bugün

33 kurşun

Bu sabaha kadar hakkında pek bir şey bilmediğim olaydı. Fakat araştırdıkça günümüz teknolojisi ile pek çok şey öğrenmek mümkün. Aslında olay tam olarak Mustafa Muğlalı'nın nedeniyle de gerçekleşmiyor.

Olayda o zamanın şartları ile sınır güvenliğini sağlayamayan devletin sınır güvenliğini hiç bir resmiyeti olmayan ve kendi kurdukları çetelere devrettiği görülüyor. iran sınırından Türk sınırına girerek çapulculuk yaptıkları söylenen bazı aşiretlerden kurtulmak için zamanın Özalp kaymakamı Hilmi Tuncel, Özalp Jandarma Kumandanı Vasfi bayraktar ve Hudut Tabur Kumandanı Binbaşı Şükrü Tüter sözkonusu çapulcuları iran sınırını da geçerek takip edecek bir çete kurmak için devletten izin alırlar. iddia edilen ise adı geçen kişilerin bu çeteyi devletin iznini beklemeden çok önceden kurdukları ve bunu da kendilerine çıkar sağlamak için yaptıklarıdır. Bu iran'ın tarafındaki binlerce küçük ve büyük baş hayvanın sahibi olan aşiretlerden gasbı anlamı taşımaktadır. Ankara işin kötü taraflara da kayacağını sezip sözkonusu çetenin kurulma emrini geri alsa da olan olmuştur ve kaymakam gelen emri duymazlıktan gelir. Çünkü el konulan hayvanlar çete ve çeteyi oluşturan kişiler tarafından paylaşılmıştır.

Olayın bu denli büyümesine neden olan olay ise iran tarafında olmasına rağmen Türk dostu olarak bilinen Mehmedi Misto'nun yaklaşık 2 bin hayvanına el konulması ile başlar. Mehmedi Misto rus işgali sırasında türklerden yana tavır almıştır. Hatta devlet arşivlerinde çıkan belgelerle çıkan isyanlarda ankara'ya istihbarat desteği verdiği de bilinmektedir. Mehmedi Misto da durumun farkına varır ve bizzar kaymakama mektup yazarak gasp edilen hayvanlarının iadesini rica eder. Ama "ricamı kabul etmezseniz hayvanları aynı yolla almasını da bilirim ama Türk devleti rencide olur" demeyi de ihmal etmez. Aldığı cevap onu yatıştırmaktan oldukça uzaktır: "gerekirse koynundaki karını da alırız." Bunun üzerine Mehmedi Misto ve adamları da Özalp halkına ait kimilerine göre 500 kimilerine göre 1500-2000 hayvanı alır giderler.

KAymakam ve çevresindekiler de durumdan artık biraz da ürktüklerinden olsa gerek Valiliğe "rus askerleri Özalp yakınlarına kadar geldi" diye bildirirler olayı. Bir taraftan da böyle bir olayın içeriden de destekçileri olmalı diyerek araştırmaya başlarlar. Rıfat adındaki bir arzuhalci de fırsattan istifade ederek aralarında arazi konusunda anlaşmazlık olan Milânengiz ve Harapsorik köylerinden 40 kişinin adını verir. Getirilen 40 kişiden 35'i olayla ilgisinin bulunmadığı gerekçesiyle çıkarıldıkları mahkemece serbest bırakılır. Olay büyük ihtimalle bu şekilde kapanacakken Van'a Mustafa Muğlalı gelir.

Mustafa Muğlalı birinci dünya savaşı sırasında aşağı yukarı her cephede savaşmış, işgal yılları sırasında ankara'ya "yavuz grubu" adı altında istihbarat sağlamış, Kurtuluş Savaşı sonrasından özellikle güneydoğudaki aşiret ayaklanmalarını bastırmış ve menemen ayaklanması sonrasında kurulan istiklal mahkemesi'nde başkanlık yapmış başarılı bir asker olarak gelir. Mustafa Muğlalı'nın kendinden önce gelen namından korkan kaymakam ve etrafındakiler de ona bir işgal ve isyan tablosu hazırlarlar. "Vatan elden gidiyor" mizanseni yaparlar. Paşa ne yazık ki bu yemi yutar. Serbest bırakılan 35 kişinin tekrar yakalanmasını buyurur. 2 kişi firar etmiştir, kalanlar getirilir. Getirilenlerin arasında bir kadın ve bir de 11 yaşında çocuk vardır. Yıllar sonra devlete ait raporlarda anlatıldığı üzere 24 temmuzu 25 temmuza bağlayan gece Van Valisi Hamit Onat'ın evinde Tümgeneral Cevat Yalım, Tuğgeneral rasim Saltuk ve 3. Ordu Komutanı Mustafa Muğlalı bu gayri resmi toplantıda devletin itibarını iki paralık etmiş olan Mehmedi Misto'ya haddini bildirmek üzere bu 35 kişinin öldürülmesine zaten karar vermişlerdir. içişleri Bakanlığı'nın gönderdiği müfettiş Avni Doğan tutuklu bulunan kişilerle konuşmuş ve suçsuz olduklarını anlamıştır gerçi ama Muğlalı Paşa'yı uyarmak isteyince "Sen karışma yoksa seni de kırbaçlatırım" cevabını almıştır.

33 kişinin içinde yer alan kadın -ki bu Mehmedi Misto'nun kızı Zühre'dir- serbest bırakılır. Geri kalan 32 kişi 30 Temmuz 1943 sabahı saat 03:20'de şükrü Tüter'in taburuna teslim edilmişlerdir. Teslim sırasında Muğlalı paşa Bu kişilerin sorgulanmasını, iran sınırındaki kaçakçılığa uygun mevkilerin öğrenilmesini ama kaçmaya çalışma ya da direnme gösterdikleri takdirde silah kullanılarak etkisiz hale getirilmeleri anlamına gelecek bir yazılı emir verir. Bu aslında bu insanların ölüm emridir. Bunun Muğlalı paşa da farkındadır, daha sonra onu yargılayacak mahkeme de aynı şekilde algılar.

32 kişi Kutur deresi Çilli gediği denilen yere götürülür. Kürt kolektif hafızasında ise buranın adı "Geliyê Seyfo - Seyfo Deresi" dir. Hepsinin elleri arkadan bağlıdır. Burada kurşuna dizilerek öldürülürler. Ama olay sırasında ibrahim Özay adlı biri ölmemiş ve olayı tutuklu bulunan ağabeyi ismail Özay'a bildirmiştir. O da ilki 15 Eylül 1943 tarihli bir telgrafla, bundan ses çıkmayınca da 20 Aralık 1943 tarihli bir dilekçe ile durumu Meclis Başkanlığı'na bildirmişti.