bugün

perfect

muhtemelen birçok insan için geçtiğimiz yüzyılın en rüküş dönemiydi seksenli yıllar. henüz bilgisayar ve sanal dünyanın esareti altına girmemiş, çocukluğunu sokakta yaşayabilen son neslin mavi beyaz kadife kısa pantolonlu veletleri; iki taş arasını kale yapıp saatlerce top peşinde koşturanlar ve diğerleri gibi futbolla fazla alakası olmayıp, kitaplardan başını kaldırabildiği anlarda vaktini atari salonlarında heba edenler... atari salonları ile haşır neşir olan akranlarım bilir, dönemin yegane eğlence unsurlarından olan bu mekanların en gözde oyunlarından biriydi street fighter. iki elin parmakları sayısını geçmeyen karakterlerden birini seçer, oyunun sonuna kadar hepsini tek tek dövüp şampiyon olmaya çalışırdık. geleceğin büyüklerinin şiddete olan tutkusu çocukluk yaşlarından itibaren beslenmiş olurdu böylece. dünyanın dört bir yanından seçmece dövüş karakterlerinin toplandığı bu oyunu oynarken her round bitiminde kazanmış olmak yetmezdi bazıları için. işte bu delişmen oyun tutkunlarının gerçekletirdiği zaman büyük bir kumandan edasıyla böbürlenerek etrafını saran diğer çocuklara caka sattıkları olaylardan en mühimi de hiçbir hamle yemeden enerji çubuğunu başladığı gibi sonlandırarak karşı tarafı yenebilmekti. hele ki rakip makinenin başında yenilginin verdiği öfkeyle dişlerini sıkarken seçtiği karakteri renkli pikseller dünyasında acı içerisinde kıvranarak yere düştüğünde duyulan söz yok muydu; perfect! o yaşlarda bir çocuk için yaşanabilecek en muhteşem hazlardan biri bu olsa gerek.