bugün

sinek ısırıklarının müellifi

barış bıçakçı'nın en sevdiğim kitabı.

-her şey anlamını yitirdiğinde, tutarlılık adına, televizyonda yayımlanan la liga ve bundesliga maçları da anlamını yitiriyor. insanların ellerini hiç kullanmayıp sadece ayaklarını kullanmaları cemil’e çok saçma geliyor. dokuz numaranın saçına gösterdiği özen çok saçma geliyor. her pozisyondan sonra, oyuncuların teknik direktörlerin kameranın kendilerini gösterip göstermediğini anlamak için göz ucuyla stadyumdaki dev ekrana bakmaları çok saçma geliyor ve “yapma bunu! yapma bunu!” diye bağırıyor cemil çünkü anlamsızlık ile ancak cazgır bir maç anlatıcısı olarak mücadele edebilir, çivi çiviyi söker.

-cemil, genç cemil’in elinde silah olup olmadığına bakmıştı, çünkü yıllar önce okuduğu rene char’ın seçme şiirleri’nin önsözünde geçen şu cümleyi unutamıyordu:

“kırk yaşımızda, yüreğimize yirmimizde sıktığımız bir kurşunla ölüyoruz.”

böyle bir cümleyi okuyup yıllarca aklınızda tutuyorsanız zaten ölüyorsunuz demektir.
silaha gerek yok.