bugün

ağlatan anılar

(bkz: salihli) tedaş'ta endeks okuma ve fatura verme bölümünde çalışıyordum. şehir çöplüğünün yanında bir kenar mahalle benim sahamdı. ayda bir hiç istemeden gittiğim bir yer...
o gün sabah kahvaltısında bir şeyler bulamamanın verdiği sinirle işe başlıyorum. yine sıradan bir gün. yanıma ömer geldi. yaşı 10. bir ayakkabısı başka, diğeri başka. üst baş perişan. çok da meraklı bir çocuk. elimdeki (bkz: endeksör) e bakıyor. ne olduğunu anlamaya çalışıyor, sürekli sorular soruyor.
mahallenin diğer çocukları ömer'i rahatsız ediyor, ben kovalıyorum onları. ''tutuklarım sizi'' diyorum ve dağılıyorlar. ömer zevkten dört köşe. bana yardım teklif ediyor, mahalledeki evleri gösterecek...

büyük bir iş yapmanın mağrurluğu var üzerinde.
sohbetimiz koyulaşıyor.
ömer: amca! bizim mahalle mi büyük, salihli mi?
ben : salihli.
ömer: amca! istanbul mu büyük salihli mi?
ben: tabi ki istanbul. orası türkiyenin en büyük şehri.
ömer'in gözleri parlıyor. hayallere dalıyor. düşünüyor...

ömer: amca istanbul'un çöplüğü amma büyüktür ha! bizim çöplüğün on mislisidir deme? amma çok oyuncak, giyecek vardır orda...

cevap veremiyorum. boğazımda canımı yakan bir düğüm. o sabah kahvaltıdaki ekmeği, zeytini, peyniri, kaynamış yumurtayı, yağı, balı beğenmiyorum, çayımı içip çıkıyor, yolda bir snikers yiyorum.

ömer'in dünyası o çöplük. 600-700 metre uzaklıktaki salihli'ye belki yılda bir gidiyor belki gitmiyor. oyuncağı, giyeceği, geleceği çöplükte. utanıyorum.

edit: imla