bugün

yedi yaşındaki kızı erkek hoca okutamaz

vesile ederek ibni battuta'nın ve evliya çelebi'nin anadolu anlatımları arasındaki farka dikkat çekeceğim hezeyandır.

ibni battuta anadolu'yu orhan gazi döneminde gezmiştir. öve öve bitiremez. fakat şaşırdığı bir durum vardır: kadınlar erkeklerden kaçmamaktadır!.. kaçmak ne kelime, misafir edildiği evlerde kadınlar kendisine hizmet etmekte, hatta bazıları giderken sarılarak uğurlamakta, arkasından gözyaşı dökmektedir. hayır, asla bir ahlaksızlıktan söz etmez. tam tersi anadolu halkının diğer halklardan çok daha ahlaklı ve sevecen olduğunu ballandıra ballandıra anlatır. fakat dindar olduğunu gördüğü kadınların bu tutumuna bir türlü anlam veremez!..

ibni battuta'dan 300 yıl kadar sonra hem anadolu'yu, hem rumeli'yi, hem arabistan ve mısır'ı, hem de bazı yabancı ülkeleri gezen evliya çelebi'nin anlatımları ise tam tersidir. tüm kadınlar çarşaflıdır. çarşaflı oldukları halde, anadolu ve rumeli kentlerinin kahir ekseriyetinde çarşıya pazara çıkmaları bile yasaktır. bazı yerlerde gündüz vakti ortalıkta dolaşan kadınların katledildiğini memnuniyetle anlatır. kadınlar akrabalarına bile gece vakti ellerinde fenerlerle, kocalarının eşliğinde gitmektedir. değil gündüz vakti ortalıkta dolaşan kadınlar, güzel oğlanlar bile tehlike altındadır... yani 300 yıl içinde köprünün altından çok sular akmış, aşağılık yobazlar kültürümüzü değiştirmişlerdir.

fakat gördüğü avrupa ülkelerindeki ve osmanlı egemenliğinde yaşayan hıristiyanlardaki durum bambaşkadır. kadınlar çarşılarda, pazarlarda tezgahtarlık yapmaktadırlar.

şimdi, bir tarafta, dede korkut hikayelerinde de anlatılan öz kültürünü inkar eden, üretim gücünün yarısını yok eden bir toplum, diğer taraftan kadını, erkeği birlikte çalışıp, işleyen bir toplum. bunlardan ikincisinin başarılı olmasında şaşacak ne var?

atamız sayesinde öz kültürümüzü tekrar bulduk. kıymetini bilelim...