bugün

divan edebiyatı

her ne kadar insanlara ilk bakışta doğrudan divan şiirini çağrıştırsa da nazım ve nesrin iki koldan yürüdüğü, derin mânâlara sahip bir edebî anlayışlar bütünüdür. ille de konumlandıralım bunu bir yerlere sıkıştıralım diyenler için islamiyet sonrası türk edebiyatı başlığı altındaki iki koldan birinde inceleyebiliriz divan edebiyatını.

islamiyet sonrası türk edebiyatı'nın diğer kolunda da halk edebiyatı yer almaktadır. bu iki farklı edebiyat, edebiyat tarihlerinde birbirinden çok farklı olarak anlatılsa da aslında aralarındaki en büyük fark hitap ettiği 'zümre'den çok muhtevası ve şeklindedir.

nazım ve nesir olmak üzere iki koldan ilerlediğini daha önce de belirttiğim divan edebiyatında mânânın esrar perdesi söz sanatlarıyla aralanır, aliterasyonlar ve asonanslarla ahenk yakalanır, kimi zaman ilahi, kimi zaman da beşeri aşkla mutlak olan sevgiliye yakarılırdı. her zaman sevgiliden bahsedilmez, kimi zaman memleket meseleleri yatırılırdı sondan başlayan sarı sayfalara... 40 gün 40 gece süren düğünler dernekler anlatılırdı mübalağayla, gezilen dolaşılan şehirlerden bahsedilirdi hayretle karışık hayranlıkla, tarihler düşürülürdü devrin önemli olaylarına, mersiyeler, medhiyeler, peygamberi öven naatlar ve daha neleer neler...

hepsinin damakta kalan kırmızı şarap tortusu gibi bir tadı vardı; hepsi hem rengarenk, hem de siyah beyazdı; hepsi hayattan alındığı kadar aynı zamanda hayatın dışında kalandı...

(bkz: geçmiş zaman olur ki)