bugün
- kimsenin okumadığı sözlükte yazar olmak14
- hayatınızda kaç kere reddedildiniz15
- ayetullah hamaney'in mini etekli torunu17
- anın görüntüsü21
- erkekler seks yapamayacağı kadınla arkadaş olmaz15
- bik bik için diktiğim şort21
- anneler günü17
- toplu taşımalardaki müzisyen sorunsalı8
- evlilik yaşı kaç olmalıdır11
- zall beceremiyorsan bırak git15
- üstteki yazar gözünde nasıl canlanıyor14
- 13 yaşındaki kıza tecavüz eden 28 kişi17
- icardi190512
- sözlük yazarlarının boy kilo ölçüleri9
- piknikçi grubun varoş olduğunu anlama yolları15
- doğum gününde hatırlanmamak13
- kızların mesajlara geç cevap vermesi16
- icardi1905'in sözlüğü bozması12
- ismet gurbuz 202413
- 19 mayıs 2024 galatasaray fenerbahçe maçı10
- elinin değdiği anı unutamıyorum 5 posta attım16
- en dindar özelliğiniz25
- serdar ortaç renault megane benzerliği8
- ali koç9
- yorgun mermi10
- şizofreni11
- sözlükteki feyk hesap sahipleri tespit edilecek11
- bacağa kramp girmesi10
- 2024 eurovision şarkı yarışması13
- erkeklerin sadakatsiz olması18
- türkiye den soğuma sebepleri11
- erkekler götünüze değil yaptığınız pastaya bakar15
- arkadaşlar sizce bu yüzük nasıl15
- eloande ile evlenip sözlüğü huzura kavuşturmak8
- uludağ sözlükte yazmanın hiçbir anlamı olmaması23
- fazla mastürbasyon yapan erkek9
- uludağ sözlük kapatılacak11
- 45 yaş üstü kadınların muşmulaya dönmesi10
- cami tuvaletinin paralı olması9
http://www.gercekgazetesi...e-haz%C4%B1rlan%C4%B1rken kıdem tazminatı muharebesine hazırlanırken
akpnin kendi deyimiyle ustalık döneminin ilk icraatı, belli ki iş güvencesi açısından işçi sınıfının pratikteki en önemli mevziine göz dikmek, kıdem tazminatını kaldırmaya girişmek olacak.
bu hakkın kaybedilmesi, türkiye burjuvazisinin on yıllardır süren bir hayalinin gerçekleşmesi, omzundan büyük bir yükün kalkması anlamına geliyor. peki işçi sınıfının örgütleri olarak sendikalar, konfederasyonlar bu saldırıyı göğüslemeye, sadece göğüslemek de yetmez püskürtmeye hazır mı?
akpnin işçi bürosu gibi çalışan hak-i̇şi bir kenara bırakırsak, türk-i̇ş ve di̇sk için de bunu söylemek mümkün değil. hükümetin nabız yoklama ve ısındırma hamlelerinin ardından hızlı bir taarruz sürecinin başlayacağı şimdiden belli olduğu halde, henüz her iki konfederasyon cephesinde de ciddi bir hazırlık başlamış değil. daha da kötüsü, türk-i̇ş, örgütlü olduğu işyerlerindeki işçileri mücadeleye çağırmak yerine yatıştırmaya çalışıyor. 15 temmuzda türk-i̇ş genel merkezinde düzenlenen basın toplantısında mustafa kumlu, işçilere kıdem tazminatı kalkacak diye paniğe kapılmayın diyerek bu hakkın gasp edilmesine izin vermeyeceklerini söyledi. i̇şçiler mücadeleye atılmadan, evlerinde otururken konfederasyon yöneticilerinin bugüne kadar savunabildikleri bir mevzi oldu da, biz bilmiyoruz herhalde. kumludan öğrenmek lazım!
kumlunun hesabı farklı tabii. kıdem tazminatı bugün öyle bir noktada ki, işçi sınıfının sınırlı bir kesiminin bile bu saldırının içeriğinin farkına varması, çığ etkisi ile büyüme potansiyeli taşıyan, sendika bürokrasisinin dizginleyemeyeceği bir mücadelenin fitilini ateşleyebilir. bu nedenle türk-i̇ş yönetimi başından itibaren mümkün olduğu kadar kendi kontrolünden çıkmayacak biçimde süreci yönetme, yasak savma şeklindeki eylemlerle geçiştirme eğiliminde olacağının sinyallerini veriyor.
di̇sk ise özellikle tarihsel olarak kıdem tazminatı mücadelesinin merkezinde yer alan bir konfederasyon olarak o dönemin hakkını veren bir noktada değil. kıdem tazminatının, bugün özellikle kriz dönemlerinde toplu işten çıkarmaları ciddi bir maliyet haline getirerek fiilen işçilere iş güvencesi sağladığı gerçeğini görmezden geliyor. meseleyi anti-demokratik çalışma yasalarına karşı olma gibi sınıfsal temelden yoksun bir bakış açısıyla değerlendiriyor.
hükümetin sendika istatistiklerini açıklama kozu, en çok 70li yıllara oranla gücü kat be kat zayıflamış olan di̇ski etkileyecektir. i̇statistiklerin açıklanması, işkolu barajı üzerinden sadece yetkinin kaybedilmesi değil, sendikaların tepesine çöreklenen bürokrasi açısından elde ettikleri avantajları da kaybetmesi anlamına gelecektir. türk-i̇şe bağlı birçok sendikanın da benzer bir duruma düşmesi söz konusu olabilir. dolayısıyla hükümetin kıdem tazminatına direnenlere karşı bu kozu oynama ihtimali var.
buraya kadar çizdiğimiz tablo karamsar görünse de aslında değil. çünkü işçi sınıfı saflarında işyerlerinden başlayarak sınırlı da olsa bir hareketlilik var. bir dizi işkolunda, çeşitli yerlerde direnişler devam ediyor. i̇şçiler sendikal haklarına sahip çıkmak için mücadele ediyor. bazı sendikalar, konfederasyonlarını önümüzdeki dönemde daha fazla zorlayacaklarını, konfederasyon ayrımı gözetmeksizin işçi sınıfının dayanışması ve birlikte mücadelesi için çalışacaklarını gösteren adımlar atıyorlar. bu adımların yarıda kalmaması için, mücadele çağrısı yapan sendikaların bir an bile kaybetmeden işyerlerinden başlayarak bu mücadeleyi örmeye girişmesi ve tüm güçlerini seferber etmesi gerekir. konfederasyon yönetimlerini köşeye sıkıştırmak, geri adım atılmasının önüne geçmek ancak o zaman mümkün olacaktır.
di̇sk, konuyla ilgili olarak türk-i̇ş ile aynı gün gerçekleştirdiği basın toplantısında i̇şçi sınıfının bugüne kadar uğrunda bedeller ödeyerek kazandığı hakların elinden alınmasına asla göz yummayacağız. bu uğurda mücadele etmeyenleri de tarih önünde sorumluluklarıyla baş başa bırakacağız. şeklinde açıklama yapmıştı. di̇ske bağı işçiler bu sözlerin takipçisi olmalı, di̇sk yönetiminin mücadeleden geri durduğu bir an bile olsa onları sadece tarih önünde sorumluluklarıyla baş başa bırakmamalı, hesabını sormalıdır. türk-i̇şteki işçilere ise tekel mücadelesinin dersleri yeter.
ve gelelim keske. bugün kıdem tazminatı saldırısının kamu emekçileri üzerinde bir etkisi olmayabilir. ama bu mevzi kaybedilirse, bütün işçi sınıfı kaybetmiş olacak. yarın sıra kamu emekçilerinin iş güvencesine gelecek. kesk üyesi emekçilerin özellikle polis barikatlarının önünde sıklıkla attıkları bir slogan vardır: biz çocuklarımıza onurlu bir gelecek bırakacağız, ya siz? bugün kesk, kıdem tazminatı saldırısına karşı mücadelede var gücüyle yer almazsa, yarının işçilerinin tümüyle güvencesiz çalışması sorumluluğunun yükünü omuzlarında taşır.
o halde gün, kamu emekçisiyle özel sektör işçisiyle, ev kadınıyla emeklisiyle, genciyle yaşlısıyla, kadınıyla erkeğiyle bütün işçi sınıfının seferberlik günüdür. yeni kazanımlar elde etmek için son mevzii savunmak, örgütlülüğü arttırmaktan başk
akpnin kendi deyimiyle ustalık döneminin ilk icraatı, belli ki iş güvencesi açısından işçi sınıfının pratikteki en önemli mevziine göz dikmek, kıdem tazminatını kaldırmaya girişmek olacak.
bu hakkın kaybedilmesi, türkiye burjuvazisinin on yıllardır süren bir hayalinin gerçekleşmesi, omzundan büyük bir yükün kalkması anlamına geliyor. peki işçi sınıfının örgütleri olarak sendikalar, konfederasyonlar bu saldırıyı göğüslemeye, sadece göğüslemek de yetmez püskürtmeye hazır mı?
akpnin işçi bürosu gibi çalışan hak-i̇şi bir kenara bırakırsak, türk-i̇ş ve di̇sk için de bunu söylemek mümkün değil. hükümetin nabız yoklama ve ısındırma hamlelerinin ardından hızlı bir taarruz sürecinin başlayacağı şimdiden belli olduğu halde, henüz her iki konfederasyon cephesinde de ciddi bir hazırlık başlamış değil. daha da kötüsü, türk-i̇ş, örgütlü olduğu işyerlerindeki işçileri mücadeleye çağırmak yerine yatıştırmaya çalışıyor. 15 temmuzda türk-i̇ş genel merkezinde düzenlenen basın toplantısında mustafa kumlu, işçilere kıdem tazminatı kalkacak diye paniğe kapılmayın diyerek bu hakkın gasp edilmesine izin vermeyeceklerini söyledi. i̇şçiler mücadeleye atılmadan, evlerinde otururken konfederasyon yöneticilerinin bugüne kadar savunabildikleri bir mevzi oldu da, biz bilmiyoruz herhalde. kumludan öğrenmek lazım!
kumlunun hesabı farklı tabii. kıdem tazminatı bugün öyle bir noktada ki, işçi sınıfının sınırlı bir kesiminin bile bu saldırının içeriğinin farkına varması, çığ etkisi ile büyüme potansiyeli taşıyan, sendika bürokrasisinin dizginleyemeyeceği bir mücadelenin fitilini ateşleyebilir. bu nedenle türk-i̇ş yönetimi başından itibaren mümkün olduğu kadar kendi kontrolünden çıkmayacak biçimde süreci yönetme, yasak savma şeklindeki eylemlerle geçiştirme eğiliminde olacağının sinyallerini veriyor.
di̇sk ise özellikle tarihsel olarak kıdem tazminatı mücadelesinin merkezinde yer alan bir konfederasyon olarak o dönemin hakkını veren bir noktada değil. kıdem tazminatının, bugün özellikle kriz dönemlerinde toplu işten çıkarmaları ciddi bir maliyet haline getirerek fiilen işçilere iş güvencesi sağladığı gerçeğini görmezden geliyor. meseleyi anti-demokratik çalışma yasalarına karşı olma gibi sınıfsal temelden yoksun bir bakış açısıyla değerlendiriyor.
hükümetin sendika istatistiklerini açıklama kozu, en çok 70li yıllara oranla gücü kat be kat zayıflamış olan di̇ski etkileyecektir. i̇statistiklerin açıklanması, işkolu barajı üzerinden sadece yetkinin kaybedilmesi değil, sendikaların tepesine çöreklenen bürokrasi açısından elde ettikleri avantajları da kaybetmesi anlamına gelecektir. türk-i̇şe bağlı birçok sendikanın da benzer bir duruma düşmesi söz konusu olabilir. dolayısıyla hükümetin kıdem tazminatına direnenlere karşı bu kozu oynama ihtimali var.
buraya kadar çizdiğimiz tablo karamsar görünse de aslında değil. çünkü işçi sınıfı saflarında işyerlerinden başlayarak sınırlı da olsa bir hareketlilik var. bir dizi işkolunda, çeşitli yerlerde direnişler devam ediyor. i̇şçiler sendikal haklarına sahip çıkmak için mücadele ediyor. bazı sendikalar, konfederasyonlarını önümüzdeki dönemde daha fazla zorlayacaklarını, konfederasyon ayrımı gözetmeksizin işçi sınıfının dayanışması ve birlikte mücadelesi için çalışacaklarını gösteren adımlar atıyorlar. bu adımların yarıda kalmaması için, mücadele çağrısı yapan sendikaların bir an bile kaybetmeden işyerlerinden başlayarak bu mücadeleyi örmeye girişmesi ve tüm güçlerini seferber etmesi gerekir. konfederasyon yönetimlerini köşeye sıkıştırmak, geri adım atılmasının önüne geçmek ancak o zaman mümkün olacaktır.
di̇sk, konuyla ilgili olarak türk-i̇ş ile aynı gün gerçekleştirdiği basın toplantısında i̇şçi sınıfının bugüne kadar uğrunda bedeller ödeyerek kazandığı hakların elinden alınmasına asla göz yummayacağız. bu uğurda mücadele etmeyenleri de tarih önünde sorumluluklarıyla baş başa bırakacağız. şeklinde açıklama yapmıştı. di̇ske bağı işçiler bu sözlerin takipçisi olmalı, di̇sk yönetiminin mücadeleden geri durduğu bir an bile olsa onları sadece tarih önünde sorumluluklarıyla baş başa bırakmamalı, hesabını sormalıdır. türk-i̇şteki işçilere ise tekel mücadelesinin dersleri yeter.
ve gelelim keske. bugün kıdem tazminatı saldırısının kamu emekçileri üzerinde bir etkisi olmayabilir. ama bu mevzi kaybedilirse, bütün işçi sınıfı kaybetmiş olacak. yarın sıra kamu emekçilerinin iş güvencesine gelecek. kesk üyesi emekçilerin özellikle polis barikatlarının önünde sıklıkla attıkları bir slogan vardır: biz çocuklarımıza onurlu bir gelecek bırakacağız, ya siz? bugün kesk, kıdem tazminatı saldırısına karşı mücadelede var gücüyle yer almazsa, yarının işçilerinin tümüyle güvencesiz çalışması sorumluluğunun yükünü omuzlarında taşır.
o halde gün, kamu emekçisiyle özel sektör işçisiyle, ev kadınıyla emeklisiyle, genciyle yaşlısıyla, kadınıyla erkeğiyle bütün işçi sınıfının seferberlik günüdür. yeni kazanımlar elde etmek için son mevzii savunmak, örgütlülüğü arttırmaktan başk
güncel Önemli Başlıklar