bugün

allah vardır

bu bir isbat i vaciptir.
yani :
zâtı varlığını gerektiren, vücudu zâtının muktezası olan, yokluğu aklen mümkin olmayan, varlığı kendinden olan ve var oluşunda başkasına muhtaç bulunmayan bu zatın var olduğunu delillendirmektir.

Müslüman türk bilginlerinin isbat i vacip mevzuunda yapmış oldugu degerlendirmeler su sekildedir:

1.ismail Fenni Ertuğrul

1.1. Hüdûs Delili
ismail Fenni'ye göre bu âlem-i şahâdet (dünya), âyân ile ârazdan, diğer bir tabirle madde ile sûretlerden merekkeptir. Halbuki bunların ikisi de hâdistir. Yani yok iken sonradan var olmuştur. Her bir hâdis aklın şahâdeti ile bir mevcut ve yaratıcının varlığına muhtaçtır. Bu yaratıcı da Allah'tır.

1.2. imkan Delili
ismail Fenni, âlemin mümkinlerden mürekkep olduğunu ifade etmektedir. Ona göre böyle olan şeylerin vücuda gelmesini yok olmasına tercih ederek, onları vücuda getirecek bir tercih eden, bir mucid, bir müessir lazımdır. işte bu tercih eden, mucid ve müessir Allah'tır. Vücut yani varlık ya vaciptir veya mümkindir. Vacip, başkasından gelmeyip kendiliğinden olan vücuttur. Mümkin ise başkasından gelen ve başka bir sebebe muhtaç olan vücuttur.

O, biri diğerinin illet(sebep) ve malulu(sonuç) olan mümkinlerin geçmişe doğru nihayetsiz bir silsile teşkil edemeyeceğini(oluşturmak) ve bu silsilenin kendisinin dışında bir varlığa, onu meydana getiren bir başka varlığa ulaşmasının zaruri(zorunlu) olduğunu ifade ederek bu teselsülün (zincir) sonsuzluğunun aklen muhal(imkansız) olduğunu şu örnekle ispatlamaktadır:

"Mesela Ömer'in babası Zeyd, Zeyd in babası Bekir, Bekir in babası Halid, Halid in babası Ali olduğu ve diğer bir takım isimler ilavesi ile bu silsilenin maziye(geçmişe) doğru nihayetsizce devam ettiği farz edilirse, bunda sebep yalnız Ömer malum(bilinen) olup, diğerlerinin oğullarına nisbetle illet, babalarına nisbetle malul (netice) olmaları lazım gelecektir. Bunların içinde hiçbir illetin malulu olmayan ve binaenaleyh kendisine gerçek illet denilmesi caiz olan hiçbir şahıs bulunmayacaktır. Nihayet bu silsile, Hz. Adem'e kadar devam eder. Sonra da, Adem'in illeti toprak ve toprağın illeti mesela sudur, denilir. Lakin sonsuzluğa doğru devam edilemeyip, neticede silsilenin evveli herşeyin ilk sebebi olan cenab i vâcibul vucud durdemek zaruridir.

1.3. Hikmetler ve Maslahatlar Delili
ismail Fenni ye göre bu âlemde akıl sahiplerini ve âlimleri hayrette bırakan sayısız, hesapsız menfaatler, hikmetler, bir takım maksatlara tamamiyle muvafık (gucu yetern) kılınmış vasıtalar görülmektedir. Bunların tesadüf eseri olmasını akl-ı selimin (aklı başında olan birisi) kabul etmesi mümkün değildir. Bundan dolayı bütün bunların mutlaka herşeyi hakkıyla bilen bir yaratıcının kudretinin eseri olması gerekmektedir ki, bu hakkıyla bilen yaratıcı Allah'tır.

2. Ömer Ferit Kam
Ömer Ferit Kam (1864-1944) "Dînî, Felsefî Sohbetler" isimli eserinde sohbet havasında Allah'ın varlığını isbat etme mevzuunda değişik değerlendirmelerde bulunmaktadır. Ferit Kam'ın isbât-ı vâcib mevzuunda yapmış olduğu değerlendirmeleri "Gaye ve nizam delili" ve "Kemâl delili" başlıkları altında mütalaa (dusunmek) etmek mümkündür.

2.1. Gaye ve Nizam Delili
Ferit Kam, kainattaki baş döndürücü nizam (duzen) ve intizamın (uyum) tesadüflere (kendi kendine olmak) verilemeyeceğini, bunun bir yaratıcısının olduğunu ifade ederek bu yaratıcıyı inkar edenleri hayret ve şaşkınlık içinde karşılamaktadır.Ferit Kam,göklere,muntazam (uyumlu) hareketleriyle uçsuz bucaksız fezada(uzayda) seyreden sayısız yıldızlara bakıp onların varlığıyla Allah'ın varlığı için akıl yürütmeye ihtiyaç olmadığını söyleyerek, insanın ezelî hikmet sahibinin, numûnesi, modeli olmaksızın yokluğun sinesinden çıkardığı varlıkların asıllarına, bunlar arasında en yakın olarak kendi varlığına insaf nazarıyla baktığı ve onda tecelli eden hayret verici yüksek sanatı düşündüğü takdirde Allah'ın varlığını tasdik etmek mecburiyetinde kalacağını ifade etmektedir.

2.2. Tahavvül(degisme) ve Tekâmül(gelisme-evrim-mukemmellesme) Delili
Ferit Kam'ın, basit ve bileşik cisimlerdeki kemalden hareketle Allah'ın varlığını ispat yoluna gittiği görülmektedir. Ona göre bileşik cisimlerde görülen gelişme alametlerinin basit cisimlerde mevcut olmadığı, iki kere ikinin dört etmesi gibi sabittir. Bu noktada Ferit Kam şöyle bir soru sormaktadır:

"Acaba bu maddî elementler, basit, noksan derecesinden bileşik,
gelişmişlik derecesine nasıl yükselmiş; bu mükemmelleşmeyi nereden almış ki, her gelişmesinde kendisini öncekinin üstünde ve ötesinde bir mükemmelleşmeye aday kılıyor; onun meydana geliş sebeplerini tamamlıyor?"

Eşyada görülüp kemal adı verilen şeyin tabiatça esas maksat olmadığını, tabiatın, onun husulüne bilerek çalışmadığını iddia edenlerin bu iddiası, Ferit Kam'a göre Cenab-ı Hakk'ın mevcudiyetini teyid eden delillerin en kuvvetlilerindendir. Ona göre, oluşma aleminde görülen hallere uygun sebepler bulmak demek, inattan, kibirden daha doğrusu idraksizlikten başka bir şey değildir.Gerçekten gözün görmek, kanadın uçmak için yaratılmadığını, bunların yaratıldıkları için o vazifeyi ifa ettiklerini çok önceleri de iddia edenler olmuştur ve günümüzde de bu inançta ısrar edenler mevcuttur. Fakat âlemde görülen şeylerle onu insanın dimağına bildiren görme organı,iki müstakil varlık olduğu halde görülen şeylerin hakikatı ile gözün bunların hakikatına uygun olmak üzere ihtiva (içerdiği) ettiği sanatkarâne incelikler arasında nasıl bir karşılıklı zaruret(gerektirme), bir irtibat ve münasebet(ilişki) bulunduğunu azıcık insaflı düşünülecek olursa, aksi iddianın doğrulandığı görülecektir.Ona göre eşyanın noksanlıktan mükemmelliğe gitmesine ve bu takdir üzere noksan bir şeyin meydana getireceği diğer bir şeyde ortaya çıkacak kemali, mükemmellik bakımından, ondan daha aşağı olan o noksan şeyin hazırlanmasına aklen imkan yoktur. Bunun için elementlerin tertibi ile meydana gelen tekamül silsilesinin madde ile alakası olmayan harici idrakli bir kuvvetin eseri olduğu ve olması gerektiği kendi kendine ortaya çıkmaktadır. işte o vakit o kuvvet de terkip ve sonradan olma noksanlığından uzak, ezeliyet perdesinin gerisinde gözlerin göremediği, zâtı zaruri olan varlıktır.

Kam'a göre bir saatin makinasını vücuda getiren madenin parçalarında o makinayı vücuda getirecek istidat(kabiliyet) ne ise elementlerin atomlarında mükemmel terkip hasıl edecek istidad da odur. Mesela demirin, bir dış etkenin tertibi olmaksızın bir milyon sene kalsa, saat haline gelmesi mümkün olmadığı gibi
unsurların atomları da, bir mükemmel terkip(bileşik) hasıl (oluşma) edecek dış kuvvetin tedbir ve tasarrufu olmadan kendi kendisini mükemmelleşmeye sevkedip mükemmel bileşik cisimler meydana getirmesi de mümkün değildir. Çünkü onlarda cârî olan kanun, karşılıklı çekme ve itme gibi basit bir kanundan ibarettir.

Madem ki cansız unsurlar derecesinden idrak derecesine kadar yükseliyor, onu o derekeden bu dereceye yükseltmek için, idrak ve şuur hasıl olmasını gerektiren bir terkibe ulaştıracak harici(dış) bir kuvvet lazım, o kuvvetin kendi zatında tecelli(belirme) eden kemalin varlığı için başka bir kuvvete ihtiyacı olmamak da zaruridir. Çünkü başka bir kuvvete ihtiyacı olmak, mutlak kemale sahip olmasına manidir.