bugün

bağdat

yağmur ayları yine içimde,

tozun dumana karıştığı, kan kokan, (petrol olup yapışan), kaos satan/kokan ekim yağmurları.

--dönüp bakıyorum; sol yanımda kulaklarını tıkayan çocuklar.
-----bombalar yağıyor siyah dudaklı çocukların şehrine----

kelebekler renklerinden oluyor.
raflara kaldırılıyor parantezli ellerim. --kelepçeliyorum bende yol ortasında vurulan çocukların gözlerine!

uçmuyor siyah dudaklı çocukların şehrinde kuşlar, çünkü kanatları kırılmıyor çelik yağmur bulutu uçakların.

--dönüp bakıyorum; sağ yanımda karamsar bir güneş yükseliyor -enkaz yığınının içinden-. dört duvar gri gökkuşakları.

çıkarıyorum ceplerimden saklı gözlerimi, ağlıyorum paslı demirlerin üzerinden...
yağmur olup düşüyorum yangın yüreğinize.

siyah dudaklı çocuklar; alnınızdan öpüyorum

(umutlarınızdan geriye (kal)an ne varsa, ellerinden öpüyorum, ayaklarından...)