bugün
- üstteki yazar gözünde nasıl canlanıyor10
- 13 yaşındaki kıza tecavüz eden 28 kişi14
- sözlük yazarlarının boy kilo ölçüleri9
- ayetullah hamaney'in mini etekli torunu15
- piknikçi grubun varoş olduğunu anlama yolları15
- erkekler seks yapamayacağı kadınla arkadaş olmaz11
- icardi190510
- evlilik yaşı kaç olmalıdır13
- anın görüntüsü19
- doğum gününde hatırlanmamak13
- kızların mesajlara geç cevap vermesi16
- icardi1905'in sözlüğü bozması15
- bik bik için diktiğim şort17
- ismet gurbuz 202413
- 19 mayıs 2024 galatasaray fenerbahçe maçı10
- anneler günü16
- elinin değdiği anı unutamıyorum 5 posta attım16
- en dindar özelliğiniz25
- serdar ortaç renault megane benzerliği8
- zall beceremiyorsan bırak git12
- ali koç9
- yorgun mermi10
- şizofreni11
- düşün ki o bunu okuyor9
- sözlükteki feyk hesap sahipleri tespit edilecek11
- bacağa kramp girmesi10
- 2024 eurovision şarkı yarışması13
- erkeklerin sadakatsiz olması20
- türkiye den soğuma sebepleri11
- erkekler götünüze değil yaptığınız pastaya bakar15
- arkadaşlar sizce bu yüzük nasıl15
- eloande ile evlenip sözlüğü huzura kavuşturmak8
- uludağ sözlükte yazmanın hiçbir anlamı olmaması23
- fazla mastürbasyon yapan erkek9
- kimsenin okumadığı sözlükte yazar olmak11
- uludağ sözlük kapatılacak11
- 45 yaş üstü kadınların muşmulaya dönmesi10
- cami tuvaletinin paralı olması12
bir gün çalıştığım mekana bir suriyeli elektrikçi çağırdı patron. arızaya bakacaktı. böyle kumral, yeşil gözlü, yüzü tertemiz bir abimiz.
işini bitirdi geldi oturdu masaya. ben de ne zaman savaştan kaçmış bir suriyeli görsem gider konuşurum, sohbet ederim.
bu sefer de aynı şeyi yaptım ve nereden geldiğini sordum. "halep." dedi. "neden geldin?" dedim haddimi aşarak.
"vallahi savaş." dedi. içimden dedim ki "neden sahip çıkmadın vatanına? neden orda kalmadın?"
içimdeki sesi duymuş olacak ki telefonunu çıkarıp çocuklarının, suriye'deki evinin fotoğraflarını gösterdi. hayatımda gördüğüm en güzel, en şahane çocuklardı onlar. gözleri kocaman, yemyeşil. evinin bahçesine envai çeşit süslemeler, su fışkiyeleri yapmış. sohbetimiz ilerledikten sonra dedim ki "hiç yakınını kaybettin mi savaşta?" öyle durdu biraz.
soru, derinlerinde bir yerlerde yarasını deşmişti. "iki çocuk." dedi buruk bir ses tonuyla. "iki çocuğumu kaybettim."
esed'in bombardımanında kaybetmiş iki çocuğunu da. iki gün can çekişmiş çocuklar. sonra da evi bombalanmış, darmadağın olmuş hayatı. arada kalmış anlayacağınız. "ölen çocuklarının fotoğrafları var mı?" diye sordum, "yok" dedi. "dayanamıyorum."
bakmaya dayanamıyormuş.
başımdan aşağıya kaynar sular döküldü o an. dedim biz ne yaşamışız ki. bu insanları nasıl anlayabiliriz ki. o günden sonra suriye ve suriyeliler değişti benim için.
şimdi buralarda bilip bilmeden ya da çok bilinçli olarak atıp tutan genç arkadaşlarımı görünce bir başka üzülüyorum halep'e, halepli kardeşlerimize.
biz onların filizlenmiş tek umutlarıydık kim bilir. can çekişen yeşil gözlü çocukların tek umuduyduk belki de. ama görüyorum ki biz insanlığımızı; ideolojilere, mezheplerimize peşkeş çekmişiz.
vicdanımız da suriyeli çocuklarla beraber enkaz altında kalmış.
işini bitirdi geldi oturdu masaya. ben de ne zaman savaştan kaçmış bir suriyeli görsem gider konuşurum, sohbet ederim.
bu sefer de aynı şeyi yaptım ve nereden geldiğini sordum. "halep." dedi. "neden geldin?" dedim haddimi aşarak.
"vallahi savaş." dedi. içimden dedim ki "neden sahip çıkmadın vatanına? neden orda kalmadın?"
içimdeki sesi duymuş olacak ki telefonunu çıkarıp çocuklarının, suriye'deki evinin fotoğraflarını gösterdi. hayatımda gördüğüm en güzel, en şahane çocuklardı onlar. gözleri kocaman, yemyeşil. evinin bahçesine envai çeşit süslemeler, su fışkiyeleri yapmış. sohbetimiz ilerledikten sonra dedim ki "hiç yakınını kaybettin mi savaşta?" öyle durdu biraz.
soru, derinlerinde bir yerlerde yarasını deşmişti. "iki çocuk." dedi buruk bir ses tonuyla. "iki çocuğumu kaybettim."
esed'in bombardımanında kaybetmiş iki çocuğunu da. iki gün can çekişmiş çocuklar. sonra da evi bombalanmış, darmadağın olmuş hayatı. arada kalmış anlayacağınız. "ölen çocuklarının fotoğrafları var mı?" diye sordum, "yok" dedi. "dayanamıyorum."
bakmaya dayanamıyormuş.
başımdan aşağıya kaynar sular döküldü o an. dedim biz ne yaşamışız ki. bu insanları nasıl anlayabiliriz ki. o günden sonra suriye ve suriyeliler değişti benim için.
şimdi buralarda bilip bilmeden ya da çok bilinçli olarak atıp tutan genç arkadaşlarımı görünce bir başka üzülüyorum halep'e, halepli kardeşlerimize.
biz onların filizlenmiş tek umutlarıydık kim bilir. can çekişen yeşil gözlü çocukların tek umuduyduk belki de. ama görüyorum ki biz insanlığımızı; ideolojilere, mezheplerimize peşkeş çekmişiz.
vicdanımız da suriyeli çocuklarla beraber enkaz altında kalmış.
güncel Önemli Başlıklar