bugün

kadın

kadinim
kadınım ben;
önce tanrıça ilan edip
sonra tanrı adına taşladığınız.
kadınım ben;
bir teline şiirler düzdüğünüz,
saçlarım göründü diye kırbaçladığınız.
kadınım ben;
insanım yani
yani siz ne kadar insansanız
o kadar insan
bir tabloya benzettiğiniz bedenimi
kişiliğimi ve gücümü
dar çerçevelere hapsetmiştiniz
hatırlayın o benim işte
siz insandınız
ben çocuklarınızın anası
dizinizi dövemediğinizde dövdüğünüzüm,
çok sevdiğiniz bacınızdım belki.
siz insandınız;
ben sevgiliniz
taze duygularla ilkini yaşayamadan
sevgi denen dokunuşların
bıktığınız, kızdığınız,için hiç arayıp sormadığınız.
dokunduğunuzda ruhunuza ateş veren
sahip olduğunuzda barut misali
patlayacak bombaya benzetilen
siz insandınız
ben kadınım
istemez miydim saçlarımı rüzgara salıp
şafak güneşini sokaklarda karşılamayı
istemez miydim?
kilitsiz kapılardan dışarı
korkusuz ve güçlü çıkabilmeyi
istemez miydim?
kadın doğduğumda sessizlik yerine
sevinç çığlıklarıyla karşılanmayı.
saçlarıma dokunulduğunda
utanmadan, korkmadan, sıkılmadan
kendimi ona verebildiğimde
dişilik güvercinlerimi özgürce gökyüzüne salabilmeyi
siz bilemezsiniz
ilk heyecanın yarıda kalmış öyküsünü
kadınlığa ilk adımınızdaki yalnızlık
ve güçlü olabilme savaşını.
anlayamazsınız;
bir kardelen gibi asi, fesleğen gibi narin
duygularımızın nasıl gemlendiğini.
ve hiç anlayamadınız;
bir kadın nasıl insanca yaşadı.
tabularla barikatlarda savaşırken
yanında değildiniz çünkü.
hatta hiç sormadınız kendi kendinize
çok istediğiniz, sevdalandığınız
uğruna canınızı ortaya koyduğunuz
kadınınız insanca yaşadı mı?
siz insandınız
bense kadın
dokunurken bedenime hevesle
duygularıma dokunamadınız hiçbir zaman.
siz hiçbir kadını anlayamazsınız
yemekler midenizin baş tacıydı
bense cinsel organınızın
siz insandınız asırlar boyu
bense hep kadın.*