bugün

öğrenci yurdunda karşılaşılan ilginç tipler

yurtlarda kalan herkesin karşılaştığı insanlardır.

bizim yurtta da çok ilginç insanlar vardı elbette. kişilik olarak marjinalliğin sınırlarını zorlayanlar mı, sapıklar mı, reisler mi.. ne ararsan vardı yurtta. ama öyle biri vardı ki bu zamana kadar ne böyle bi insan duymuştum ne de böyle biriyle karşılaşmıştım.

efendim bundan 3 yıl önce yurtta kalırken oda değiştirmiştim. yeni geçtiğim odadaki arkadaşlarla çok çabuk kaynaştım, sevdim elemanları. ama biri vardı ki geldiğim günden beri alışamadım adama.

bu adam öyle biri ki 24 saat bizim odada takılıyo. oda zaten 3 kişilik ama bu elemanla birlikte resmen 4 kişi yaşıyoduk. abartmıyorum adamın bütün eşyaları bizim dolabımızda eşit şekilde dağıtılmış olarak duruyodu (hakkaniyetlidir de yüzsüz). laptopu bizde, kitapları bizde. bu kadarla da kalmıyo bizim odada yıkanıyodu. bi de bu çakalın yüzünden duş sırası beklerdik. kovuyoduk pezevenki, adam oda da kimseyi tanıyorum, sorun olur deyip yine bizde yıkanırdı. len ne sorunu olacak senin odan orası. ama kendi odasındaki adamlarda alışmış tabi 2 kişi kalmaya ben olsam da ağız burun kıvırırdım.

ya bu adam o kadar yüzsüz ki o da arkadaşlarını tanımıyodu. sadece yatmaya gittiği için geceleri elemanları uyurken görüyodu. isimlerini, bölümlerini bilmediği için elemanlara memleketleriyle sesleniyodu ipne. bolulu ışığı kapatır mısın? gümüşhaneli kapıyı kitleme? şeklinde gayet samimiyetsiz bir ilişkileri vardı.
yüzsüzün tanımı adam. odaya gelirken gece acıkırız diye bişeyler alırdık. bu hayvan bırak paketi, poşetten çıkarmadan öğütürdü. burslarla yaşıyodu bide, bi kaç şirketten ve hem akp hem de chp den burs alırdı. para yattıktan 2-3 gün geçmeden harcar, geri kalan günlerde de yurttaki beleş sabah kahvaltısı ve akşam yemeğiyle yaşardı. 2 öğünle 90 kiloluk bünyeyi çevip çevirdi odamızın direği*.
bi de biz bu adamın adamın odasını bilmezdik. abartmıyorum ikinci dönemin başlarında adamdan öğrenci değilde mit ajanı olduğu için şüphelendiğimizden tuttuk kolundan odasını göster dedikte yurtta kaldığına ancak o şekilde inanmıştık.

neyse gel zaman git zaman* bu adam iyiye kafayı yemeye başladı. değişik hareketler, tikler, karanlıktan korkmalar filan. o derece bi duruma geldi ki adam her gece yatağını bizim odaya taşıyıp yerde yatardı. uyku problemi çekmeye başlayınca iyice tırsmaya başladık biz bundan. bi gece yine yerde yatarken zıplayarak bağırmaya başladı ve kapıya bakarak;

- haaaaaaaaaaaaaaaaaaaa!!!!
+ len noluyo?
- kapıda eşşek vaaarrr!
+ len ne eşeği?
-eşşek suratı var kapıdaaaaaa bana bakıyoooooo!!!

yav gecenin bir vakti eşek mi görmedi, floresan da sarıklı adam mı, kafasız mahluklar mı.. neler neler. iyice çıldırdı. ve her gördüğünde deli gibi titreyip, terliyodu. bir hafta bu şekilde devam etti bi gece yine bağırırken beni camiye götürün hocayla konuşucam diye tutturdu. gecenin 4 buçuğunda camiye gitmek için hazırlandık çıkarken kapıdaki güvenlik;

- nereye gideysun ha böle?
+ abi arkadaşı camiye götürüyoz sorunu varda, garip şeyler görüyo.
- elini yüzünü yıkasın bi sikinti kalmaz.

he amk müthiş çözüm. sırtına da havlu koyduk mu tamamdır zaten. güvenlik bizi kapıda rehin almışken bu salak saçma bir bayılma krizi yaşadı. saçma diyorum çünkü esra ceyhan'daki uçan adam sabri gibi kendini yerlere atıp zıplıyo. ambulans çağırdık ta gitti bi iğne olup, sünnet olmuş gibi gerinerek döndü geri.

tabi bunlardan sonra biz bundan iyice korkmaya başladık. belli olmaz delirdi adam gece eşşek zannedip sucuk yapar bizi neme lazım. biz bunu kovduk odadan ama ipnenin anahtarı var tabi girip çıkıyo istediği gibi. yatağa getirmesine müsade etmediğimiz için adam üç tane sandalyeyi birleştirip üstünde yatıyodu. acıyamıyorum da pezevenke neler çektirdi bize. baktık düzelmiyo bu, bilet aldırıp gönderdik memleketine.

memleketten döndükten sonra biraz düzeldi tabi. ama eskisi gibi davranmadığımızdan biraz insanlığını hatırlayıp odasında takılmaya başlamıştı çakal.
şuan napıyo bilmiyorum ama o zamanlar oda arkadaşlarıyla yaşadığı sorunları da başka sefere anlatmak üzere köşeme çekiliyorum.*