bugün

yahudiler

--spoiler--
Falaşaların isyanı

Yüce Allah yahudiler hakkında şöyle buyuruyor: "Onların kendi aralarındaki çekişmeleri pek şiddetlidir. Sen onları toplu halde sanırsın, oysa kalpleri dağınıktır. Bu onların akıl etmeyen bir topluluk olmalarından dolayıdır." (Haşr, 59/14) Rabin'in öldürülmesi olayı bu gerçeği ortaya koyan son gelişmelerden biriydi. "Falaşalar" olarak bildiğimiz siyahi yahudilerin isyanı bu gerçeği ortaya çıkaran yeni bir gelişme oldu.

israil yönetiminin söz konusu yahudilerden alınan kanları imha etmesinin ortaya çıkmasıyla başlayan bu isyana, genellikle, israil rejiminin deri rengini esas alan ırk ayrımı politikasının yol açtığı ileri sürülüyor. israil rejimi de bu yahudilerin Etyopya ve Somali bölgesinden taşındığını, o bölgede de AIDS oranının yüksek olduğunu ve siyahi yahudilerin kanlarının bu yüzden imha edildiğini ileri sürerek kendini temize çıkarmaya çalışıyor. Aslında bu olayın arkasında, yahudilerin ve siyonizmin gerçek yüzünü ortaya koyan çok ince birtakım hakikatler var. Biz bu yazımızda bu ince hakikatlere parmak basmak istiyoruz.

Bilindiği üzere yahudilik sadece bir din değil aynı zamanda bir ırktır. Dolayısıyla hâlen yürürlükte olan yahudi ilkelerine göre bir kimsenin yahudi olabilmesi için en azından anasının yahudi soyundan gelmesi gerekir. Yani bir insan: "Ben yahudiliğin doğru olduğuna inandım ve yahudi olmaya karar verdim" demekle yahudi olamaz. Mutlaka yahudi soyundan gelen bir anadan doğmuş olması gerekir. Bu itibarla yahudilik inancı temelde bir ırkçılık unsuru taşımaktadır. Hatta bu kitlede ırkçılık tarafı din tarafına ağır bastığından bir kimse sonradan yahudi olmaya karar verse, yahudiliğin gerektirdiği bütün yükümlülükleri yerine getireceği taahhüdünde bulunsa bile bu kimse yahudiliğe kabul edilmeyeceğinden, öteki tarafta yahudiliğin gereklerini hiçbir şekilde yerine getirmeyen ama o soydan gelen bir kişi ona her bakımdan üstün tutulur. Hatta yahudiler kendilerini yeryüzünün efendileri, diğer insanları da hizmetçileri olarak görürler. Bu itibarla ne kadar berbat bir hayat anlayışına sahip olsa da yahudi soyundan gelen bir kimse, son derece dürüst ve ahlâklı yaşayan ama yahudi soyundan gelmeyen bir insana her bakımdan üstün tutulur. Çünkü onlara göre birincisi efendi diğeri ise hizmetçidir.

Şimdi diyeceksiniz ki: "Bunun "Falaşaların isyanı"yla ne ilgisi var? Yahudiler üstün olarak görülüyorsa onlar da yahudi. Tek farklılıkları deri renkleri. Öyleyse tahkir ve tecrit edilmelerinin tek sebebi bu farklılık. Demek ki falaşalara yönelik uygulamalar deri rengiyle ilgili ırk ayrımcılığından kaynaklanıyor. Eğer öyle değilse, israil kurmaylarının ileri sürdüğü gibi bu insanların kanları gerçekten aralarında AIDS oranının fazla olmasından dolayı imha edilmiş olabilir." Hayır öyle değil. Bu olayın arkasında dünya kamuoyundan gizlenen birtakım gerçekler var.

Öncelikle şunu belirtelim ki, falaşaların kanlarının imha edilmesi konusunda israil'in ileri sürdüğü gerekçe bir kılıftan öte bir şey değil. Her şeyden önce bu yahudilerin önemli bir kısmı daha AIDS hastalığının ortaya çıkmasından önce nakledilmişti. ikinci olarak bu insanlara yönelik tecrit ve tahkir uygulamaları sadece bağışladıkları kanların imha edilmesinden ibaret değil. Bunun ortaya çıkması bardağı taşıran son damla oldu. Onlar işgal altındaki Filistin topraklarına nakledildikleri ilk günden itibaren bu tür uygulamalarla karşı karşıya gelmeye başlamışlardı. Hatta onlara yönelik tecrit politikasının arkasında daha nakil işleminin başlamasından önce gün yüzüne çıkan tartışmalar var. Yukarıda işaret ettiğimiz gerçekler de işte bu tartışmalarda serdedilen kanaatlerde gizli.

Bilindiği üzere yahudilere aynı zamanda "israiloğulları" denir. "israil" Hz. ibrahim (a.s.)'ın oğlu ishak (a.s.)'dan olma torunu Yakub (a.s.)'dır. Yakub (a.s.)'dan Kur'an-ı Kerim'in iki yerinde "israil" diye söz edilmektedir. Yakub (a.s.) yani israil beyaz ırktandı. Dolayısıyla yahudi din adamlarının kanaatlerine göre onun soyundan gelenlerin beyaz ırktan olmaları gerekir. Habeş yahudileri olarak bilinen Falaşalar ise siyah ırktandır. Bu yüzden yahudi din adamları arasında onların israil oğulları soyundan gelmedikleri kanaati hâkimdir.

Falaşaların soyları hakkında çeşitli görüşler ileri sürülmüştür. Bir görüşe göre bunlar Hz. Süleyman (yahudiler onun bir peygamber değil kral olduğuna inanırlar) ile Sebe kraliçesi arasındaki evlilikten sonra Sebe kraliçesinin Habeşistan'a giderek yahudi yaptığı kimselerin soyundan gelmektedirler. Falaşaların kökenleri hakkında araştırma yapan Prof. Edward Olendorf'a göre ise bunlar tamamen Habeşistan asıllı Agaw ırkından gelmektedirler. Üçüncü görüşe göre ise Falaşalar yahudi göçmenlerin soyundan gelmektedirler. Yahudiler Habeşistan'a göç ettikten sonra oranın yerlileriyle evlenmiş, dolayısıyla ırkları birbirine karışmıştır.

Bilindiği üzere Filistin toprakları üzerinde israil işgal yönetimi kurulunca işgalciler bütün dünyadaki yahudileri bu topraklara toplayabilmek için yoğun faaliyetler başlattılar. Falaşaların da daha israil'in kuruluşunun ilk yıllarında işgal altındaki topraklara taşınması planlandı. Ancak israil baş hahamı bunların yahudi soyundan geldiklerine dair fetva vermediğinden bu iş geciktirildi. Baş hahamın "Falaşalar da yahudi soyundan gelmektedirler" fetvası 1974'te çıktı ve nakil işlemi de o tarihten sonra başladı. Ama baş hahamın bu fetvasına rağmen tartışmalar bitmedi. Her şeyden önce fanatik yahudiler baş hahamın söz konusu fetvasının dini değil siyâsi olduğunu düşünüyorlardı. Çünkü onlara göre Falaşalar israil rejimi açısından ucuz işgücü olarak düşünülmüş ve bu insanların naklinin ciddi ekonomik yararlar sağlayabileceği hesaba katılarak böyle bir fetva uydurulmuştu. israil, kendilerine özel bir kültüre sahip Falaşaları, Filistin topraklarına önceden yerleştirilmiş yahudi toplumu arasında eritebileceğini ve bunlardan hizmet sektöründe yararlanabileceğini umuyordu. israil Falaşalardan askeri amaçlarla da yararlanmak istiyordu. Çünkü diğer yahudiler askerliğin riskinden korkuyor ve orduda görev almak istemiyorlardı. Falaşaların açlığı ve fakirliği onların askeri alanlarda istihdam edilmelerine imkân sağlayabilecekti. Ama diğer yahudilerin bu insanlarla kaynaşmak istememeleri israil'in Falaşaları yahudi toplumu içinde eritme planının gerçekleşmesini engelledi. Öte yandan devlet kademelerinde görev alanlara hâkim olan yahudi ırkçılığı da bu insanların tecrit edilmelerine yol açtı. Çünkü fanatik yahudilerin geneli hâlâ Falaşaların yahudi soyundan gelmediklerine dolayısıyla gerçek yahudi olamayacaklarına inanmaktadırlar.

Kısacası Falaşaların israil rejimi ve yahudi toplumu tarafından tecrit edilmeleri, sürekli farklı muameleyle karşı karşıya gelmeleri, hakarete uğramaları, bağışladıkları kanlarının bile kabul edilmeyip çöpe atılması deri renklerinden değil yahudi soyundan gelmedikleri inancından kaynaklanmaktadır. Yani kimse "biz beyaz ırktanız, yahudiler bize karşı ırkçı bir anlayışla yaklaşmazlar" diye düşünmesin. Yahudilerin ırkçılığı bir renk ırkçılığı değil soy ırkçılığıdır.

--spoiler--

http://sozluk.sourtimes.org/show.asp?id=8022041
http://sozluk.sourtimes.org/show.asp?id=8346106
http://sozluk.sourtimes.org/show.asp?id=8685273
http://sozluk.sourtimes.org/show.asp?id=9329912
http://sozluk.sourtimes.org/show.asp?id=9862383

http://www.turkish-media....ion/index.php/t11435.html