bugün

ben bu yazıyı sana yazdım

Ben artık kendime kalan tarafa bakıyorum.

eskiden körfezde güneş açınca haber verirdim sana.

artık vermiyorum.

yağmur yağınca "sen gittin diye" derdim hani.

demem.

Ben hayaller kuruyordum kendi kendime, çocuk gibi. bu taraflarda herkes, "adam" olunca bırakıyor hayal kurmayı. çocukluk utanılacak bir şey olmuş, "acizlik" diyorlar.

oysa bilmiyorlar, çocukların sınırları yoktur.

neden bilmiyorlar?

kendileri de çocuk oldu oysa.

neyse...

ben körfezden dışarı bakıyorum artık. arabalı vapurlarda, hiç bitmesin dediğim kırkbeş dakikalar, kırkbeş yıllara dönüşüyor gitgide.

eskiden ararsın diye gözümü ayırmadığım telefon, üzerinde sigara kokularıyla, küllükler yanında eskiyor.

bir kadeh de şarap döküldü üzerine.

üzgün o da.

yok aramanı istemiyorum.

gelmeni de istemiyorum.

sana acı da çektirmek istemiyorum. duygu sömürüsü de değil.

ama bi'şey var.

benim telefonum çok üzgün.