bugün

yavuz bülent bakiler

nazım hikmet hakkında aşağılık ifadeler kullanan, ahmet hakan ın deyimiyle soğuk savaş dönemi sağcısı kişi. nazım ın uçkur bekçiliği rolüne soyunmuştur, hayırlı olsundur.

yazı ahmet hakan dan alıntıdır:

Názım'ın uçkurunun peşine düşen adam

YAVUZ Bülent Bakiler adlı bir "soğuk savaş dönemi sağcısı" var...

Üstelik de şair...

Adam, kafayı Názım Hikmet'le bozmuş...

Türkiye gazetesinde yazdığı yazılarda şunu söylüyor:

"Názım Hikmet alçak ve müptezel bir adamdı... Karısını başka erkeklerle paylaşırdı... Bu adama nasıl itibar verilir?"

Bunu söylediği yetmezmiş gibi...

Şu türden alçakça imalarda bulunmayı da ihmal etmiyor:

Názım Hikmet'i savunanlar, "bir erkeğin, karısını başka erkeklerle paylaşma" eylemine destek çıkmış olurlar...

Ne diyeyim bilmiyorum ki?

Allah'ın "settar" sıfatını mı anımsatayım?

"Edep yahu" mu çekeyim?

Názım'a vatandaşlık hakkını tanıyanların Bakanlar Kurulu üyeleri olduğundan mı dem vurayım... Edebiyatın edepten geldiğine dair bir vaaz mı vereyim?

Seneler evvel ölmüş gitmiş bir adamın arkasından "hamam dedikodusu" yapmanın Türkçe'deki karşılığından mı söz edeyim?

Seneler evvel ölmüş gitmiş bir şairin uçkurunun peşine düşmenin ne türden bir kompleksi ifade ettiğiyle mi ilgileneyim?

Bilmiyorum, bilemiyorum...

Sadece şunu biliyorum: Bu "haysiyet celladı" adama, ne kadar ağır, ne kadar galiz ifadelerle hitap edersem edeyim, yine de içimde biriken eksiklik duygusundan kurtulmam mümkün olmuyor...