bugün

ludwig boltzmann

kişiliği
---------------------

Bir kişinin hayatını anlayabilmek için onun karakterini bilmek - hele Boltzmann gibi farklı bir insanın kişiliği hakkında konuşuluyorsa - çok yararlıdır.

Boltzmann'ın biyograficisi, E. Broda, kitabı "Ludwig Boltzmann: Man Physicist Philosopher" adlı kitabında, onun karakteri, felsefeci ve fizikçi kimlikleri üzerinde durmuştur.
Tarihi belgelere göre onu tanıyan herkes Boltzmann'ın güzel kişiliğinden kaynaklanan harika bir adam olduğunu ifade etmiştir. Aleyhtarlarıyla bile iyi geçinmiştir.

istisnai olarak Schopenhauer'a karşı aldığı tavır, onda bir filozofa yakışmayan bayağılık görmesi yüzündendir.
Vatansever bir insandı ve vatanı Avusturya'yı gerçekten seviyordu. Avusturya'daki politik belirsizliğe rağmen, o vatanında yaşamayı tercih etmişti.

Boltzmann, bu konuda, eski iş arkadaşı Josef Loschmidt'e 1892'de yazdığı bir mektupta şöyle demiştir: "Hala burada yaşıyorum çünkü hiçbir yer canım Avusturya'm gibi olamaz". Bunu yazdığı sırada Leipzig'deydi. Orada daha ılımlı bir bilimsel hava vardı fakat yine de rahat değildi. Zaten bu sebeple biraz memnuniyetsizliği vardı.

Vatanseverliği fanatizmden ziyade, daha çok insanları sevmesiyle ve entelektüel bakışıyla ilgiydi. Boltzmann, Prusya'ya karşı kaybedilen savaşı ima ederek, vatanseverliği hakkında şunları söylemişti: "Günümüzde kibirsizlik, tutumluluk dünya üzerinden yavaş yavaş yok oluyor. Biz, Avusturyalılar, kendimizi kutlamalıyız çünkü bizim tek kusurumuz bu faziletleri fazlasıyla barındırmamızdır. Bu kutsal duvarların arasında herkes birbirini sever, hainler asla gizlenemez, biz düşmanımızı bağışlarız. Bu tip erdemlerden hoşlanmayanlar insan olmaya, Avusturyalı olmaya layık değildir."

Boltzmann çok iyi bir öğretmendi. Dersleri bir "kristal berraklığı" kadar açık ve netti. Stefan Meyer'e göre böyle yoğun bir bilgi birimine sahip bir insanın derslerini bu kadar açık ve anlaşılır anlatması nadiren görülürdü. Ludwig Flamm'ın da dediği gibi Boltzmann canlı, mizahla karışık anlatımına genelde anekdotlarla eşlik ediyordu. Arada "ah, bu tamamen benim hatam" gibi cümlelere yer veriyordu.

Hiçbir zaman teorilerine karşı olan itirazları reddetmedi aksine onları memnuniyetle karşıladı.

Öğrencileriyle arası iyiydi, onlara nazik davranırdı. Daha sonraki yıllarında öğrencilerinin hiçbirinin başarısız olmasına izin vermemiştir ve onları sınıfta bırakmamıştır. Lise Meitner'e göre öğrencileriyle olan ilişkisi onun insan sever yönünü yansıtıyordu. Öğrencilerini sadece fizik hakkında bildikleri üzerinden yargılamıyor, onların kişiliklerine de önem veriyordu. Ara sıra bazı öğrencilerini evine çağırır ve bize piyano çalar, deneyimlerinden bahsederdi.

Boltzmann'ın sıra dışı öğrencisi ve ardılı Fitz Hasenohrl, Boltzmann'ın nezaketini şöyle tanımlar: "Bilim alanında başarılı olmak için beceri ve zekâ gerekir fakat öğretmen olmak için yüreğini bu mesleğe vermiş olmak gerekir. Bir öğretmenin sahip olması gereken özellikler sempati, iyi niyet, kimin anlayıp anlamadığını anlayabilme yeteneğidir. Yani tek kelimeyle iyi bir öğretmen iyi yürekli olmakla tasvir edilebilir. Boltzmann yetkilerini asla üstünlük taslamak amacıyla kullanmazdı, herkes soru sormak, hatta onu eleştirmek hakkına sahipti."

Müziğin Boltzmann'ın hayatında önemli bir rolü vardır. O yetenekli bir piyanistti. Boltzmann'ın sanata ve güzel kavramına olan bakış açısını kendisi şöyle anlatmaktadır: "Eskiden bir ressamın bir renk üzerinde yıllarca düşünmesine çok gülerdim, ama artık gülmüyorum. Denizin rengini gördüğüm zaman ağladım. Nasıl olur da bir renk bir insanı ağlatabilir? Ya da ay ışığı... Onun denize düşen yansıması? Doğal güzelliğin dışında takdirimizi kazanması gereken diğer bir şey varsa, o da bu uçsuz bucaksız denizi keşfeden insanın sanatıdır. Gerçekten de doğanın en büyük mucizesi insanoğlunun maharetli aklıdır."

Boltzmann'ın bir diğer ilgi çekici yönü de karşılaştırılamaz bir mizah anlayışına sahip olmasıdır. Bunu kanıtlamak için örneğe ihtiyaç yoktur çünkü zaten bu durum derslerinde ve makalelerinde açıkça görülmektedir. Şöyle izah etmiştir: "Berlin laboratuarındaki ilk günümde her zamanki ruh halimle çalışıyordum, o sırada Helmholtz'un attığı kısa bir bakışla anladım ki neşe ve mizah okulda münasip görülmüyordu. Bundan Herr Glan'e bahsettiğimde mağrur bir biçimde bana "Her şeye rağmen şu an Berlin'desin!" dedi. Her ne kadar Kirchhoff, Berlin'deki kürsü teklifini kabul etmiş olsa da, oraya gitmedi. Buna, Frau Helmholtz'un bana söylediği şu sözleri neden olmuş olabilir: "Sevgili Profesör, korkarım ki Berlin'deyken kendinizi evinizdeymişsiniz gibi hissedemeyeceksiniz."

Arkadaşları onu naif, çocuksu davranışları olan biri olarak nitelerken; öğrencisi ve daha sonra ünlü bir filozof olacak olan Alois Hofler onu "Güçlü bir adam, fakat çocuksuluk noktasında çocuk gibi" olarak nitelendirmiştir. Gündelik hayatta da davranışları diğer insanlardan değişiktir. Örneğin çiftliğine bir inek aldığında zoolog olan bir profesöre nasıl süt sağılacağını sormuştur.

Boltzmann'ın çalışma kapasitesi gerçekten inanılmazdı. Matematik, matematiksel fizik, kuramsal fizik ve deneysel fizik gibi farklı akademik kürsülerde öğretim yaptı. Isı ve elastikiyetin mekanik kuramı; akustik, suyun kılcallığı, calculus, diferansiyel ve entegral hesap, sayılar teorisi gibi konuların matematiksel kuramları; ileri analiz, analitik geometri, fonksiyon teorisi, analitik mekanik, gaz teorisi, elektrik ve manyetik teori, optik ve akustik, termodinamiğin özel konuları ile ölmeden hemen önce doğa felsefesi üzerine çalıştı.

(not: alıntı değildir.)