bugün

engelli bir kızla sırf sevabına sevişmek

tüm engelleri aşmaktır. kişinin vicdanıyla kendisi arasındaki son engeli de yıkıp geçmesidir aynı zamanda.

düşünsenize; güzel, alımlı ve taptaze genç bir kız karşınızda duruyor ama tekerlekli sandalyeye mahkum. gözlerinizin içine öyle manalı bakıyor ki, adeta al beni götür buralardan der gibi bir bakış...

sizi arzuladığı 2 km öteden anlaşılabilecek masum ve bir o kadar da ihtiraslı gözler ama ihtirası yalnızca bulunduğu odanın duvarlarını tırmalayabiliyor. çünkü mahkum bir şeylere, bir yerlere. mahkum bulunduğu odaya. ve o odada son veriyorsunuz mahkumiyetine. özgür bırakıyorsunuz, azad ediyorsunuz, beraber koşuyorsunuz sonsuzluğa.

daha nasıl yapılabilir ki fedakarlığın net tanımı?