bugün

bi türlü iyi olmayan akşamlar

bazen "iyi akşamlar" derler. "ben bunu eve götüreyim ya lazım olur" diye alır bikaçını eve götürürsün o "iyi akşamlar"ın. ama bi türlü iyi olmaz o soktumunun akşamları.

bazen kapkaranlık akşamlar için yıldız biriktirirsin. ama bi türlü fırlatıp göğe asamazsın koduğumun yıldızlarını. ışığı içini aydınlatmaz. öyle karanlıkta mal gibi oturup duvarı seyredersin.

bazen okul önlerinden geçerken falan "çok sessiz kaldı bu aralar ev ya biraz çocuk sesi alayım bari" diye çocuk seslerinden, okul zillerinden filan toplarsın. eve gidersin, çıkarırsın ama bozulmaz o kaygı verici sessizlik.

bazen o kadar uzun süre konuşmazsın ki babanla bile. bi gece vakti mutfaktasındır. bi şey isteyecek olursun. örneğin "ya baba yarın faturanın son günü de onu yatırsak?" diyeceksindir yarın, utanmadan bu yaşta para isteyeceksindir, hani hep de unutursun ya, gece kapı sesini duyarsın, babandır. "dur aklıma gelmişken şunu söyleyeyim ya" dersin. gayri ihtiyari gece yarısı uzun zamandır babana seslenmediğini fark ederek "baba!" dersin, ayıp olmasın diye hem de gecenin bi yarısı tuvalete kalktığını göre göre, naptığı çok belliyken, lafa önce "napıyosun?" diye girdiğini fark edince "napıyorum ben ya baban lan o senin" diye içinden geçirirsin. sanki telefonda uzun süredir konuşmadığın bir arkadaşınla konuşuyorsun. sanki az samimi olduğun birinden sigara istiyorsun...
o an çok garipsersin, babanla bile bu kadar yabancılaşmış olmayı.

esprilerine artık mimik bile kımıldatamadığın bi zaman olur bazen. babanın düşen yüzünü, "olum ayıp olmasın diye gülseydin bari" diyen bakışını görürsün, anlarsın ama işte elinden de bi şey gelmez bazen.

bazen o kadar yorgunsundur ki kelimeler ağzından güçsüz bir istekanın değdiği top kadar yavaş, hareketsiz çıkar. anlaşılmaz kelimelerin. şaşırırsın kendine. normalde eğlenceli bir sunum yapacak kadar öz güvenin ve iyi bir diksiyonun varken "he? efendim?" en çok duyduğun soru olmuştur artık anlaşılmaz cümlelerine. en sonunda dayanamayıp "çok soru soruyosun anne!" dersin annene bile.

ya da dudaklarının kımıldamadığı bi hı hı döngüsüne girersin cevaplarınla. hı hı döngüsü evet, bilirsin onu, yaşadıysan eğer.

- dünkü elbiselerini mi giycen yine?
- hı hı.

- siyah tişört?
- hı hı.

- krem renkli gömlek?
- hı hı.

- pantolon?
- hı hı.

- her seye hıhı hıhı diyosun.
- hı hı.

- çok yorgun görünüyosun.
- hı hı.

annen elinde bir gazeteyle gelir. ogluş der tırnak makasını göstererek, "hadi tırnaklarını kes artık".

baban, tırnaklarının bu kadar uzun olmasının tek bir izahı yok, der. susarsın.

annen başında dikilir kesiyor musun diye. zorla kesersin konserve açacağı kıvamına gelmiş tırnaklarını.
o kadar mecalsizsindir ki tırnak keserken bile "getir ben keseyim istersen" der annen.
peçeteni hazırlar, çakmağını, kitabını... peşinden dolaşır. bir bebek gibisindir adeta. kalbin ağzında atar. ittire kaktıra yaşarsın.

neye mecalin kalmıştır ki konuşmaya olsun. neye mecalin kalmıştır ki tırnak kesmeye olsun.

bazen yaz vakti bi işe girersin, bi kahveciye. adamın biri bi laf söyler, ağrına gider. bu yaşta olduğun hale gider tenhada ağlar, gecesine de gider hiçbi şey olmamış gibi girersin eve.

bazen yolda giderken gözyaşlarını tutamadığını fark edersin de bi bahanesi olsun diye mezarlığa girersin. tanımadığın bi mezarın başında rahat rahat ağlayıp seni öyle görünce "allah rahmet eylesin, başın sağ olsun" falan diyenlere çaktırmayıp "sağ olun" dersin.

bazen o kadar yorulursun ki tuvaletin kapısını kapatmaya üşenir, kapısı açık sıçarsın.
kıyafetini seçemezsin, "hı hı" dediğin birini ya da eline attığında denk geleni çeker çıkarır, beş dakikada giyinir öyle çıkarsın.

bazen o kadar yorulursun ki "hocam ben hastayım gelemeyeceğim" diye yalan söylersin. eğilip ayakkabı bağcıklarını bile bağlamaya üşenirsin.

bazen o kadar uzun süre çıkmazsın ki evden. bi çıkarsın "oha yolu yapmışlar amınakoyim" dersin. "bu ev var mıydı lan" dersin.

bazen sigaranın külünü küllüğe atacağına içecek dolu bardağa atıp hay kafanı sikeyim dersin.

bazen baban durduk yere "of"lar. senin için üzüldüğünü bilirsin. bi şey diyemezsin.

eline bir peçete selpak tutuşturur dışarıya çıkarken annen.
şunu da koy cebine nolur nolmaz, der.
peşinden dolaşır.
bunalırsın.

oraya atma annem, bak buraya at der annen bazen, anne beni bi rahat bırak, dersin.

bazen hiçbi şeyin değişmediğini görürsün. aslında hep bildiğin 17 yaşında kolbastı yapan bir ergen gibi titreyerek saçma sapan hareketler yapan birisi olduğunu düşünürsün. 17 yaşında ergenlik dedikleri şey aslında 27'nden sonra orta yaş bunalımı olmuştur. yeni bir isim bulmuşlardır o haline. değişen tek şey sikik bir isimdir bazen.

bazen "aldın her şeyini değil mi" diye sorar annen. "anne sorma" dersin. gider masalara bakar güvenemediğinden. çıkışta evdesin değil mi der. planın yoktur ki. üç saat sonrasını bile düşünemezsin. emin değilsindir, kafa sallarsın, hı hı dersin, akşam olur gitmezsin.

bazen bi sigara yakarsın. siktir et dersin.

siktir edemezsin.