bugün

dipnot

dipnotların arka sayfalara atılması da müthiş bir buluştur. tam kendini kaptırmış okuyorsun, ama o da ne, 1. dipnot. nerede açıklaması, sayfanın altında değil mi? gözünü sayfanın altına kaydırıyorsun ve orada olmadığını görüyorsun. bölüm sonunu buluyorsun, orada da yok, en arka sayfaya gidiyorsun, işte orada. okuyorsun ve sinirleniyorsun:

"leb: eski dilde dudak anlamında."

"yuh", diyorsun kendi kendine, "üç saattir dipnot arıyorum, yazan şeye bak. sanki ben bilmiyordum leb'i, leblebi'yi!"

işte sevgili okur, senin bu acını görünce, kendi kendime dedim ki; dipnotları uzun tutayım. yepyeni, bambaşka bir şey anlatsın. sevgideğer okurum, arka sayfaya gidip okuduğu şeyden memnun kalsın. "ooh, iyi oldu, uzunca okudum" desin, "iki üç kelime, saçmasapan bir şey vardır sanıyordum halbuki orada" desin. sevinsin, mutlu olsun, pırıl pırıl olsun benim canım okurum! değil mi ki beni siz yarattınız!

sevgili okur, niyetimi belki anladın, belki anlamadın; asıl niyetim, dipnot'a itibarını iade etmek. hor görülen, çoğu okurun okumaktan bile kaçındığı o küçük puntolarla yazılmış metinlere yepyeni bir anlam kazandırmak, dahası, dipnotlar vasıtasıyla ana metin üzerinde bir yabancılaşma efekti yaratmak.

bu pek devrimci, bu pek gözüpek, bu her türlü övgüye mazhar olan çabamı pipiler misin, pipilemez misin, senin bileceğin iş. ama ben işi azıtıp bir "dipnot marşı" bile yazdım, haberin ola!

dipnot'tur bizim adımız
her kitapta biz de varız
metne anlam veren biziz
neden görmezden geliniriz