bugün

sözlük yazarlarının itirafları

çok hakkımız varmış gibi, sevgiden ve sevgisizlikten konuşuyorduk.
oysa ki aramızdaki sadece bir tarafın diğerini sevmesinin veya sevmemesinin karşı tarafa herhangi bir şey ifade etmediği ilişkilerden biriydi, bugünlerde herkesi nasıl seviyorsak öyle seviyorduk birbirimizi; ne kadar soğuk, ne kadar samimiyetsiz ve kadar çıkarcı olabilirse o kadar. dahası ikimiz de farkındaydık; geçmişte sevdiklerimize ihanet etmiş, gözümüzü kırpmadan aldatmış, gözlerinin içine bakarak yalan söylemiştik. suç ortağımızın tenine dokunur dokunmaz da kaybetmiştik diğerlerinden sevgiyi, adaleti ve doğruyu talep etme hakkını. ve tabi ki yalnızlık onların kalbini paramparça etme pahasına işlediğimiz suçun kefaretinden başka bir şey değildi. yalnızlığı da, ihanetimiz ne kadar ağırsa o kadar ağır ve kahredici biçimde hissediyorduk tüm duyularımızla.
o an hissetmediğimiz; ama suçu işlediğimiz anda ömrümüzün geri kalanını cehenneme çevirmek üzere gelip kalbimize yerleşen ağırlığı, kararmış ruhumuzla her şeyden habersiz zavallıların yanında uyuduğumuz rahat uykuları bir türlü unutamıyor ve sanırım bu yüzden bu kadar çok içiyor ve sadece alkole boğulmuşken kurabiliyorduk, ayıkken kurmaya utandığımız; insanlığımıza, umutlarımıza ve sevgiye dair uzun cümleleri.