bugün

musa eroğlu

ardıç ağaçlarının gölgesinde yediği üç beş zeytin, bir dürüm deri peynirle karnını doyuran, göksu ırmağının çağıldayışına sesini karıştıran, taş örülü toprak evlerde başını ot yastığına koyunca aklına 'nazlı elif'inin hayalini düşüren, yeşile, maviye, buğday sarısına sığmayan ruhunu alıp büyük kentlere yolcu olan, türküleriyle dinmez bir sıla hasretini dillendiren, hayatını sevgi, emek üzerine örmüş bir halk ozanı. kimilerine göre bağlamanın ustası, kimilerine göre türkülerin dingin sesi, kimileri taşranın akşamları soğan kavrulan evlerinde ağırlar; ninni eder çocuğuna, kimileri sevdanın en delikanlı çağında sarılır sesine...
mut'un dedesi, elleri öpülesi, karşında bağdaş kurulup sesinden akan tınıyı gözlere çiğ tanesi edilesi...