bugün

entry'ler (37)

ben bu yazıyı zall a yazdım

zall'a ve modlara yazmak istediğim yazıdır.
ulan bi heyecanla nick alırken adımı soyadımı yazdım. o günden beri adam gibi entry giremiyorum biri adımı arar da google'da çıkarım diye.

daha önce de derdimi belirtmiştim ama sonuç alamadım. itiraflara yazdım, en beğenilenlere girdim yine sonuç alamadım. abi yalvarıyorum şu nickimi değiştirin artık valla entry girip içimi dökemiyorum. değiştirin nickimi bak nasıl yazacağım. çok fena entryler gireceğim söz. öyle bakınızlarla değil, uzun ve güzel entrylerle süsleyeceğimiz sözlüğü.

duyun beni reisler.

ufkumu açan keşif yaptım editi: oha 1 buçuk yıl önce cevap yazmışlar fakat ben o cevabı görmeyi yeni buldum. cevabı mesajla geliyor sandım. cahilliğime verin.

mutlu olmanın yolları

kişiyi mutluluğa götürmeye yardımcı olacak yollardır.

bir hedef üzerine, kazanmak için çalışmaktır.
emin olun hem sizi hem çevrenizi mutlu ediyor. ama ben bunu yeni fark ettim kardeşlerim, o da bu yaz oldu.

halbuki bundan önce ben çok işte çalışmıştım. daha ilkokul ikinci sınıfta köyde otururken, hafta sonları sabahın sekizinde kalkıp aşağı ki ahmetler (zenginlerdi) inekleri otlatmaya giderdim. inekleri çayıra götürürken elimde ki sopayı hayvanların ayakların takıp tökezlemelerine gülerdim. elimde ki o sopayla inek boklarını eşelerdim amk hiç de iğrenmemişim. ne biçim de çocukmuşum lan. bazı ineklerin götüne sopayı soktuğumu hatırlıyorum, hayvan hiç kıpırdamıyordu, dünden razı. (ulan harbiden o köyde yaşamaya devam etseydim demek ki ineğe tecavüz eden ipne diye haberlere çıkacaktım, vay amk). daha o yaşta sınıfta ki merve ile ilgili hayallere dalardım o çayırlarda. güya merve'yi kaçırıyorlardı ben de o sopa ile (boklu sopa) onu kaçıranları dövüp kurtarıyordum. temiz havanın verdiği hayal gücü işte. lan onu geçtim ben sınıfın ilk kırmızı kurdelesini alan velettim, birinci sınıfta çarpma ve bölme yapardım babam öğretti, deli matematik biliyor adam (babam imam beyler ama 4 yıllık iktisat okumuş). üçüncü sınıfta köy kahvelerinde her gece çıkıp çekirdek satıyordum lan, sattığım sepetin üstünde çekirdekçi enes yazıyordu. hala duruyor lan o sepet. hele ki derbi maçlarında deli para kırıyordum. bütün köy veletlerine çikolata ısmarlıyordum hem de albeni. abi muamelesi görüyordum o zamandan bi ensesi kalın hissediyordum kendimi. 5. sınıfta il okulunda okurken okul üçüncülüğüm vardı. havamdan geçilmiyordu oğlum. pazarda fasülye sattım. altıncı sınıfta istanbula taşındık su sattım lan her pazar kurulduğunda. su şişesi götlerine giresice zabıtalarla o yaşta kovalamaca oynadım ben. nah yakalarsınız diye kaçarken, aha geldi koduklarım diyip suları yere attığımı hatırlarım. lan onu da geçtim tuvalet bekçiliği yaptım. vallaha bak, cami var bizim burada. geçtim onun tuvaletlerine sevdiğim komşu kızının gözleri önünde tuvaleti bekleyip her sıçan insanın bokundan para çıkardım ben. bir gece de 30tl çıkınca 10tl sini tuvalete saklayıp ertesi gün okuldan kaçıp internet kafeye giderdim. lan hiç hatırlamıyorum ben tatil yaptığımı. yaz tatili gelirdi direkt bir işe girerdim, çok acayipti. işe girmesem de kuran kursuna giderdim, valla çok güzel zamanlardı. yalnız denizi çok istedim be biraderler, şöyle güzelce yüzdüğüm günler olsun istedim. bundan iki yaz öncesi kamyon yükleme işinde çalıştık bir arkadaşla, günde altı kamyon gelirdi 25 kiloluk kolileri yüklerdik. her kamyona bin koli yüklenirdi. günde altı kamyondan 600 koli. ebemiz ağlıyordu yattığı yerden. göz yaşları mezarında çiçek çıkarıyordu kesin.
her neyse konuya geleyim.
size şu kadar söyleyim çok mutluydum popidikler. Eve bir şeyler götürüyordum, kimse bana kızmıyordu çünkü evde çalışan çocuklara pek kızılmaz ailelerde bilirsiniz. ama onlarda mutluydular, beni gururlar çevrelerine anlatılardı. akrabalar poposunu büyüten çocuklarına bakıp bakıp bana imrenirlerdi. annelerin bahsettiği o piç komşu çocuğu olmuştum. çocuklarına bak enes hep çalışıyor hede hödö, diye beni överlerdi. çok küfür yemişimdir belki de. ama moralim hiç bozuk değildi lan o zamanlar. yani fakir ama mutlu aileler var ya işte bence onlar da bu yüzden mutlular. evin büyüğü aileye bakmak için çalışır eve gelip onlara ekmek vermenin mutluluğunu yaşardı. kurdukları sofraya gurban olam...

okumak isteyen için hayatımdan bir kaç kesit paylaşayım.
benim mutsuz olduğum en uzun zaman geçen yıl boş kaldığım 3 aylık bir süredir. dediğim gibi boş boş yatmaktan mutsuz oluyordum vallaha bak.
yıl 2012 aylardan haziran. ben ve götüm oturuyoruz. bir de bilgisayar. 2011 de girdiğim ygs sınavım kimliğim kaybolduğu için trajikomik bir şekilde iptal edildi. 1 yılın acı kaybı hala kalbimde, kalp odacıklarımda sefa yapmaktaydı, damarlarımda gezen alyuvarlara tecavüz etmekteydiler. ocak mart nisan ve mayıs hep boş geçmişti.
bu zamana kadar günlerim acayip sıkıcı geçiyordu, yapacak bir şey yok bütün gün bilgisayar başındayım. sabah 7 lere kadar oturuyorum bilgisayar başında, akşam vakti kalkıyordum uykudan. kimse de gelip götüme soda şişesi sokarak kalk koduğum kalk! demiyordu. keşke deseydi. çok mutsuzdum yani yapacak bir şey yok düşünsenize.
haziranın 8. günü ve kafa da bir ampül; akp ampülü! ulan ben bu yaz yetenek sınavlarına gireceğim ne yapıyorum ben? güzel sanatlara hazırlıktan bahsediyorum. her yaz yetenek sınavları olur bilmeyen varsa bildiriyorum.
neyse apar topar liseden yakın bir arkadaşım (tevekkel furkan) ile beraber 5 yıldır tanıdığımız resim hocamız erkan hocanın yanına gittik elimizde son yaptığımız kara kalem çalışmalar. bu arada güzel sanatlar lisesi mezunuyum ama ben bu liseyi de yatarak geçmiştim. yani çizim olayım berbattı hiç çalışmıyordum.
neyse erkan hocamızın karşısına geçip gösterdik çizimleri, adam ince eledi sık dokudu baktı resimlere. erkan hocamız argo ve rahat bir adamdır. kafa adamdır vesselam. ve şöyle bir diyalog geçti abi:

erk: enes sen nerede okumak istiyorsun?
enes: hocam marmara veya mimar sinan iyi olur yani (bir de rahat söylüyordum bunu, göte gel hele)
ve adam o anda elini bir şekle bürüdü. baş parmağını aldı işaret parmağı ile orta parmağının arasına koyup kapadı elini, indirdi pantolon cebinin yanına o eli ve şöyle bir şey söyledi:
erkan h: bak buraya.

hasssss. ulan çok pis oldum o anda. o ne biçim bir şeydir. ters çevirip üstüne oturtmak istedim o anda orada ki herkesi. furkanda sırıtıyordu yanımda. gülme olum sana da aynısını yapacak diye çok istedim, lakin yapmadı. neyse sonra.

erkan h: oğlum sen bu halinle götünü yırtsan kazanamazsın. ne istanbul, ne başka bir yer. berbat bir durumdasın. 1 yıl ara vermişsin, lisede de hiç çizmemişsin! bitmişsin oğlum sen. çizimler iğrenç, bok gibi.

kurşun etkisi oluşturdu bu bende. uzun uzun konuştu kazanamazsın diye. ama sonunda bir şekilde umutla başladım resim kursuna ve haziranın onuncu günüydü.
öyle bir hırs yaptım ki sabah 9 da kursa gidip akşam 5 te çıkıyorduk. yemek yeyip tekrar çizime oturuyordum. hocanın verdiği ödevleri yapıyordum. gece 4 e 5 e kadar çizim yapıyordum. benim gibi böyle çalışan bir de furkan vardı.
işte buradan sonra ne olduysa oldu.

bunu çok kısa zaman da aile de fark etti. ulan bizimkiler beni böyle görünce pek şaşırdılar. yemekler de bile bir değişme oldu. dedim ne oluyoruz lan neden bana kanser muamelesi yapıyorsunuz. daha önce de böylelerdi ama şimdi bir hedef uğruna, bir üniversite uğruna deli gibi çalışıyordum. o yüzden biraz daha üstüme düştüler. sevdim lan ben bu durumu bir görseniz paşa muamelesi görüyorum resmen. o üç aydır üstümde duran o pislik uyuşuk duygular gitmişti. çalışıyordum tekrardan, aile sevinçten uçuyor. kuzenleri ekiyordum lan çalışıyorum diye, aha böyle yapınca daha bi seviniyordu bizimkiler. Yine o piç komşu çocuğu olmuştum.

Ve sonuç olarak gençler, marmara üniversitesi güzel sanatlar fakültesi resim bölümü yetenek sınavlarında iki aşamada da 100-100 alarak birinci olmuştum. 9 eylül üniversitesinde resim bölümü sınavında en yüksek puanı alan kişi olmuştum (98). başarı üstüne başarı geliyordu. mutluluk dedikleri şey buydu lan! fena bir şeydi, aile havalara uçuyordu. Babam herkese söylüyordu bunları, hacdan geldiğinde bile bu kadar insanı aramamıştı babacığım. Diyeceğim o ki çalışın abiler, bir hedef uğruna çalışın. En üstü hedefleyin. Yatarak kazanmak olmasın hedefiniz.

5 saat mesaj atmayan sevgili

Kötü öngörülerde bulunmaması gereken sevgilidir. belki de ölmüştür.

prezervatifi yanlışlıkla partnere takmak

prezervatifi yanlışlıkla taktıysan, partnerin kız olmadığını gösteren davranıştır.

sözlük yazarlarının öğrenim gördüğü üniversiteler

marmara üniversitesi.

aşk

Hz. aişe buyurdular ki;
"O'nunla baş başa yemek yerken, efendimiz kendi eliyle ağzıma lokma tutardı. Ben bardağın neresinden su içersem O da oradan içerdi."

Sevgi ne boğazda, ne mum ışığında yemek yemek. Ne de pahalı bir pırlanta demek.
Sevgi; bir bardağın kenarında ayni noktada iki dudak izi.
Bir lokmada iki mutlu insan demek.

yaran inci sözlük ayarları

başlık: bize kezban diyen erkekler gelin

@1.-boy ortalamanız 170-175
-altınızda araba anca şahin
-elinizde iphone yok
-leş gibi ter kokuyosunuz
-bir bayana nasıl davranılır haberiniz yok
-anca sakal bırakın
-pipileriniz anca 8 cm

@3. bıyıklarını havaya kaldırda konuş sağırım ben dudaklarını okuyum bari

yok devenin bale pabucu

Kezbanlı başlıkları ile dikkat çeken yazardır. bıdı bıdı hede hede vele vele (#18664352)

sözlük yazarlarının itirafları

55 kiloyum 1.78 boyum var ve kilo almak için vücut geliştirmeye başladım ama başlamaz olaydım sözlük. Salonda incecik çubuk kraker gibi dolaşıyorum. Diğer herkes susamlı kraker gibi, adeta birer galeta gibi kaslı kaslı.

pazartesi sendromu olmayan adam

Pazartesi günü boş olan insandır. benim bu sözlük. güzel üniversitemin pazartesi günü dersi olmadığı için okula gitmiyorum. üstelik pazartesi günleri sevgilim ile buluşabildiğim için çok seviyorum pazartesi günlerini.
gerçi kaynana öğrenmiş amk nah buluşuruz artık.

sürekli intihar mekanı olan köprüyü yıkmamak

3-5 metre dikenli telin de çözüm olabileceği köprüdür. O kadar taşı ziyan etmeye gerek yok.

pikachulu yaka

gençler entry giremiyorum şu koyduğum nick yüzünden. google da çıkarım tanıdıklar entrylerimi görür diye. kardeş saol sen de "nickinden anladığım kadarıyla adı enes" diyerek ifşa ettin beni. üzülüyorum lan.*

sözlük yazarlarının itirafları

şu koca sözlükte adının nicki olduğu tek kişi benim sözlük. neden böyle bir salaklık yaptım bilmiyorum ama yanlışlıkla oldu. değiştirin abi nickimi. hiç bir itirafta bulunamıyorum amına koyim google'da çıkacağım diye.

aldatmak için her fırsatı kullanan erkek

piçlik ruhunun seviyesi tavan yapmış erkek tipidir.

1993 doğumlular

Adapazarı depremini hayatlarının en can alıcı yaşlarında, yani 6 yaşında yaşamışlardır.

Not: oks ye en son 1994 lüler girmiştir.

kafa siken sevgili zırvaları

kafası sevgilisi tarafından sikilmiş kişinin artık istemediği zırvalardır.

utanmadan üniversite okuyan patavatsız

Üniversite okumayıp ülkenin hamallığını, inşaat işçiliğini ve getir götür işlerini yapan patavatsızlara ileride bahşiş veren üniversite okumuş, bilgili, kültürlü ve güzel bir işi olup parasını kazanan insanlardır. Birileri eğitimi iplememiştir zamanında, üniversite okumamıştır ve şimdi inşaatçıdır, bu durum onu rahatsız ediyordur üniversite okuyanlara patavatsız demesi için.

bütün elektronik eşyaları samsung olan insan

Pc, harddisk, fotoğraf makinesi, yazıcı-tarayıcı ve 2. ekran dahil olmak üzere Samsung'un fiyat ve kalitesine güvenen biridir. (bkz: ben)

türkiye de bayanlar askerlik yapsaydı olacaklar

Askerlikte tecavüz olayları artabilir. Kadınların da cinsel istekleri olduğu için 2-3 aya kalmaz asker arkadaşlığından askerde seks arkadaşlığına dönüşen kavramlar oluşabilir. Pek tehlike arz eden bir durumdur, bence olmasındır.

insanı mutlu eden kişi

"ben hep seninle mutluyum" "neden bilmiyorum ama sadece seninle mutluyum" gibi cümleler kuruluyorsa size, o kişi sizsiniz. tabi zamanla bu da değişir. sürekliliği yoktur haberiniz ola. ne yapsan ne etsen artık mutlu edemez olursun. eskisi gibi değildir mutluluğu. ve işte burada ruhu emilen kişi siz olursunuz. durmadan çözüm düşünürsünüz ama yoktur çözümü. en kısa sürede yolcu edilmelidir mutsuz kişi. yoksa çok büyük ruhsal kayıplar verirsiniz. değmez.