazık ki bir fikrim, altyapım yoktu ama film bana hem o dönemi, hem o olayı, insanları, hırsları eksiksiz verebilmişti. şimdi güz sancısı'na baktığımızda ise bu durum geçerli değil. inanılmaz paraların harcandığını biliyorum bu proje için. ama işte o güce sahip olmak, izleyene vermek istediğin hissi geçirmek için yeterli olamıyor. birçok şey havada filmde. ne aşk filmi diyebiliyorsun, ne de bir dönem filmi. 6-7 eylül olaylarını bilmeyen bir kişi, olaylar provakasyon mu, sadece istanbul'da mı, ölen kalan var mı ve daha bir sürü benzer soruya yanıt arıyor ama tam anlamı ile bulamıyor. karakterlerin içi de yeteri kadar doldurulmamış mesela. bazı karakterler neden var ya da aslında kimin nesi anlaşılmıyor. oyunculuklara ise kötü demek haksızlık olur. hepsi bence vasatın üzerindeydi. ayrıca film bittiğinde çok güzel fotoğraflar gösterilliyor ama bir yandan da emeği geçen insanların adları sol köşeden akarken keşke okunabilecek kadar büyük olsaydı diyor insan o yazılar için.
son olarak, milliyetçi kesimden olumsuz ve gereksiz tepkiler aldığını düşünüyorum. en son olarak da, bana ve daha birçok kişiye o dönemi hatırlattığı, bir şeyler okuttuğu için ve bir derdi olduğu için izlenmesi gereken bir film. sonrasında adama bir şeyler araştırtma isteği vermesi bile yeter zaten.
güncel Önemli Başlıklar