bugün

yagmurcu

eyvallah sevgili kardeşim.
tespitlerinizde haklı olmakla beraber, ortamın gevşekliği ve fikri yöndeki kalitesizlik göz önünde bulundurulduğunda keşmekeşlik ortaya çıkar ki, bu da sanırım biraz doğal karşılanmalıdır.
dil bahsine gelince bu biraz tarz ve uslüp meselesidir ki yine yukarıda belirttiğim hususlara biraz bağlantılıdır!
aynı zamanda kişiseldir ve şahsi bakış açısıdır aynı zamanda.
kapalı bir dil kullandığımızdan ziyade mensup olduğumuz fikrin kendine has bir dili ve hadiseler karşısında belirli bir yaklaşım tarzı vardır.
yoksa dolambaçlı yolu hususi tercih etmiyoruz..
tarz ve şahsilikten kastım budur. kitaplık çapta ''büyük doğu- ibda'' külliyatı göz önünde bulundurulduğunda ne demek istediğim daha net belli olacaktır.

üstad ve kumandan salih mirzabeyoğlu arasında geçen ve s. mirzabeyoğlu'nun ''kökler'' adlı eserde geçen şu bahsi göz ününde tutmanızı öneririm.
ve biraz bu bahsi didiklemenizi!
selamlar....

''dedi ki:
tamam, çok güzel söylüyorsun; ifrat...
önce müşahhas bir realiteyi ortaya koyacaksın, sonra mücerret fikri "massedip-yedirip" yutturacaksın.

sana akıncı güç için de söyledim, rapor'da da söyledim; alaledeyi bırakıp çok mücerrete dalıyorsun, anlamazlar!...

ben mücerretler adamıyım, benim kumaşım mücerret...
benim hayatımı yazarken en dikkat edeceğin husus da bu; millet saf fikirden anlamaz!...
ama fikre de kıymamak lazım.
benim yazılarımı anlamadıklarını söylüyorlar; dönüp tekrar okuyorlar...
ben öyle anlaşılmaktansa böyle anlaşılmamayı tercih ederim!''