bugün

aşk kırmızı

öncelikle,tayanç ayaydın'ın aliyeden sonra geçirdiği evrimi hepimiz görmüş bulunduk bu filmle.o kaslar o dövme o gamzeler en önemlisi nazlıyı ilk gördüğündeki o ağlamaklı bakışıyla yapma der gibi bakması beni eritti zannerdersem.
yapılan yorumlara baktım da bi çok kişi beğenmemiş,yarısında çıktım diyenler bile var,bense bu sene izlediğim en vurucu filmlerden biri diyebilirim.belki karakterlerde kendi hayatımı gördüğüm için,belki başka yönlerden bakabildiğim için bilmiyorum.
filmi aslında 3 kişinin gözünden yorumlamak lazım,aldatılan kadın,aldatan ve ilk aşkı arasında sıkışmış erkek ve ilk aşk.hepsi bi yönden haklıymış gibi dursa da filmi izlerken aldatılan kadına bi türlü anlam veremiyorsunuz.lan ben olsam hepsini sikerdim derken buldum kendimi,kadın gidip arkadaş oluyor nazlıyla. hayatına girmeler filan.çok ilginç gerçekten.ferhatın yaptıkları,önce nazlının yatağına girip sonra karısına dönmesi,karısının onu herşeyi bilirken o kadının yatağından kalkıp geldiğini bilirken hala kollarını açıp onu alması bize aldatılan ama bırakamayan çok seven kadını hatırlatıyor.e bi yere kadar gurur diye bişey var demeyin,insanın gözü yaşadığı şoktan hiçbişey görmeyebiliyor! bir yandan kocasını başka bi kadına yaptırması, orda iş arkadaşına da benim ondan neyim eksik,benden daha mı iyiydi diye bağırırken onun dudaklarına yapışmasını çok doğal buldum.insan o şoktan herşeyi yapabilir.yalnız oyunu fazla sürmesi ve ferhatın onu yakalaması,biraz sıktı gibi geldi.hele sonunda masal!a sahip çıkmaları,3ü birlikte resim yapmaları filan oha falan olduğumun resmidir.
ferhatın yönünden bakarsak,evet karısını 'çok' seviyor ama aldatabiliyor.kim olursa olsun,ister ilk aşk,ister adriana lima aldatmanın hiç bir şekilde açıklaması yoktur.seven insanın aldatabilmesini de aklım almıyor.ama oğlumuz ferhat bi yandan nazlı ona artık durmalıyız derken duramayız nazlı,biz yıllar sonra bir araya geldik ve bişiler yaşadık bu tesadüf olabilir mi demesi,resmen karısına dur bakalım sen bi kenarda bende geçmişimle hesaplaşıp geleyim demesinden farksız.bi yandan nazlının yatağına girmesi,elinde şarapla gülle kapısında belirmesi,sonra ordan çıkıp hiiiç bişey olmamış gibi karısının yatağına girmesi bravo diyorum şerefsizliğine.ama oyunculuk olarak hakkını verelim ki,nazlıyı ilk gördüğünde o karnına yumruk yemiş gibi bakışları,ağlamaklı suratı,yapma okuma o şiiri der gibi bakması,nazlı intihar ettikten sonra kapı önünde kendini yere atarak ağlaması,çaresizliğin resmidir.
nazlının yönünden bakarsak,ilk aşkı,ilk erkeği,kollarından çekip alınarak bi pezevege hapsoluşu insanın içini gerçekten acıtıyor.yıllar sonra ilk aşkıyla böyle bi ortamda karşılaşması,başka erkeğin kucağından alınması,orospu muamelesi yapılması,en sonunda başından kurtulamadığı belalısıyla birlikte kendini ölüme teslim etmesi.yazıklarla geçen bi hayatın sahibi nazlı.
film boyunca sadece 1 şarkının dönmesi,ama her sahnede başka duygular hissettirmesi de ayrıca başarılıydı.