bugün

yürümek

ayakların özgürlüğe kavuşmasıdır yürümek. doya doya saatlerce... eğer bir başınaysa olay, çok güzel fırsattır bedenin fütursuzca konuşması için.
ankara sevilecek bir şehir olmasa da yürümek onu bile güzelleştirir sonu belli olmayan zaman aralığı boyunca. kızılaydan tunalıya tunalıdan dikmene ordan ayrancı tekrar kızılay derken, bir gazla bahçeliye, ha gayret diyerek bakanlıklara ve şunun şurasında ne kaldı sözleriyle çiğdeme kadar yürümek hiç görülmeyen detayları bir bir ortaya çıkarır. şeytan ayrıntıda gizli ise, her zevkin de içinde şeytan bulunduğuna göre çok keyifli dakikalar bekliyor demektir. 3 saatin içine fotoğraflar doldurmak hem kısa molalar sağlar zorlu yolda hem de günü sadece anılarda kalmaktan kurtarır uzun süre boyunca. elbet müzik daim yoldaş olacaktır, havanın da yağmur yağmadan önceki tam kıvam hali istenen duygu yoğunlğunu sağlamaktan başka güneşin yakıcılığından kurtaracaktır.
yürümek; bir yere yetişme çabası olmadan, amaçsızca, delicesine uzun uzun, kafa dinletir insana. başkalarında kurtulmayı sağlayan sayılı zamanlardan biridir. tek bir kişi vardır o da iç sestir. zaten normalde konuşmadan duramayan o geveze, bu sefer fikirlerini kimsecikler karışmadan istediği gibi ve tam yerine oturacağını bilerek dile getirir. iş yorgunu güç yorgunu, memleket yorgunu, düşünme yorgunu, arkadaş yorgunu kısaca hayat yorgunu bünyeye sıkmadan ama hiç susmadan akıl verir de verir, arkadaşlığı pek iyidir, çünkü içerde bir yerlerde neler olduğunu en iyi bilendir. yürümek, bu otomatiğe bağlamışçasına konuşan canlı makineye sonsuz jeton sağlamaktan başka bir şey değildir.
darısı iç sesin istanbul sokaklarına salınacağı günlere...