bugün

seriatin kestigi parmak

Kendi hayatıma dair detaylara baktığım zaman çok çocukça buluyorum lan kendimi.

Sıradan yazayım:

*mütemadiyen plaka-marka-model şeklinde arabaları ezberliyorum. Garip bu takıntı. Böyle bi araba gözden kaçırsam sanki o araba patlayacakmış gibime geliyor. Hep şöyle bi hayal kurardım küçükken:

Polis gelsin, şöyle bi araba buradan geçti mi? Diye sorsun ben de evet geçti, bmw 3.25 d 1997 model sedan. Plakası 06 asy 1722, sürücüsü lacivert kazaklı 35 yaşlarında top sakallı birisiydi. Yan koltukta da 20 yaşlarında siyah polar giymiş bir genç oturuyordu. Şoför izmirli yanındaki antepliydi. Arabanın sağ tekerleri fazla inikti. Muhtemelen 25 kg lik parça tesiri artırılmış C4 vardı diyebileyim. Yani gördünüz mü olayı.  Böyle önemli bir kişi olmak istedim hep. O bilgiyi verebilecek tek kişi olmak istedim. Yıllarca arabalara Bombacı arabası gözüyle bakarak tespitler yapmaya çalıştım. O günlerden kaldıysa demek ki, halen plakaları ezberlerim. Bazen arkadaşlar ismini söylediği adamı hatırlamadığım zaman arabası hakkında detay verirler, hemen hatırlarım.

*el analizi yapmaya çalışırım. Kişileri ellerinden tanımaya çalışırım. Bunun için bir çok site karıştırdım ve detay çalıştım. Elinin dışını gördüğüm adamı %90 doğru analiz ederim. Otobüslerde falan tüm erkek ahalisi ya karı kız keserken veyahut kulaklıktan son ses kulak zarına tecavüz ederken ben milletin eline bakarım. Demire veya koltuk sapına veya yukarıdan sarkan tutma plastiklerine gözlerimi kilitler insanları analiz ederim.

"Hmmm uzun parmakları var, tırnakları ete gömülü değil. Elinin derisi ince, bileği ince..." falan filan derken baya baya her şeyi tahmin edebilirim. Sigara içki kullanıyor mu, boyu uzun mu kilolu mu, mesleği fiziksel çaba gerektiriyor mu, dövüşe yatkın birisi mi, gamsız birisi mi, hassas birisi mi, hasta mı derken baya detay görürüm ellerde.

*yüz okumaya çalışırım. Insanların yüzünde gerçekten acayip ayrıntılar gizli. Bu sözlükte sadece profil fotoğrafını gördüğüm bir kişinin hakkında bile bir yorum yapabilirim. Bunları sağdan soldan okumadım asla. Ha ilgimi çeken yazılar okudum bu konular hakkında ama bendeki aşinalık tamamen kişisel merak ve daha fazla insanla muhatap olmaya bağlı gelişen bişey. Yuvarlak bir sayı verecek olursam ~3000 kişi ile bir şekilde gece gündüz aynı ortamda kaldım sayılır. Yani Merhaba Merhaba değil ha. Sakın öyle anlaşılmasın. En az 1 yıl beraber yeyip içmişimdir bu 3000 kişiyle. Bu da bu merakımı ve saplantımı destekledi.

*kitap karıştırma ve satın alma merakı. Bu da garip bir psikoloji. Okumak için oturup zaman geçirmek gereken kitaba detaylı biçimde uzun uzun bakabilirim. Aralardan okurum, bir sayfa sonrasını tahmin ederim. Kitabın basıldığı şehre, kaçıncı Basım olduğuna falan iyice dikkat ederim. Hepsini aklımda tutmaya çalışırım. Bi de kitap satın alırım çokça. Bir çok kitabımın kapak içinde "sp" yazar. "Son param ile aldığım kitap" demektir o. Üzerimdeki son parayı kitaba yatırıp kadıköy den emanet yol parası ile Sarıgazi ye gitmiştim kaç kere. Alkım Kitabevi beni çok parasız koydu istanbul da.

*alışkanlıklarımı asla değiştirmem. Asla ama. Her gün Behzat Ç den bir bölüm izlemeye alıştım mesela. Mutlaka izlerim. Ezbere bilsem de salak gibi oturur izlerim. Rituel edinme huyum var sanki. Mesela tırnaklarımı haftanın aynı günü keserim. Şampuan olarak teey çocukluğumdan kalma "göz yakmayan dalin" kullanırım. Değişim en büyük düşmanım. Rejimi muhafaza etmek en huzur verici şeydir benim için. Sözlüğe girip yapacağım şeyler bellidir. "Salih, iso, burcu, rami, deniz, Apo, irem, falanca ve filanca" ne yazmış onlara bakarım kesin. Sonra aldıkları oylara bakarım. Ne demişler ve ne tepki almışlar. Bundan sonra kendi mesajlarıma falan bakarım. Onlara cevap yazarım. Her yazana muhakkak cevap yazarım. Bana mesaj atan insanı severim. Yazdıklarını okurum. Sözlüğe ne zaman geldiğine bakarım. Siyasi görüşüne, etnik kökenine, yaşına, cinsiyetine ve sair bilgilere dair detaylar ararım yazdıklarında. Bu alışkanlığı asla değiştirmem.

*Stalker olacak merak bende mevcuttur. Her boku bilmek isterim. Insanlara oltalar atarım. Zeki olmaya çalışırım. Hep görülmeyeni görmeye çalışırım. Bir adım önde olmak isterim her şeyde. Tecrübe olsun diye saçma salak işlere girerim. Ileri derece gastrit olan birisi nasıl sıçıyor diye tuvalet dinlemişliğim bile vardır lan. Bilmek isterim. Pratik bilgilere sazan gibi atlarım. Bir insanın neleri merak edeceğini bilmeyi çok isterim. Ne düşündüğünü bilmeyi çok isterim. En çok da zamana hükmetmek isterim. Geri alabileyim, durdurabileyim isterim. Zamana olduğu kadar mekana da takıntı gösteririm. Aynı anda yüzlerce yerde olmak isterim. Telefonun iki ucunda da bulunmak isterim.

* dışarıdan kendime bakarım. Yürürken acaba şu lamba beni nasıl görüyor diye düşünmeden edemem. Mesela bir direksiyon nasıl araba sürdüğümüze bakıp gülüyordur kesin diye düşünüyorum bazen. Veya bir ayakkabı Bağcığına nasıl görünüyorum ki lan. Düşünsenize arada pantolonun paçası görüş açınızı engelliyor. Karşınızda bir gömlek eteği. Onun da Üstünde bir burun. Bazen adam eğilip yanınıza tükürüyor ve 43 numara iskarpin ayakkabısı ile asfalttaki Kum zerreciklerine yayıyor o sıvıyı khırrt khırt diye... veya izmarit atıyor, sonra yolun kıyısına doğru tepiyor yine aynı 43 numara iskarpin ile ezdiği izmariti. Acaba beni nasıl görüyorlar diye merak ederim.

Tanrı da merak ediyordur diye düşünürüm sonra. Tanrı olsam bir insan suretine girmek istesem neyi tercih ederdim acaba diye düşünürüm. Herkese potansiyel tanrı gözüyle bakmaya başlarım. Yüssüklerin efendisindeki göz gibi bir göz lazım bana. Ya da tanrıların gücü lazım. Tek ilaç o bana. Çünkü güç merakımın nihayeti yok. Tanrı olsam biter belki o merak.

*el hareketlerim olsun isterim. Sadece arkadaşlarımın anladığı değişik ve basit el hareketleri. Küçücük bir el hareketiyle çok şey anlatmak isterim. Sesleri gereksiz kılmak isterim. Sessiz bir müzik yapılacak olsa bu nasıl olurdu acaba diye aklıma gelir. Resimlere ve kişilere şarkı muamelesi yaparım bazen. Kimisi hande Yener olur, kimisi Massive Attack olacakken direkten dönmüş dilberay... Her şeyi başka bir zemine uygulamayı kafamda kurarım. Mesela "sıvacı malası" veya "çöplüğe gelişigüzel atılmış bir ayakkabı teki" enstrüman olsa hangi ses çıkardı acaba diye düşünürüm.

*halılara bakarım. Parke taşlarına, el çantalarına, dolap kapaklarına bakarım.

--intihar etmek isteyen bir doğalgaz zerresi nasıl en uygun yeri gözlemek isterse ben de en uygun ölünecek yerlere bakarım. Favori listemde en üst sırada bir sarayın mutfağı var. Cinayetimin zanlısı olacak kişiler hep karmaşık. Her türden insan var. Chef de cuisine de var, turp getiren hal toptancısı da var.

Lise terk bir oto tamircisi bulacak mesela benim cesedimi.

Bir halıya sarılı olarak yolun kıyısında olacağım. Ve ben halının desenlerini ezbere bileceğim.

Cesedimi atan arabanın Plakası da hafızamda olacak. Sorarlarsa şak diye yapıştıracağım cevabı.

Halıya sarılı bedenimi attıkları sokak lambasını da tanıyor olacağım. Bana devamlı bakan Lamba o olacak.

Ve atıldığım çöplükte yanıbaşımda duran o ayakkabı teki de orada olacak. Bana keman introsu çalacak en derinlerde bir yerden.

Ellerime ve yüzüme bakan otopsi memuru sigara içtiğimi, milliyetçi olduğumu, Ankara ayazında kavrulmuş Ellerimi ve aslında dövüşe meyilli birisi olduğumu aklından geçirecek. 

Evet evet. Saplantılarımın en güzel açıklamasını cesedimi intikal ettirdikleri Behzat ekibi bilecek. Değerini onlar bilecek aklımın kıvrımlarında gezinen stalker şeytanın.

Ancak Sadece bu yazıyı buraya kadar okuyan deliler bilmeye hak kazanmış olacak ölümümün tüm sırrına ermeyi.

Selametle.

Eğlenceniz daim,
sevgiliniz kuduruk olsun.

/ seriatin kestigi parmak /