bugün

fecr i ati

Bu grubun ortaya çıkış sebebini hemen Meşrutiyet'in ilanı günlerinden itibaren başlayarak, bulaşıcı bir hastalık gibi ortalığa yayılan ve her türlü estetik zevkten, sanat endişesinden mahrum bir yığın dergi ve gazetede görülen edebiyatsız edebiyat mahsullerinde aramak doğru olur. Toplulukları için Fecr-i Ati (yarının şafağı) adını seçerler. Teklifi yapan Yakup Kadri olmuştur. Topluluğun kurulma haberi ve bahis konusu beyanname, hatta daha sonra mensuplarının yazı ve şiirlerinin çoğu Servet-i Fünun dergisinde çıkar.

Topluluktakiler batılı manasıyla bir edebiyat derneği(kulübü) karakteri kazanmak istemişlerdir. Memleketin ilme ve sanata son derece muhtaç olması ibaresiyle de, politikaya karşı bir tavır almışlardır diyebiliriz. Fecr-i Ati beyannamesinde, kendilerinden önceki Edebiyat-ı Cedide grubuna saygılı bir dil kullanıldığı dikkati çekmektedir. Edebiyat-ı Cedide' ciler gibi sanat ve estetiğe bağlı, fakat yeniliğe daha çok açık, özellikle Batı edebiyatını daha iyi anlayan bir grup oluşturmak istemektedirler. Ayrıca bir yayınevi kurarak, Batılı ve yerli eserleri halka yaymayı hedeflemişlerdir.

Fecr-i Ati mensuplarının eser verdikleri edebi türler ve bağlı oldukları edebiyat mektepleri tam manasıyla ortak bir karakter göstermez. Batı edebiyatından teorik olarak şiirde kısmen parnas mektebine ve sembolist-empresyonist eğilimlere dayananlar olmuştur. Roman ve hikayede de genel olarak realist ve natüralist bir yol tutmuşlardır. Bu bakımdan Edebiyat-ı Cedide yazar ve şairlerinden fazla farklı bir tarafları yoktur.

Topluluğun şiirdeki temsilcileri Tahsin Nahid, K.Mehmed Fuad, Faik Ali, Mehmet Behçet, Emin Bülend, Fazıl Ahmed ve Ahmet Haşim'dir. Şiir konusunda ortak prensipleri genel hatlarıyla, şiirle topluma faydalı olmanın mümkün ve doğru olmadığı, şiirin ancak duyguları dile getiren bir sanat vasıtası olduğudur. Topluluk dağılana kadar geçen birkaç yıl içinde yazdıkları şiirler de Edebiyat-ı Cedide şiirini hatırlatır. Umumiyetle aşk ve tabiat temleri üzerinde, derinliği olmayan duyguları ifade eden bu şiirlerde yaygın olan vezin aruzdur. Kendilerinden önce başlamış olan serbest müstezat örnekleri çoğalmış, giderek serbest nazım denilebilecek değişik ve zengin şekillerle yaygınlaşmıştır.

Roman ve hikayede Refik Halid, Yakup Kadri, Cemil Süleyman ve izzet Melih' le aynı şekilde Servet-i Fünun romanını hatırlatan temaları işlemişlerdir. Konu ve tema olarak Edebiyat-ı Cedide romanını izleyen bu eserlerin roman dili, edebi değer ve roman tekniği açısından ise o seviyeyi tutturamadıkları görülmektedir.

Tiyatro türünde, aynı zamanda Tiyatro tenkitçisi de olan Müfid Ratib başta olmak üzere Tahsin Nahid, Şahabettin Süleyman, Refik Halid, izzet Melih, Ali Süha gibi isimler sayılabilir. Şahabettin Süleyman dışındaki yazarların oyunları ve özellikle o yıllarda "fanteziye" denilen kısa piyesleri dergi sayfaları arasında kalmıştır. Şahabettin Süleyman' ın oyunları da toplum ve ahlak meseleleri açısından epey tenkide uğramış eserlerdir. Fecr-i Ati tiyatrosu oyun tekniği bakımından da başarılı eserler ortaya koymuş değildir. Konuları da, romanlarında olduğu gibi çok defa hissidir ve çoğu basit aşk ilişkileri üzerine kurulmuştur. Tiyatro edebiyatı açısından daha başarılı sayılacak olan teorik çalışmalarıdır.
Topluluktan pek çok yazar ve şairin tenkit usulü, Türk ve Batı edebiyatları hakkında, sanat ve estetik üzerine yazdıkları yazılar önemlidir.

Teşebbüs ettikleri halde bir dernek kuramamalarının, fazla faaliyet gösterememelerinin sebebini, kuruluşlarından hemen sonra vuku bulan 31 Mart Vakasına ve bunun doğurduğu yeni sıkıntılı şartlara bağlamak mümkündür. Ancak temelinde sanatı şahsi ve muhterem kabul eden Fecr-i Ati mensuplarının her birinin şahsi bir yol tuttuğu ve dernek halinde çalışma disiplinine yanaşmadıkları da anlaşılmaktadır. Bu yüzden topluluk 3,5 yık gibi kısa bir süre sonunda tamamıyla dağılmıştır.