bugün

ben bu yazıyı öylesine yazdım

Geçmişin gizlerinde küçük bir çocuk yaşarmış..
Tatlı, sevimli ama biraz huysuz bir çocukmuş..
Oyun oynamayı, koşmayı en çok da hayal kurmayı severmiş..

Rüyaları da vazgeçemediği bir eğlenceymiş, içinde yalnızca masum anları barındıran koca bir dünya..

bembeyaz bulutlarda sonsuz huzurla kaplı bir dünya..
Çocuk yaşıtları gibi büyümeye başlamış yavaş yavaş..
Zaman geçiyormuş işte..
Çocuk büyümüş kocaman güçlü bir bedende kırılgan, hassas bir kalple çocuksu düşleriyle yaşıyormuş..

Derken bir gün güzel bir kıza vurulmuş..

Daha öncekiler gibi hoşlanma sanmış ama bu sefer cidden tutulmuş..
Gittikçe ona doğru çekiliyor, kendini onda buluyormuş..
Kız okadar güzel konuşuyormuş ki çocuk kızın karşısında zaman zaman donakaliyor ,yutkunuyormus..
Ama bu engel değilmiş, hep yanında olmaktan onu tanımaktan vazgeçmiyor yanında olmaya çalışıyormuş..
Hayalleriyle bir olabilecek kızı buldum diye seviniyormuş ..
Şans meleği,gecesi,gündüzü,güneşi,hüznü yani ismiyle yağmurunu bulmuş..
Yağmuru sevmiş çok hemde çok sevmiş ama yağmuru onu sevmemiş..
Sevmiş gibi yapmış..
çocuğu değilde çocuğun onu sevmesini,ona sırılsıklam aşık olmasını sevmiş..
Çocuk ne yapacağını şaşırmış ama sevdiği için yılmamış direnmiş gözlerine hep uzun uzun bakmış..