bugün

eski sevgilinin götürdükleri

Bazen zaten geldiğinde hayata karşı dinç ve emin duruşunuzu götürmüştür.Çünkü yalnız güçlü iken artık ister istemez bir kişinin daha çıkar, duygu ve isteklerini düşünmeye mecbur kalırsınız. Sosyal anlamda üstünüze gelen bir karşı cins ordusunu püskürtmüş, baharda heyecanla açan çiçek misali kişiliğinizin en güçlü ve sizi bile heyecanlandıracak yönlerinin kabuğu zorlayarak çıkmaya çalıştığı bir zaman diliminde tekdüze bir yaşamı birden elinize vermiştir. Yani altın çağ artık sona ermiştir.

Başta aşk heyecanı ile fark edilmez bu ağır işleyen zehir. zaman, enerji, emek ve maddi yapınızdaki dramatik bozulmalar, tek taraflı zevkler, görevimiz tehlike misali bir dakiklik ve düşünceli, romantik olma tarikatı, kıskançlıklar, kısıtlamalar, buna karşılık kendi modern özgürlüğü, can sıkıcı arkadaşları ve hatta arkadaşlarının gerzek problemlerine kafa yorma seansları (bkz: cia uzakdoğu bölge ofisi) rutin yaşamınızın yönleri olmuştur.

Bu sırada keşfedersiniz kendi cennet adalarınızı, bu sıralarda farkına varırsınız yapmak isteyip de şimdiye kadar akıl edemediğinizi.Ve bu sırada kendinizi beğenir, ne kadar derin olduğunuzu düşünürsünüz.Önceki periyodlarda aşk denen geçici ruhsal rahatsızlığı tadıp artık kendinizi bulmanıza rağmen bu seferki öyle uygundur ki "insanoğlu yıllardır böyle yaşıyor, bir bildiği var besbelli. haydi bir şans daha aşka!" diyerek yine dönmüşsünüzdür eski mahalleye, ama bu sefer sözde daha bilge ve daha kadın/erkek.

içinizdeki şeytan, kişisel kanserinizdir bu -bir sevginin kolu kanadı altına girme- ihtiyacı. Dinler de bu zaafı kullanmadı mı zamanında ve bu zamanda? Dünyadaki cennet değil mi aşk? ve cihad değil mi aşk için mücadele?
Görsel beğeni ve yanında gerçekle bağdaşmamasına rağmen kafada oluşturulan sevgili'nin fantezi imajı, sürekli sosyal ve kişisel telkin, hormonlar ve elektro-kimyasal çığ değil mi bu şeytanın kolu, kuyruğu, diğreni?

Sen yetersizdin bu hayal dünyasında -belki de o-. Bir rüyadan uyandınız, ya da biriniz zaten artık uyanmayı istiyordun. Bir şekilde can çekişe çekişe nefes almaz olur, ruhunu teslim eder artık aşk ve yerini rahatsız edici kokulara, çürümüşlüğe bırakır. meftayı gömmek gerekir artık kabul etmek istemesek de belki.

Bilge kafalarda danışıklı dövüştür ayrılık, ağlanılmaz, yıkılmaz ergin vücut. çünkü en az bir taraf kendi gerçeği ile yüzleşmiştir ayrılmadan. diğeri de yüzleşir bir dönem sonra. bu kalp kırıklığı treninin uğradığı duraklar belki de şunlardır: -onunla tanışmadan önceki senin yitimi- durağı, -eski senin geri gelmesinin zamana bağlı ve tam anlamıyla olamayacağı- durağı, -geçirdiğiniz güzel anıların artık öksüz çocuklar gibi ortada kalmasına tutulan yas- durağı, -en verimli çağında yiten pırıltılar ve gün yüzüne çıkamayacak fikir ve fırsatlar- durağı, -yaşlanan beden ve çekirdek aile ümitlerinin dağlara çarparak patlaması- durağı...
ve son durak olarak -yeniden tomurcuklanma ve duygusal diriliş- durağıdır.