bugün

gecenin derinlerinden öyküler

Gözlerimi tekrar açtığımda yağmurun yerini keskin bir soğuğa bıraktığını hissediyorum. Ne kadar süredir burada kaldığımı hatırlamıyorum. Zorlanarak da olsa yerimden kalkıyorum. Her tarafım sırılsıklam. Yavaşça etrafa bakmaya çalıştığımda m' yi görüyorum.

R: sen burada ne yapıyorsun, gitmen gerekmiyor muydu
M: şarkı sözü. O sözün anlamını öğrendikten sonra oraya gidemezdim, iyi değildin. Hem b gitti oraya, en azından birimiz orada.

Bu sozunden sonra yavaşça yanıma sokulda ve kolumun altına girdi. Eve kadar sessizce yürüdük. Hiç konuşmadan. Birbirimize bakmadan. Kapıya geldiğimizde,

M: gitmemi isteyeceksen bunu aklından bile geçirme
R: (gülerek) zihinde mi okuyorsun sen
M:( alaycı bir tavırla) buna gerek yok, kendini güçlü sanan insanların zihninden aynı şeyler geçer o yüzden biliyorum
R:( bir bakış attı ama bir şey demedi) biraz dağınık kusura bakma
M: hiç de bile, hem manzaran ne kadar güzelmiş, buradan görünüşünü görmemiştim daha önce, sanki herkes ve herşeyden yüksekte gibi, hükmetmek gibi
R: sabah saatlerinde gör bir de, sis öyle bir örtüyor ki, sanki deniz gibi.( Bunu içtenlikle söyledi.
M: buna eminim.

M, biraz yemek ve biraz da içecek bir şeyler hazirlarken ben de üstümü değiştirmeye gittim. Tuhaf gelmişti evde birinin olması. Ama sorgulayacak gücüm yoktu. Üstümü değiştirip içeriye gittiğimde masanın yerinin değiştiğini gördüm.

M: ( bakışlarımdan şaşkınlığımı okumuş gibi) burası daha güzel, hem sıcak sana iyi gelir
R: teşekkür ederim

Yemekte, günlük hayattan konuştuk, sakin bir sohbet , yer yer gülüşmeler oldu. Fakat yemekten kalktıktan sonra elime kahve bardağını tutuştururken bir soru sordu...

M: neden yalnızlığı, yalnız olmayı bu kadar seviyorsun,
R:( gülerek) sevmiyorum ki, aksine işkence gibi. Hiçbir zaman da sevmedim. Tek başına olmak bazen güzel evet ama yalnızlık değil.
M: hiç öyle görünmüyordun ama
R: insanlar yanılgıya çok kolay düşebiliyor, bak, sen bile.

Bir kurt, kendi sürüsü ile mutludur. Çünkü kendini oraya ait hisseder. Sürüsü için her şeyi yapabilir. En çok da orada eğlenir. Tek başına olduğunda ise vahşileşir, tehlikeli hale gelir, karanlığa gömülür. işte dışarıdan farkedilmese de ben o sürüsü olmayan kurtlardanım. Bu çok boktan bir şey.

M: ve o yüzden de çevrendeki arkadaş gruplarından da uzaksın. Çünkü ait hissetmiyorsun. Çünkü ortak diliniz yok.
R: tam olarak öyle. Hem de pek çoğu sadece yalnızlıktan korktukları için bir aradalar bir bağ olmadan. Bu da istemediğim bir şey. Bir zorunluluktan bir arada olmak. Onlar farkında olmasa da.

M: birileriyle tanışmaktan neden uzaksın peki? Neden bunun için bir şeyler denemiyorsun.
R: uzak değilim aslında. Kendi sınıfımda da tanışmak istediğim biri var, tanıdığım insanların yanında olan insan da. Fakat neden denemiyorsun sorusu ise cevabı kendi içinde tutuyor.

Çünkü her denemem boka batıyor. Bir şeyler için çabalıyorum sonra her şey boka batıyor bir anda. Sınıfımda biri var, onu gördüğümde tam olarak bunu hissediyorum. Çabalasam da değişmiyor, boka batıyor.

M: ama, sadece bu değil di mı? Bunun seni durduracağını sanmıyorum.
R: (gülerek) çok şey biliyorsun, senin icabına bakmam lazım.
Ama doğru sadece bu değil.
M: ne peki o?
R: bazen birine ihtiyaç duyduğun an olur, en dibe batmışsindir çünkü, çıkış yolu göremiyorsundur gücün tükeniyordur. işte sizin gözetlediğiniz bu dönemde de bu oldu.

Birinin yanımda olmasına ihtiyacım vardı. Ki uzun yıllardır en yakınımda olan aramızda özel bir bağ olduğunu bildiğim biri vardı. Konuştuk geleceğim dedi. Bekledim, gelmedi. Tekrar bekledim, gelmedi. Aslında gelmesine gerek yoktu, gelemeyeceğini söylese bile yanımda olduğunu bilirdim. Ama tek bir söz söylemedi. Sonra düşündüm, son bir seneyi düşündüm. Ve aslında aramızdaki bağın koptuğunu gördüm. Bir arkadaşlık bağının kalmadığını. Çünkü birbirimizi tanımıyorduk. Çünkü öyle oturup konusmuslugumuz bile iki yabancıdan daha azdı. Belki bir gün yeniden tanışırız.

M: peki nasıl çıktın o zaman o noktadan? Tek başına hiç kolay değil çünkü.
R:( gülerek) acıyla, yaralarla ve daha çok parçalanma ile. Tabi unutmadan daha çok karanlığa bulanarak.

M: o kadar belli ki
R: ( şaşırarak) belli olan ne?
M: böyle biri olmadığın, gözlerinde farklı biri var
R: ( bir an pencereden dışarı baktı ve m'ye döndü) doğru. Dansı, müziği, gördüğüm her şeyden hikayeler çıkartmayı seviyorum. Şakalaşmayi, insanları güldürmeyi. inatlaşmayi. insanlarla vakit geçirmeyi. Yani geceyi sevdiğim kadar gündüzün renklerini de seviyorum. Sanatı. Görmeyi de seviyorum. En çok da bunu belki. insanların gözlerinden onların benliklerini, çevremdeki detayları. Uzun uzun sohbetler etmeyi. Ve insanlar duysa şaşırır belki ama konuşmayı da seviyorum.
M: ( son cümleyi duyunca o da gülmüştü)

R: Belki bunları yeniden yaparım bir gün, ama şu an o kadar yorgunum ki...( Bunu dedikten sonra m' bin dizlerine başını koydu)
M: dinlen, sabahın olmasına az kaldı, beraber bakarız o bahsettiğin ana

Sanki yeniden bir şeyler yoluna girmiş gibi hissetmiştim. Fakat birkaç dakika sonra kapı çalındı. M, kapıya gitti ve bağırışını duydum. Gittiğimde ise b,yara içindeydi, kıyafetlerinin bazı yerleri parçalanmıştı, kanlar akıyordu...