bugün

sözlükçülerin denemeleri

yazarlarımızın bir konu üzerinde bir kaç cümleyi birleştirip, ortaya mantıklı bi'şey çıkartmasıdır.

--spoiler--

Ayrılık üzerine...
(Kalbime, kalbimdekine ithaf edilmiştir...)
Ayrılığı anlamak için aşkı anlamak gerekir. Nedir aşk? Aşk iki kişinin birbirini normalden daha fazla sevmesi midir? Hayır, değildir. Aşk bir kişinin başka bir kişiyi inanılmaz derecede sevmesidir. Öyle ki bu duyguya kapıldıktan sonra, ne yaptığını bilmemektir aşk, ne yapacağını bilmemektir. Sevdiğin kişiyle bi' an geçirmek için sayısız yalan söylemektir. Defa kez aynı şarkıyı dinlemektir, o şarkıya güzel sandığın sesinle bağırırcasına eşlik etmektir. Çevrendekilere adeta mutluluk aşılamaktır. Uğruna neler yapılmıştır aşk için. Efsaneleşmişleri bile vardır bu halin. işte bu halin bitiminde ayrılık başlar. O ana kadar mutluluktan ne yapayacağını bilmeyen sen, o andan sonra üzüntüden ne yapmaman gerektiğini bilmezsin, saçmalarsın hemde çok. Mutsuz olursun, çevrendekileri mutsuz edersin. Hatta öyle abartabilirsin ki saçmalamayı, sevdiğin kişiyi bile mutsuz etme ihtimalin vardır. işte bu evrede seni duygusal tarafın ele geçirir ve seninle resmen dalga geçer. Hiç olmadık anda sevdiğinle geçirdiğin bi' an gelir aklına. Mesela ilk "seni seviyorum" demen. O sıcacık öpüşü gelir aklına, o sıcacık sarılışı boynuna. işte o an tüm keyfini rafa kaldırırsın. O yaşadıkların boğazına düğüm, gözünde yaş olur. Gecenin bu saatinde(04.38) karaladığın birkaç cümle olur. Gecelerinde artık rüyaların yerine, o'na olan düşüncelerinle, o'nun olduğu hayallerle başbaşa kalırsın. Onlarla zamanını öldürürsün. Öldürürsün çünkü zaman, ayrılık evresinde senin düşmanındır. Çünkü o kavram yani zaman, seni ne ileri götürür ne de geri, seni sadece acılarınla başbaşa bırakır, adeta "Acılarınla olgunlaş dercesine" Ve sen bu duruma alışmaya çalışırsın, alışamazsın. Artık bir hiçsindir. Öyle ki varlığıyla bu kadar yeteneksiz birine neler ürettiren, şair yapan kişi. Yokluğuyla seni bir hiçe çevirir. Kül kedisinden farkın olmaz, sadece saatin farklı işler.

Peki yaşamın normal midir artık? Herşey eskisi kadar güzel midir? Eskisi kadar tat verir mi herşey? Ne bilim birlikte gittiğin bi' cafe de kahve içmek artık eski tadı verir mi sana? Veya bilerek yenildiğin tavla maçları? Bunlar eskisi kadar tat verir mi? Yenilmenin bile tat vediği bir kişi yoktur hayatında artık. O halde bunlara nasıl evet cevabı verilebilir ki. Evet artık ağzında tat değil, boğazında kördüğüm denilesi acılar vardır, sana kalan budur. Alışmak gerekir alışamazsın. Sanki bağırmanla herşey bitecekmişcesine bağırmak istersin. Bağırırsın, çığlıklar atarsın fakat kimse seni, sesini duymaz.

Bu ayrılık acısını farklı şeylerle dindirmeye çalışırsın, yeni bir sevgili mesela. Denersin, artık bir sevgilin vardır. Sevgilindir ama sevdiğin kişi o değildir. Deneyeyim dersin sevme ihtimali var sanarsın. Yoktur oysa ki. Bir gönül iki kişinin sevdasını ne zaman kaldırabilmiş ki? iki arada bir derede kalırsın tabir-i caizse. Öyle ki sen sevgilisi olduğun kişide sevdiğin kişiyi yaşamak istersin, ayrıldığın kişiyi. Sonra bir silkelenme gerçekleşir. "Ne yapıyorum ben?" gibi sorular sormaktadır şahsın şahsına. Ve ertesi buluşmada sevgiliden ayrılır. O'nu da üzmek istemez bu acı bataklığındaki bünye. Evet sevgilinden ayrılırsın fakat sevdiğinden ayrılamazsın, hala gecelerindedir o, düşlerinde. Ve sevgilinden ayrılman, sevdiğinden ayrılmanın acısına katkıda bulunur. O'nun acısını hatırlatır, o'nun yarasına tuz basar adeta.

Defa kez kendine "Neden ayrıldık ki?" sorusunu sorarsın ve hiçbir zaman tatmin edici bir cevap veremezsin kendine. Sorunu kendinde arasın bulamazsın, sevdiğinde ararsın bulamazsın. Bu kadar sorunsuzluk içinde "Neden ayrıldık?" sorusuna hala cevap bulamazsın, bulamayacaksında. Keşkelerin tükenmez ama faydasıda yoktur keşkelerin bilirsin. Bu dönemde bi'şeylere sarılırsın. Şarkılar misal. Nerede ayrılık üzerine şarkı varsa, onlara denk gelirsin, dugyularında onları dinlemek ister. Ve acına bir katkı daha, belki hiç sevmediğin bir adamın sesiyle kendini ağlarken yakalarsın. Sırf o dizelerdeki ayrılık kokusu yüzünden, sırf o şarkıda kendi acını gördüğün için. Ve defa kez dinlersin o şarkıları, bir mazoşist gibi. Acı çekersin ama dinlemek istersin. Belki de bu şekilde zamanın bizden istediğini yaptığımızı sanarız, olgunlaşmayı.

Son zamanlar da o'nu o'nsuz sevmeyi denersin. ilk zamanlar iyi hissedersin kendini, sanki sorununu çözmüş gibi. Herşey eskiye döner gibi olur. Ama bir müddet sonra olaya daha genel bakarsın ve "O'nu sevmeyi sevmek değildi seninkisi, o'nu sevmekti" bunu anlarsın. Gülüşünü sevmekti, sıcak bir bakışını sevmekti sendeki. Ve farkına varırsın o'nu o'nsuz sevmenin tadı yok!

işte bu ayrılıktır. Bizi acıtan, yoran bi'şeydir. Ama ayrılık sayesinde gerçek manada sevdiğinin farkına varırsın.

Ve sende söylenecek bir çift söz kalır, Seni Seviyorum.
buny -19 Ocak 2009-05:30

--spoiler-- * * *