bugün

sözlük yazarlarının anıları

"Necati abi sen yarın benim dükkana uğra abi, enine boyuna konuşuruz. Merak etme hallederisss abi hallederissss..."

Arkamdaki masada oturan bir adam telefonda Necati abisine bunları söylüyor. Evet, oldukça basit cümleler ama bu cümleler benim için büyük bir kabusa, kasvete, felakete yol açıyordu. Çünkü arkamda konuşan kişi...

görsel

Evet, gollum'du. Yüzüklerin efendisi filminin gollum'u gelmiş, izmir'deki bir cafede telefonla konuşuyor. Sırtım ona dönük olduğundan kendisini göremiyordum. Muhtemelen sadece kilot vardı üzerinde. Filmden fırlayıp gelmiş olmalıydı; çünkü gollum, başka şekilde düşünülemezdi.

Arkadaşımı beklemek için bu Cafeyi seçmiştim. Cafede benimle birlikte sadece 5 kişi vardı. Hepimiz yalnız başımıza birer masaya oturmuştuk. 3 kişi benim görüş açımdaydı. Sadece gollum'u göremiyordum.

masalarda tek kişi oturduğu için cafede hiç ses yok. Fakat dakikalar ilerledikçe bir hareket de olmadığını fark ettim. Cafe sahibi herhangi bir sipariş de almıyordu, içerde bir müzik de açılmıyordu. Herkes ve her şey gollum'un Sesine hapsolmuştuk. Onu dinlemek zorundaydık. Sanki o Ne Zaman telefonu kapatırsa tüm dünya normale dönecek, dünyanın bütün canlıları kaldıkları yerden yaşamlarını sürdürmeye devam edecekti.

Ben de bu duruma alışmak zorundaydım. Arada bir cafe sahibine seslenip içecek bir şey isteyecek oluyorum ama çok geçmeden vazgeçiyorum. Görüş açımdaki 3 kişiyi gözlemlemeye çalıştım. Bunlardan ikisi erkek, biri kadındı. Sadece kadının yüzünü görebiliyordum. Erkeklerden biri bulmaca çözüyor, diğeri telefonda oyun oynuyordu. Kadın sadece düşünüyordu. Kendisini düşünmeye öyle vermiş ki bu dünyadaki işi düşünmekti sanki. Tüm varlığıyla düşünüyordu. Hayatımda ilk kez o an istemiştim bir insanın düşüncelerini tüm çıplaklığıyla okuyabilmeyi.

Vakit ilerliyor... Korku beni ele geçiriyordu. Oysa ben yıllar önce yaşadığım şiddetli böbrek ağrılarından sonra ölüm dahil tüm korkularımı yendiğimi düşünüyordum. Kalkıp gitmek, bu lanetli yerden kurtulmak istiyordum ama kalksam cafedeki herkes üzerime gelip beni orijinal yöntemlerle öldürecekmiş gibi hissediyordum. Dünyanın tüm düzenini bozmaya hakkım yoktu. Cafeye giren biri yok, cafeden çıkan biri de yoktu. Küçücük bir hareket olsa kalkıp hızlıca koşarak çıkardım belki.

Çocukluk yıllarımda tarladan karpuz çalarken yakalandığımı ve yaşlı bekçinin tüfeğin namlusunu başıma dayadığını, karşı mahallemizde oturan çingenelerle birlikte ateşin etrafında şıkır şıkır oynadığımızı, tuhaf otostop maceralarımı, bisikletle gezerken kaybolup bir köyde yaşamaya karar verdiğimi; ama polislerin gelip beni o köyden aldığını düşünürken bir polis girdi cafeye. "Tüm bu gerginliğin üzerine polis de nerden çıktı tanrılar aşkına?" diyordum kendi kendime. Yine de bir hareket gerçekleşmişti. Polis kimseye bir şey demeden cafenin lavabosuna girdi, çıktı. Yine tek kelime konuşmadan cafeden çıktı gitti.

Artık bir oyunun içinde olduğumu düşündüm. Galiba beklediğim arkadaş bana şaka yapıyor; ama bu kadar da güçlü bir şaka olamaz ki. Hadi şaka için diğerlerini ayarladı, polisi de ayarlayacak değil. Bir de o gün çocuğu hastaydı, şaka düşünecek halde değildir tabii. Yine de etrafıma bakıyorum kamera falan var mı diye. Yok.

evet, belki biraz da ben abartıyorum ama şu zincir çok ilginç: herkes masada tek oturuyor, gollum'un sesi dışında çıt yok, polis olayı, cafeye giren yok, cafeden çıkan yok, cafe sahibinden içecek falan isteyen yok !

arkadaşı arayamıyorum; çünkü konuşursam dikkat çekeceğim. bu yüzden mesaj yazıyorum ama görmüyor yazdıklarımı. dakikalar geçiyor... çişim geliyor ama işemeye de gidemiyorum.

artık karar vermiştim: 1 dakika daha bekleyeceğim, arkadaş gelmezse bir anda kalkıp koşarak çıkacaktım cafeden. Biraz komik bir görüntü olacaktı ama Olsun. 1 dakika geçti, ayağa kalkamadım.

ben o sırada ne yaptım, neler oldu tam olarak hatırlamıyorum. vücudum tuhaf tepkiler mi verdi ne oldu bilmiyorum. çaprazımda oturan o kadın geldi yanıma, su uzattı bana. "iyi misin?" diye sordu. o sırada arkadaş geldi. arkadaş gelince kadın tekrar kendi masasına geçip düşünmeye devam etti.

Yıllar sonra ayağa kalktım. arkadaş "otur biraz, bir kahve içeyim öyle gideriz." dedi.

sesimi biraz yükseltip "saçmalama" dedim, "hemen gidelim bu korkunç yerden."