bugün

18 mart

hala oralarda, toprağın yarım metre altından, elle kazınca hani, insan kemikleri ve şarapnel parçaları çıktığını söylerler..

kuin elizabet ve seyit onbaşı hamasetine girmeden anlatılabilecek olmasından çok uzaklaşıldı belki de..

ingiltere donanması o zaman geçemedi, lakin hemen sonra gelip bir tek mermi atmadan, istanbul boğazına demirledi, beyoğluna bayrağını filan çekti..

ve hiç gitmedi tabii ki sonra, gemilerini alıp gittiğınde bile..

dolçe gabana imitasyonu, pullu kotların içine, söylemeden geçemeyeceğimiz ki önemli olduğundan, "tanga" giyen ve

ne ümmet ne birey olma konusunda iki arada bir derede kalmışlıktan kurtulamamış ve böyle bir kurtulma sorununun olduğundan bi haber, bir insan tipolojisi oluşturulmasında, sabırlı ve belki de saygıyı hakeden bir çalışma içinde oldu,

cumhuriyet, kendi insanlarını yetiştirme konusunda acz içinde olduğundan değil,

insanlarının doğası bunu reddettiğinden, mayasında olmadığından oldu tüm bunlar..

üzerinde güneş batmayan krallık, hani şu kazandıkları savaşların mağluplarına kıçlarını öptürmekle meşhur,

hiç bir yere gitmedi... ne hindistandan, ne arabistandan, ne de buralardan işte..

iplerini elinde tuttuğu kuklasına, iplerini elinde tutabileceği kuklalar yaratarak devam ediyor artık...