bugün

spartacus

köleliğin en zor şartlarını maden ocaklarında ölümüne çalıştırılırken tecrübe eden spartacus, diğer köleler gibi hayatının yine aynı maden ocaklarında son bulacağına inanıyordu. çünkü orası, girenin asla çıkamadığı, erken ölenlerin şanslı kabul edildikleri kadar ölümcül bir yerdi. günde belirli saatlerde su ve az miktarda yiyecek verilen tüm köleler, aralıksız olarak gün boyu çalıştırılıyordu. her şeye rağmen güçlü kalmaya çalışan spartacus'un kaderi, yine orada çalışan bir başka köle david tarafından değiştirildi. bir gün, roma'nın en ünlü arenasının sahibi bir tavsiye üzerine gladyatör almak üzere o maden ocaklarına geldi. çalışmaktan bitap düşmüş köleler arasında gözüne en çarpan kişi yahudi david olmuştu. idarecilere rüşvet vererek ucuz yoldan gladyatör elde etmeyi hedefleyen arena sahibi, david'in bir arkadaşının daha yanında alınması konusundaki ısrarlarını mecburen kabul etti. spartacus, oradan kurtuluşunun david'in sayesinde olduğunu hiç bir zaman öğrenemedi. arena sahibi aslında spartacus'ı hiç sevmemişti. kendinden fazla emin hali ve ölümden korkmayan bakışlarıyla karşısındaki insanda saygıyla karışık hayranlık uyandıran birisiydi ve galiba onu kıskanmıştı. ileride başına bela olacağını bilseydi o gün ikisini de o madenlerde ölüme terkedebilirdi. ne yazık ki bunu ancak zamanla anlayacaktı.

gladyatör okulunda her şeyi hızla öğrenen spartacus ve david, kısa sürede dövüşlerin en aranan isimleri oldu. özellikle trakyalı oluşunun verdiği doğal yeteneklerle spartacus her dövüşte mutlak bir üstünlük elde ediyordu. uzun süre gladyatör okulunda barışçıl bir ortamda yaşadılar. bir gün, arena sahibi bu işe son verip yeterli parayı kazandıktan sonra nil nehri kıyısına yerleşmeye karar verdi ve roma'nın ileri gelenlerinin yaptığı muhteşem teklifle arena işine son verme kararı aldı. teklife göre en meşhur 4 gladyatör, 2şerli ayrılarak birbirleriyle dövüşecek, galip gelen ikisi de kendi aralarında dövüşeceklerdi; fakat ölümüne. arena sahibi her şeyi göze alarak bu oyunu kabul etti. biliyordu ki bu ölüm oyunu arenanın sonu demekti. kendisine teklif edilen oldukça yüklü miktardaki parayı kabul ederek gladyatörlere durumu anlattı. spartacus, yakın arkadaşı olarak gördüğü draba iledövüşecekti. doğrusu onu öldürmeye kıyamazdı; fakat sevgili karısı varinya o gece draba'nın konuşmalarını duymuştu ve kocasına draba'nın kendisini öldürmek üzere arena sahibine söz verdiğini anlattı. draba'nın afrika'da yaşayan ailesi ve çocuklarına kavuşma hayalinini gerçekleşebilmesi için bu dövüşten galip gelmesi gerekiyordu ve öyle yapacaktı istemese de. bu plan arena sahibinin de işine yaramıştı, çünkü o da spartacûs'un karısı varinya'ya göz koymuştu. her nedense bu kadın ona çok çekici geliyordu. normalde gladyatörlere vereceği kadınların önce kendisi tadına bakardı. fakat varinya buna izin vermemiş, kendini öldürecek kadar saldırmıştı ona. duruma kızan arena sahibi, onun hakkından yalnızca spartacus gbi sert bir ekreğin geleceğini düşünmüştü. ama durum umduğundan farklı oldu, spartacus ve varinya sanki birbirleri için yaratılmış gibi uyumluydu. neyse, spartacus öldükten sonra varinya nasılsa ona kalacaktı, önemli olan buydu.

dövüş günü ne olduysa olmuş, tam da spartacus'un ölüme boyun eğdiği anda crixus adlı gladyatörün öncülüğünde arenada isyan çıkmıştı. bu sayede tüm gladyatörler kaçmış, arenaya aslanları ve yırtıcı hayvanları salarak ortalığı velveleye vermişti. bütün önlemleri alarak kaçma planları yapan spartacus, vezüv dağına çıkmayı önerdi ve kendisiyle birlikte 77 gladyatör ve pek çok kadın çocuğuyla onlara katıldı. grubun lideri aslında crixus'tu, fakat spartacus'un daha sakin yapılı oluşu ve herkesi etkileyen konuşması liderlik koltuğunun yer değiştirmesinde önemli bir etken oldu. grubun tüm sorumluluğu onun üzerindeydi ve sonu belli olmayan bir yolda ilerlemeye başladılar. çıkarılan isyan sonradan çok büyük olaylara neden olacaktı. daha önceden de gerçekleşen köle isyanlarının nasıl sonuçlandığını hepsi çok iyi biliyordu; fakat o okulda ölmektense özgürce ölmeyi tercih eden gözü kara köleler, artık geri dönmeyi düşünmüyordu. vezüv dağı onlara savunma için mükemmel bir olanak tanıyordu. nasılsa romalı askerler dağın dik yamaçlarını geçemezlerdi, hem cüret etseler dahi yukarıdan gelecek olan saldırılarla her şekilde alt edilirlerdi. bir sorun vardı yine de, dağın tepesindeyken yiyecek ve su sıkıntısı çekeceklerdi. neysek ki her şeyin hakimi olduklarına inandıkları jüpiter onlarlaydı. her sıkıntı zamanla aşıldı. dağın eteklerine kamp kuran roma ordusu vur-kaç taktiğiyle ve bölgede bulunan fillerin de saldırılarıyla alt edildi. bu, tüm kölelere umut vermesine veriyordu; ama asıl roma ordusunun yenilmezliğini hepsi adı gibi biliyordu.

vezüv dağından kurtuldukları zaman artık yeni bir hedefleri vardı; güneş ülkesini kurmak. bu ülkede asla kölelik olmayacaktı, asla cinayet işlenmeyecekti. herkesin eşit hak ve özgürlüklere sahip olacağı bu ülkede sadece güzel şeyler yaşanacaktı. ve neredeyse hepsi de bu umuda inanıyordu, aralarındaki bir hain hariç. spartacus onun kimliğini saptamıştı; ama bunu kimseye söylememişti. hatta aklını kullarak o haine yanlış bilgiler verdi ve roma'yı yanıltarak savaşlarda başarılar kazandı. yine de hepsi adı gibi biliyordu bu başarıların çok sürmeyeceğini, çünkü roma ordusuyla yapılacak meydan savaşının kazanılma olasılığı hiç yok gibiydi. 60 binleri bulan köle ordusu düzensizdi, ellerindeki silahlar roma ordusuna kıyasla çok daha azdı ve çoğunluğu basit köylülerden oluşuyordu. ayrıca bu ordu bir çok milletten insanı bir arada bulunduruyordu. ve her milletin de kendi lideri vardı. spartacus, aldığı kararları bu liderlere bildiriyor, onlar da kendi gruplarına aynı şeyi iletiyordu. fakat spartacus'un lidrliğini hazmedemeyen velideri olduğu galyalı grup tarafından sık sık kışkırtılan crixus, alınan ortak kararlardan bağımsız hareket ederek onları zor durumda bırakıyordu. ve meydan savaşında yine galyalıların tutarsızlığı yüzünden yenildiler. ayrıca ünlü komutan crassus'un da bu savaşın kaybedilmesinde büyük rölü vardır. spartacus, bu meydan savaşında her türlü yolu denemesine rağmen dört bir taraftan da kuşatılmış olmaları ve galyalıların ordudan bağımsız hareket etmeleri savaşın kaybedilmesine neden oldu.